Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Enes TARIM


YAHUDİ TEOLOJİSİNİN OLUŞUMUNDA SÜRGÜNLERİN ROLÜ

Yazarımız Enes Tarım'ın "yeni" yazısı...


“Tanrı onları annelerinin evine geri gönderdi. Bir adam hanımına kızdığı zaman onu nereye gönderir? Tabi ki annesinin evine…” (Babil Talmudu)

Göç sözlüklerde tanım olarak: “Siyasi, toplumsal ya da ekonomik nedenlerle birey ya da toplulukların bulundukları yerleşim yerini bırakarak başka topraklara, başka bir coğrafya ya da ülkeye gitmesi” şeklinde geçer.

Birey ya da toplumun ana vatanından, doğduğu yaşadığı topraklardan uzak kalmasıdır diğer bir ifade ile.

Sürgün ise; ceza olarak bir yerden başka bir yere sürülmenin adı.

Sürgün çoğu dilde “diaspora” kelimesi ile ifade edilirken; Yahudiler, vaat edilmiş topraklardan Tanrı tarafından başka milletlerin yanına dağıtılmak anlamına gelen “galut” kelimesini kullanır.

Kavramlar üzerinden gitmeye devam edecek olursak; bugün günlük dilde kullandığımız Yahudi kelimesi de İbranice Yahuda’dan gelmekte.

Yahuda, Hz. Yakub’un on iki oğlundan dördüncüsü...

O, Yakub’un oğlu, İshak’ın torunu, İbrahim’in de büyük torunu.

Yahudilik ise Yahuda’nın soyundan gelenleri ve sonrasında Yehuda krallığını ifade etmekte.

“Allah’ın kulu” anlamına gelen “İsrail” kelimesi de yine Hz. Yakub’un lakabının İsrail olmasından ötürü onun çocukları ve onların soyundan gelenleri nitelemekte.

Son olarak Yehova/Yahve ise; eski ahitte Yahudilerin tanrısı anlamında kullanılan Yahudi tanrısı...

***

Yahudiler tarihlerini Hz. İbrahim’le başlatır.

Tevrat İbrahim’e “İbrani” der ve O; hem İsmailoğulları hem de İsrailoğullarının büyük atasıdır.

Ve İsrailoğullarının tarihi sürgünlerle doludur.

Onlar Tanrı tarafından vaat edildiğine inandıkları topraklardan Asur, Babil ve Roma olmak üzere üç büyük sürgün yaşadı.

MÖ. 925’te Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra ülke ikiye bölünmüş; kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmıştı.

Kuzeyde İsrail krallığı; güneyde ise Yahuda krallığı...

İsrail krallığı tarihi kayıtlara göre Asurlular tarafından MÖ. 719 da ortadan kaldırılmışken; Yahuda krallığı ise, daha sonra MÖ. 587 de Babil hükümdarı Nabukadnezar tarafından yerle bir edilmiş, kutsal Mabet tahrip edilmiş ve Babil’e sürülen Yahudiler ’in esaret dönemleri başlamıştı.

Asur İmparatorluğu döneminde kuzey İsrail krallığında yaşayan on Yahudi kabilesi; Babil İmparatorluğu döneminde de güney Yahuda krallığında bulunan iki Yahudi kabilesi sürgün edildi.

İsrail krallığından sürgüne gönderilenler zaman içerisinde tamamen asimile olup kaybolurken; Yahuda’dan gönderilen iki Yahudi kabilesi Pers İmparatorluğu döneminde tekrar geri dönebildi.

Bu sürgünde Aramca İbranicenin yerini almış, doğan Yahudi çocukların birçoğuna Babil isimleri verilmiş, Babil ay isimleri kullanılmaya başlanmış ve dini ritüellerinde önemli değişiklikler gerçekleşmiş ve inançları büyük ölçüde tahrif olmuş olsa da…

***

Yahudi toplumunun Babil sürgünü yarım asırdan biraz fazla sürdü.

Bu sürgün, bir ulus olma ve bugünkü anlamda Yahudi kimliğinin oluşmasında etkin bir rol üstlendi ve Yahudiliğe şekil veren bir dönüm noktası oldu.

Onlar yaptıkları hatalar sebebiyle Tanrı’nın kendilerini cezalandırdığına inanmış; bu dönemi Tanrı Yehova’nın İsrail oğullarını terbiye ettiği bir süreç olarak görmüştü.

Kral Davut’un soyundan gelecek olan Mesih beklentisi de bu dönemde şekillendi.

Yahudalılar sürgün günlerinde büyük travmalar yaşasa da bir kısmı bu yeni çevreye alışmakta zorlanmayıp, kısa süre içerisinde Babil’in sayılı zenginleri arasına girmeyi başardı.

Babil’de zenginleşirken, zihinsel bir dönüşüm de yaşamışlar;  Kudüs mabedine alternatif olarak ilk kez sinagoglar kurulmuş, vaz geçilmez kabul edilen kurban ibadetine alternatif onun yerine dualar ve yeni ritüeller ihdas edilmiştir.

Ve ilginçtir sürgüne gitmeyip, geride kalanlar başka din ve kültürler içerinde asimile olurken, sürgündekilerin büyük kısmı kısmi değişiklikler yaşamış olsa da kimliklerini korumayı başardılar.

Süleyman Mabedinin yıkılmasıyla başlayan sürgün, yaklaşık yarım asır sonra Perslerin Babil’i fethetmeleriyle sona erdi. Böylece Yahudiler yıllarca hayalini kurdukları esaretten kurtuluş vizesini, Babil’in yeni yöneticilerinden alarak başlarında Perslerce kendi içlerinden yönetici olarak atanan “Nehemya ve Ezra” olduğu halde topraklarına geri döndüler…

***

Özellikle mabedin yıkılması ve Davud krallığının sona ermesi, ciddi kültürel ve teolojik sarsıntı meydana getirmiş, zihinlerinde derin izler bırakmıştı.

Mabet yakılmış, mabedin tunç direkleri ve ayaklıkları parçalanmış, diğer kıymetli eşyalarıyla birlikte Babil'e götürülmüş ve mabette bulunan On Emir levhalarının bulunduğu sandık dahi tahrip edilmişti.

Oysa kutsal mabetlerinin saldırılardan korunacağına ve fethedilmezliği onlarda imani bir inançtı.

Büyük hayal kırıklığı yaşadılar. 

Sürgünü işlemiş oldukları günahlara karşılık bir ikaz olarak değerlendirmiş; kendilerini sürgüne gönderenleri ise Tanrı tarafından seçilen cezalandırıcılar olarak telakki etmişlerdi.

Yahudi krallarının savaşlarda mağlup olması kutsal kitaplarında Yahudalıların tanrı Yehova inancından uzaklaşıp başka tanrıların yolunda gitmesine dayandırılmakta ve başlarına gelen felaketleri fazlasıyla hak ettikleri açık bir dille anlatılmaktadır:  

Bu sürgünde erkek çocukların sünnet edilmesi, şabat ibadeti, oruç ibadeti, Yahudi bayramları gibi yeni ritüeller dinlerine eklenen ibadetlerdi.

Beraberinde ahiret inancı ve mesih anlayışı güçlenmiş, kutsal kitaplarını yeniden yazma çalışmalarına önem verilmiş; nebilerin mesajları önemsenmiş, mabet anlayışı, kurban anlayışı ve sünnet gibi yeni ritüeller eklenerek yeni bir kimlik geliştirilmiştir.

***

Bu dönemin en önemli karakterleri hiç şüphesiz Ezra ve Nehemya’dır.

Yahuda’da şehrin yapılanmasını Nehemya üstlenirken, ilahiyat alanının inanç mimarı da Ezra olmuştur.

Nehamya siyasi, Ezra ise dini liderdir.

Öyle ki Ezra Yahudiliğin kurucu babası olarak da kabul edilebilir.

O Yahudilerin Babil esaretinden dönüşünde onlara önderlik eden ve yaptığı reformlarla Yahudiliğin yeniden ortaya çıkmasına zemin hazırlayan en önemli karakterdir.

Sürgün esnasında Ahit sandığı ile birlikte kaybolan dini metinler onun tarafından yeniden yazılmış, yıkılan mabet yeniden inşa edilmiştir.

Yahudilikte değişim ve dönüşümün merkezinde yer alan Ezra hakkında anlatılanlar onu efsanevî bir karaktere dönüştürmüş; onun döneminde Yahudiler millet olarak yeniden toparlanmış, Yahudilik tam anlamıyla bugünkü şeklinde inkişaf etmiştir.

O peygamber olmasa da Yahudilik dinini yeniden şekillendiren, yeni bir forma sokarak ulusal bir kimlik kazandıran tarihlerindeki en büyük dini önderdir…

***

O halde sürgün sonrası geri dönüşten sonra Yahudi ilahiyatı yeniden yazılmış ve o gün yeniden yapılanmıştır.

Sürgün döneminde kaybolan ve tamamen unutulan Tevrat metinleri yeniden ortaya çıkarılmış, yazıya geçirilmiş ve hukuksal anlamda ilk kez Yahudilerin anayasası olmuştur.

Böylece Yahudi şeriatı uygulanabilir hale gelmiş, şeriat hukuku Yahudi toplumunda yürürlüğe girmiştir.  

Tevrat’ın anlaşılır olması için, ilk kez yorum geleneğini başlatılmış, halka yönelik Tevrat okuma günleri belirlenmiş ve Tevrat’ın yazı karakteri değiştirilmiştir.

Ezra tarafından kurulan “Büyük Meclis ve üyeleri Soferîm”, Tevrat’ta birçok düzenleme ve düzeltmeler yapmıştır.

Yahudi kimliğinin oluşması için çaba harcanmış, soya dayalı bir Yahudi tanımı yapılmış; kutsal soy fikri ile başka kavim ve dinden olanlarla dış evlilikler yasaklanmış, bu şekilde soya dayalı bir Yahudi kimliği oluşturulmaya çalışılmıştır.

Aslında Yahudilerin kendi dışlarındaki yabancılarla evliliklerin yasaklanması fikri çok büyük bir kırılma noktasıdır.

Bu sayede Yahudilerin seçilmiş ve üstün ırk oldukları fikri en açık şekilde bu dönemde ortaya çıkmış; yabancı kadınlarla evliliğin yasaklanması Yahudiliğin milli bir görünüm kazanmasına neden olmuştur.

Ve bugünkü Yahudilik, sürgün sonrası Babil’de şekillenen İsrail dinini ifade eder.

Kudüs merkezli kutsal topraklarının sınırları ve bu sınırların kıyamete kadar kutsal olduğu, Tanrı tarafından bu sınırların çizildiği fikri bu dönemde şekillenmiş, temelleri atılmış ve Mesih düşüncesi dine yine bu dönemde bu yeni dini literatüre eklenmiştir.

Babil’den dönenlerin yerleştikleri topraklar sonsuza dek sınır kabul edilmiş, peygamberlik bu sürgün dönüşü nihayete ermiştir.

Bağımsız araştırmacılar Yahudilerin sürgün ve sonrasında farklı din ve kültürlerin etkisinde kaldığını, Yahudilerin onlardan etkilendiğini, ritüellerin büyük kısmının ve özellikle farklı inançlara ait birtakım efsanelerin de bu dönem Tevrat’a yerleştirdiğini ileri sürer.

Tüm bu gelişmelerde mimar; peygamber dahi kabul edilmeyen bir dini figür olan Ezra’dır…

Selam ve dua ile…

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR