Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


Yeni FETÖ´ler çikabilir mi?

Yazarımız Bilal Sambur´un konu ile ilgili analizi...


Ülkemiz tarihinde FETÖ, sosyal, siyasal, tarihsel, ekonomik, bürokratik ve kültürel açılardan büyük kırılmalara ve sarsıntılara yol açmış bir olguyu temsil etmektedir. 60´lı yıllardan itibaren Komünizme, ateizme ve materyalizme karşı toplumun imanını savunma adı altında toplumda örgütlenen ve kadrolaşan FETÖ, 15 Temmuz darbe girişimine kadar hayal edilmeyecek bir güce ulaşmıştır. Ülkenin her açıdan gündemini belirleme ve kendisini her konuda karar verme gücüne sahip muktedir konumunda vehmeden FETÖ odakları, kendilerinden habersiz ülkede ve devlette hiçbir şeyin yapılmayacağı kanaatine sahiptiler.FETÖ odaklarının ülke içinde ve dışında kurduğu karmaşık ağlar, bir sosyal dini cemaatten ziyade, askeri, siyasi, istihbari ve ekonomik mafya çetesi niteliği taşımaktaydı. Dini, iktidar olmak için kullanan FETÖ, bir mafya örgütlenmesi olarak büyük bir güç zehirlenmesi yaşıyor ve darbe yaparak ülke yönetimine el koyacak kadar kendini güçlü vehmediyordu. Devletten yıllarca her istediğini alan, toplumun ve devletin bütün kılcal damarlarına yerleşen FETÖ, hiçbir zaman hizmeti değil, hakimiyeti hedeflediğini ortaya koymuştur.

FETÖ örneğinde ortaya çıkan mafyatik çete olgusu, dini söylemlerle toplumda varolan grup ve yapıların, yeniden değerlendirilmesine yol açmıştır. Kullandıkları dini söylemlerden dolayı kendilerine cemaat ve tarikat denilen yapılar, artık sosyal ve sivil olgular olarak görülmemektedir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra devlet, cemaat ve tarikat olduğunu iddia eden yapılara güvenlik merkezli bir yaklaşımla bakmaktadır. Tarikat ve cemaat olduğunu iddia eden yapıların birer güvenlik sorunu haline gelmesi, yeni bir durumdur.

15 Temmuz faciasını yaşayan ülkemizde FETÖ denilen ağın ortaya koyduğu mafyatik çete modelinin iyi anlaşılması ve bunun hiçbir şekilde taklit edilmemesi hayati bir gerekliktir. FETÖ´nün sivil mafya olarak ifade ettiğimiz pratiği taklit edildiği sürece, tarikat ve cemaat olduğunu iddia eden yapılar bir güvenlik sorunu olmaya devam edecek ve patolojik olgular olarak sosyal, siyasal, kültürel, eğitsel, dini ve düşünsel hayatımızda her tarafımızı kuşatan zehirleyici ve yok edici sorun olarak var olacaklardır.

FETÖ dahil değişik dini söylemleri kullanan odaklar ve yapılar, kendilerinin özel bir ilahi görevi ve misyonu olduğunu vehmetmektedirler. Mehdilik, bütün dini ve sivil görünümlü yapıların değişmez karakteristiğidir. İslam´da ve Kur´an´da hiçbir yeri olmayan Mehdilik yanılsamasının dinbazlığın değişmez karakteristiği olması dikkat çekicidir. Mehdilik, hakimiyet ve iktidar arzusunun teolojik ve kutsallaştırılmış ifadesidir. Yeryüzünde hiçbir yapıya veya kişiye Mehdilik, Gavslık, Kutb, müceddit, salih zat, şeyh, seyyit, üstad gibi ünvanlar altında hakimiyet imtiyazı ve görevi verilmemiştir. FETÖ çetesi tecrübesi, kurtarıcı ve egemen fırka, lider ve doktrin gibi sapkınlıklardan dini, sosyal, düşünsel ve eğitsel hayatımızın arındırılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Dindarlık, kişinin insan olarak olgunlaşmasını gerektirirken, dinbazlık ise bir grubun, diğer insanlara hükmetmesine dayanmaktadır.

FETÖ dahil kendisine tarikat, cemaat veya mezhep adını veren yapıları şu temel soru üzerinden bakmak ve değerlendirmek lazımdır. Dini grup, tarikat veya cemaat olarak bilinen yapılar, kişilerden tek bir konuda kendilerini kabul etmelerini istemekle yetinmemektedirler. Din adına değişik iddialari öne süren bütün oluşumlar, kişilerden bütün varlıklarıyla kendilerine mutlak şekilde teslim olmalarını istemektedirler. Değişik gruplar, kendilerini tanrı yerine koyarak insanlardan kendilerine mutlak bir şekilde teslim olmalarını ve itaat etmelerini istemektedirler. Dini kullanan sivil maskeli oluşumlar, kişilerin yüzde yüz itaatini sağladıkları takdirde, söyledikleri ve yaptıkları her şeyin meşru, haklı ve kutsal olacağını vehmetmektedirler. Bir yapının belirli bazı konularda kişilere ve topluma yol göstermek istemesi ile insanların her konuda kendisine mutlak teslimiyet göstermesini dayatmak arasında büyük fark vardır. İnsanlardan mutlak teslimiyet, bağımlılık ve sadakat talep eden her türlü yapı, dini değil, mafyatik ağlardır.

FETÖ dinbazlığının yarattığı yıkıcı tecrübeden dersler çıkararak devletin devlet, cemaatin cemaat olması gerektiği konusunda olgun bir yolun benimsenmesi gerekmektedir. Devletin cemaatleşmemesi gerektiği gibi, cemaatin de devletleşmemesi lazımdır. Cemaatin devletleşmesi, devletin cemaatleşmesi durumu, bizi millet, devlet ve ümmet olmaktan çıkarmaktadır. Sahici anlamda devlet, millet ve ümmet olabilmek için, devlet ve cemaat yapılarının birbirinden ayrılması, devlet ve cemaatlerin birbirlerinin sınırlarını bilmesi ve öğrenmesi gerekmektedir.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR