Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


F. Yılmaz ALTUNÖZ


YILBAŞI TATİL OLMAKTAN ÇIKARILMALIDIR

F. Yılmaz Altunöz'ün "yeni" yazısı...


Tatiller herhangi bir kayda değer olayın sonunda ortaya çıkar. Bu değerlerin altyapısını dini, milli, sosyal ve siyasal olaylar oluşturabilir. Büyük felaketlerin yıl dönümleri de tatile konu olabilir.  Tatil anlayışı aynı din mensuplarında, kavimleri farklı olsa da benzerlikler gösterir. Müslümanlar için Ramazan ve Kurban bayramlarında olduğu gibi. Hıristiyanlarda ise Yılbaşı etkinliklerinde görüldüğü gibi…
İslam; Kur’an ve Sünnet eşliliğinde kendilerinden olmayan inanç topluluklarına; inanç, sosyal ve siyasal anlamda benzemeyi yasaklamıştır. Bu yasaklama ötekileştirmeyi değil kendi Müslüman toplumunu muhafaza etmek içindir.  Öyle ki her gün beş vakit namazda okunması zorunlu olan Fatiha suresinin son ayetinde “bizi Yahudi ve Hıristiyanlara benzetme, onların yoluna iletme” diye dua edilmektedir.

Öyleyse Müslümanların miladi yılbaşı felsefesi ve etkinlikleri ile ilişkisi ne olabilir. Çünkü miladi yılbaşı sıradan bir tatil ve etkinlikler günü/haftası değil. Aksine bir felsefe ve inanç içerikli gün/haftadır. Hıristiyanların İsa’nın (as) doğum günü olarak adlandırdıkları bu anlayış sıradan bir Peygamber ya da insanın/kahramanın doğum gününü mü ifade etmektedir. Yoksa bir anlam yüklenerek bir inancın/dinin egemenlik faaliyetlerimi anlaşılmalıdır.

Bir peygamberin doğum gününü sıradan ve masum bir şekilde anmak ve anlamak için yapılan hiçbir etkinliğe kimse karşı çıkmaz. Ancak O peygamber peygamberlik vasfından çıkarılarak, tanrı kimliği verilerek, her türlü günaha bulaştırılarak kutlama etkinlikleri içine alınacak olursa; başta Müslümanlar ve irfan sahibi topluklar bu anlayışın karşısında olacaklardır. 

Miladi yılbaşı kutlamalarında neler öne çıkmaktadır: Tanrısallaştırılan (haşa) İsa’nın doğumu, kumar, alkol ve zinanın türevleriyle birlikte kamuoyuna sunulmaktadır.  Bu günah ve türevleriyle Müslümanların inanç ve yaşam bakımından bir ilişkisi ve benzerliği olamaz. Çünkü Allah ve resulü bunu yasaklamaktadır. Ayrıca Yılbaşı felsefesini benimsemek ve içselleştirmek Müslüman olduğu söyleyen bir kimsenin imanını tartışmaya açar.

İMANİ AÇIDAN İSA VE YILBAŞI

İsa (as) Hıristiyan felsefede sadece bir peygamber değildir. Kendi ifadeleriyle  “İsa’da hem insani hem de tanrısal özellikler bulunmaktadır, bu özellikler Meryem İsa’yı doğurmadan önce de bulunmaktaydı İsa Tanrı olarak baba ile aynı özden, İnsan olarak da günahlar hariç insanlarla aynı özdendir. Dolayısıyla Meryem sadece insan olan İsa’nın değil Tanrı olan İsa’nın da anasıdır ve ona Tanrı Anası anlamına gelen Theotokos denilmelidir.” Başka bir tanımlama ile “Katolik, Ortodoks ve Protestan teolojisine göre İsa’nın birbirine karışmayan iki ayrı tabiatı vardır, insan doğası ve Tanrı doğası. İsa aynı anda hem insan hem de Tanrı’dır. Bu iki doğanın birbirine karışmadan birleşmesine Hipostatik birleşme denir. İsa ve Tanrı benlikte birleşirler. İsa, Hıristiyanlara göre Tanrı’nın yaşayan, diri sözüdür. Hıristiyanlar hipostatik birleşmeyi “Tanrı olan İsa, kul özünü alıp dünyada doğmuştur ama ‘yaratılışın çamuruyla’ kirlenmemiştir” şeklinde açıklarlar. Bu doğan söz Tanrı’nın parçası değildir, çünkü Tanrı parçalara bölünemez. Hıristiyanlara göre üç kişilikli olan Tanrı’nın özünün ikinci kişisi ezeli söz, tarihte bir zamanda kul özü kişiliği alarak insan bedenine girmiştir ve bu İsa Mesih’dir.” Bu anlayışı ve felsefeyi bir Müslümanın onaylaması mümkün değildir.

Batıllıların İsa ve Onun doğumuna atfettikleri yılbaşı etkinlikleri; felsefesi, tarihi ve sosyolojisi Kur’an ve Sünnetin sunduğu Tevhit ilkesiyle taban tabana zıttır. Çünkü İslam İsa (as) ve Onun iffetli annesini öncelikle bir kul/insan kabul etmektedir. Ve İsa’yı da (diğer peygamberler gibi Âdem’den son nebi Hz. Muhammed’e (sav) kadar) yalnızca bir peygamber olarak inananlarına sunmaktadır. Tüm bu gerçekleri bile bile bir kimse miladi yılbaşı etkinliklerini gündemine alacak olursa; imanı bozan bir durumla karşılaşması söz konusudur.

KADİR GECESİ TATİL İLAN EDİLMELİDİR

Yılbaşı felsefesi ne İslami ve ne de insanidir. İslam dini ile bir ilişkisi ve benzerliği de yoktur. İnsan fıtratı ile de bir alakası yoktur. Müslümanlar açısından dini, tarihi, sosyolojisi ve kültürel bir değer de taşımamaktadır.

Öyleyse İslam coğrafyasında ve Müslüman ülkelerde neden Miladi Yılbaşı günü tatil edilmektedir? 1000 aya bedel olan ve Kur’an’ın indirildiği, Hz. Muhammed’e (sav) peygamberlik verilen gece Kadir Gecesi neden tatil ilan edilmiyor? Yılbaşı tatil olmaktan çıkarılmalı. Ve Kadir gecesi tatil ilan edilmelidir.

DAVRANIŞ (AMELİ) AÇIDAN YILBAŞI

Miladi yılbaşı etkinlikleri semavi dinlerin ve bozulmamış insan fıtratına sahip olan topluluklar tarafından kabulü mümkün değildir. Çünkü bu etkinlikler tüm peygamberlerin günah saydığı; büyük günahların sınır tanımaksızın işlenmesine ve görsel bir boyut kazanarak toplumsallaşmasına neden olmaktadır. Kumarın bireyselleşmekten çıktığı gibi yerel coğrafi bölgeleri aşıp uluslararası bir boyut kazandığı görülmektedir. Kötülüklerin anası olarak tarif edilen alkol sınırsız bir şekilde tüketilmektedir. Neslin devamı açısından en büyük tehlike ve olumsuzluk arz eden zina ve türevleri; yılbaşı kutlamalarında eğlence mekânlarını, sokak ve caddeleri, ayrıca kentlerin en büyük meydanlarını yatak odalarına çevirmektedir. Ayrıca tüketimi kamçılaması, israfın ve savurganlığın tahmin edilemeyecek boyutlara ulaşması bir insanlık dramını da beraberinde getirmektedir. Açlık sınırı altında milyar rakamlarıyla ifade edilen ölümle burun buruna yaşayan; çocuk, kadın, yaşlı ve yetişkinlerin temiz bir su ve bir dilim ekmek için bekleştikleri bir dünyanın varlığı inkâr edilemez gerçektir.

HELE İLAHİYATÇILAR, TARİHÇİLER VE SOSYOLOGLAR…

Toplumun şekillenmesinde, örf adet gelenek, sanat ve yaşam tarzının oluşumunda dinin oynadığı rolün hiçte küçümsenmeyeceğini herkes bilir. Hele ilahiyatçılar, tarihçiler ve sosyologlar… Yani din toplumu inşa eden ve sürekli kılan, millet ve devlet yapan en önemli unsurdur. Diğer bir ifade ile bireye ve topluma kimlik kazandıran bir değerdir.

Bu süreç içerisinde yılbaşı gibi yalnızca Hristiyanlara ait olan bu davranış biçiminin,  inancın ve kültürün; Hristiyan olmayan başta Müslümanlar olmak üzere diğer inanç ve yaşam sahipleri için ne ifade ettiği ve nasıl sonuçlar doğuracağı; başta ilahiyatçılar olmak üzere sosyolog ve tarihçiler tarafından değerlendirilmeli ve toplumla paylaşılmalıdır.

Yılbaşı; çarpık İsa anlayışını ve Noel’i bir kenara koyacak olursak içerik olarak; tüketimin, ağaç katliamının, alkolün, zinanın, kumarın, haz ve zevkin yüksek perdeden toplumun her katmanında koro halinde icra edilmesinin adıdır. Aslında tüketim, alkol, zina, kumar ve eğlence diğer gün ve zaman dilimlerinde de yasaların güvencesinde icra edilmektedir!

Ama yılbaşı sıradan bir hafta sonu eğlencesi değil. Bir bütün olarak yılbaşı; yanlış İsa ve Noel anlayışı ile bir inancı, felsefeyi ve yaşam tarzını toplumlara üflemek ve bilinçaltına işlemek gibi bir rolü üstlenmektedir. Yani uzun vadeli de olsa farkında olmadan toplumsal hayatı tasarlamak, yeni yaşam tarzı ve kimlik oluşturmada işlev görmektedir.

YILBAŞI VE KİMLİK SORUNU

Bir topluluğu ulus/kavim veya millet olarak tanımlatan unsurlar vardır. O unsurlardan hepsinden önce bir tarih olgusuna ihtiyaç vardır. Tarih, din, dil, sanat, örf, adet ve geleneklerle beraber modern dönemin daha çok öne çıkardığı bayrak bir toplumu millet yapan unsurlardır. 

Tarih; Din, dil, sanat, örf, adet ve geleneklerin yaşam biçimi olarak görünürlük kazanmasının adıdır. Bir başka ifadeyle toplulukları millet yapan unsurlardır. Tarihi verilere göre bir ulus olan nice topluluklar; din, dil, sanat, örf, adet ve geleneklerde kendilerinden olmayan kavimleri taklit ve takip etmeleri sonucu; tarih kitaplarında yalnızca adlarının kaldığını görmekteyiz.

Taklit ve takipler etnik olarak değişim/dönüşüm ve yok oluşa götürürken, dini anlamda da bir savrulmayı beraberinde getirerek değişimi daha da hızlandırmaktadır. Tabi ki bilim ve teknolojiyi bunların dışında tutmak gerekir. Çünkü bilim ve teknoloji milletlerin anonim malıdır. Üretim boyutunda her ne kadar patent kavramı, onu bir ulusa mal etse de; bilim ve teknoloji tarihin derinliklerinden süzülerek gelmektedir. Adeta yuvarlandıkça büyüyen bir kartopu gibi.

Teknolojinin değişimdeki rolünü hafife almıyorum. Eşyanın ve mekânın ruhunun var olduğuna inanıyor ve bunun tecrübe edildiğini biliyorum. Ancak diğer faktörler gibi önceliği yoktur.

YILBAŞI KUTLAMALARI VE DİYANET

Türkiye’de olduğu gibi İslam ülkelerinde miladi yılbaşı etkinlikleri devlet destekli kutlanmaktadır. Ve o gün tatildir. Müslüman toplumun çoğunluğu da bu etkinliklere göreceli de olsa katılmaktadır. Kanaat önderleri/Diyanet İşleri Başkanlığı yılbaşının İslam’da olmadığını söylemektedirler. Ama her nedense kutlama etkinlikleri her yıl artarak devam etmektedir.

Noel anlayışı dışında yılbaşı tarzı yaşam biçimi zaten varlığını sürdürmektedir. Yılbaşına birkaç gün kala, yılbaşı kutlamalarının haram olduğunu hutbelerde okumak ve gazete köşelerinde yazmak pek bir şeyi değiştirmiyor!

Yılbaşı etkinlikleri ve benzer yaşam tarzını; yaslar, endüstriyel ilişkiler, kültür, medya ve inanç şekillendirmektedir. Evet! Eşyanın ve mekânın ruhu var. Sahip olunan şeyler yaşam biçimini üretmektedir. Onlar değiştirilmedikçe yaşam algısı da değişmeyecektir.

Yılbaşı aidiyet duygusunun erozyona uğraması ve kimlik krizinin sonucudur.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR