Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Enes TARIM


YAHUDİ TEOLOJİSİNİ SORGULAMAK

Yazarımız Enes Tarım'ın "yeni" yazısı...


“Sizi kılıcın kısmeti edeceğim ve hepiniz boğazlanmak için eğileceksiniz…”

                                                                                              (İşaya bab 65)

 

Önceleri İsrail askerleri tarafından küçücük çocukların kol ve bacakları taşlarla vurulup kırılmaya başladı.

Sonrasında özellikle hedef alınıp öldürülerek gerçekleşti ve o günden beri işgal kuvvetleri tarafından şehit edilen çocuk sayısı önemli bir yekûn oluşturmakta Filistinde.

1948'deki devlet olma ilanlarından sonra kadın çocuk yaşlı demeden tüm insanları Filistin’de dar bir bölgeye hapsederek bütün özgürlüklerini kısıtlayan gıda ve ilaç gibi en zaruri maddelerin bile bölgeye girmesini engelleyip onları orada açlıktan ölmeye mahkum eden bir korsan devlet var Ortadoğu’da.

Üzerlerine bombalar yağdıran, evlerini buldozerlerle yıkan, gıda ve ilaç yardımı götürmekten başka bir amacı olmayan sivillerin gemi ve diğer yardım filolarına saldırarak engelleyen, sonrasında da en muhkem ve yüksek tepelere çıkarak çocukları ve kadınlarıyla beraber piknik yapıp onların bombalarla katledilişlerini izleyip sevinç çığlıkları atan bir millet, psikiyatrik bir vaka…

***

Geçmişlerinin sürgünlerle dolu olması ve teolojileri en büyük sebepleri…

Yahudi diasporası gittiği her coğrafyada dışlanan, aşağılanan ve itibarsızlaştırılan bir topluluk oldu yüzyıllar boyu…

Tüm bunlara rağmen üstün ırk olma güdüsü onları her dönem dünya coğrafyasında dağınık olsalar da ayakta kalmayı, bulundukları bölgelerin ekonomik ve düşünsel gücünü ele geçirmeyi öğretti mütemadiyen.

Aslında onların neden bu kadar acımasız oldukları geçmiş tarihleri, kutsal kitapları ve mevcut eğitim sistemlerinde gizli.

Bu patolojik vaka incelendiğinde onların hala nasıl o eski ilkel çağlardaki vahşi, acımasız, kural tanımaz ve kendinden başka her şeyi yok edebilecek barbar ruhu devam ettirebildiklerinin nedenleri daha iyi anlaşılabiliyor.

Öyle ki, teolojileri ve eğitim sistemleri bir korku ve dehşet filmini andırıyor…

Askerler ve halk yediden yetmişe politize ve tek hedefleri ötekileri öldürmek, yok etmek.

Hahamlar şurası: “Tevrat, savaş sırasında kadınların ve çocukların öldürülmelerini caiz görmektedir” fetvasıyla kadın ve çocukların katledilmelerine teşvik ederek destek olmakta; hatta emzikli çocukların dahi öldürülebileceği fetvası verilebilmekte...

İsrail gazetesi Haaretz’de yayınlanan bir anket İsrail halkının çoğunluğunun, bırakın Müslüman Filistinlileri, kıbti yahudilerle dahi aynı binada yaşamak, onların çocuklarıyla aynı okulda okumak istemediğini gösteriyor. Seçimlerde Arap kökenli İsraillilerin oy kullanmalarını reddediyor ve yasalarla yasaklanmasını istiyor.

Yahudilerin yüzde 74’ü İsraillilerle Filistinliler için ayrı yollar yapılmasından yana.

Yahudilerin geneli Araplara uygulanan ırk ayrımcılığının farkında ve bilinçli olarak bunu onaylıyor.

***

Şüphesiz tüm bunlara İsrail eğitim sisteminin ve muharref Yahudilik teolojisinin sebep olduğunu görmek gerek.

Tüm Yahudiler anaokulundan itibaren ırkçı ve antisemit politika ve derslerle çocukluktan itibaren zihinlerine kazınırcasına yetiştiriliyor.

Onların Mescidi Aksa yanarken ve Filistinli çocuklar katledilirken duvarın öte tarafında ellerinde bayraklarla kadın erkek çocuk hep beraber sevinç çığlıkları atarak tepinmesi tesadüf değil.

Öyle ki İsrail okullarında Siyonizm ve Yahudi ırkçılığı Siyonist öğretmenler nezaretinde düzenli eğitimlerle Yahudi çocukların zihinlerine kazımakta. Tüm eğitim kurumlarında Filistinliler asla insan olarak sunulmaz ve Filistin, Filistinli kelimeleri asla kullanılmaz.

Bu kelimeler yerine düşman, saldırgan veya terörist ifadeleri kullanılarak sistematik bir nefret eğitimi planlanır.

Hayat boyu verilen bu eğitim ve öğretim politikaları ile genç İsrail askerlerinin kontrol noktalarında Filistinlilere birer hayvan eğiticisi gibi davranmaları tesadüf değildir.

Keza keyiflerine göre sebepsiz üzerlerine ateş açmaları da zaten vakayı adliyedendir.

Kültürel alanda İsrail edebiyatı da özellikle hikâye roman ve çocuk çizgi roman gibi matbu alanda da onların kendileri dışındakilere karşı nefret körükleyen çizimler, ifadeler ve deyimlerle dolu basılır. Tüm rağbet gören çocuk kitabı serileri, Filistinlilere hakaret, sövgü ve aşağılayıcı materyallerle doludur. İsrailli binlerce çocuğun eğitiminde kullanılan okul kitapları da aynı faşizmin izlerini taşır ve çocuklar küçüklüklerinden itibaren birer sadist olarak yetişir.

Taş atmakla suçlanan çocukların hapsedilmesi uluslararası hukuk ve İsrail yasalarına göre suçken, çocuklar hapiste ve işkence görüyorlar.

İnsanlık, İsrail askerinin dini otoritelerden aldığı caizdir teşvikiyle Filistinli çocuklara kadınlara ve erkeklere uygulanan tutsak etme, yaralama, kol kırma ve katletme görüntülerine duyarsız.

Ve küçük bir coğrafyada etrafı kuşatılarak toprakları her türlü hile ve desiselerle elinden alınmaya çalışılan, evleri Yahudi yerleşimcilere yer açabilmek için kanunsuz gerekçesiz buldozerlerle yıkılan, üzerlerine bombalarla ölüm kusularak katledilen mazlumlara karşı tüm dünya üç maymunu oynuyor.

ABD herkesin gözünün içine baka baka dalga geçercesine Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyarak, her türlü yardıma hazırız mesajları yayınlayabiliyor.

Siyonist işgalcilerin Filistinli çocuklara sergilediği vahşetin onda biri hatta yüzde biri batıda bir yerlerde sergilenmiş olsaydı BM ve onun yan kuruluşları hemen harekete geçer, kıyameti koparırlardı.

Ne var ki modern dünya haklar ve özgürlükler konusunu sürekli ağızlarına sakız yapmalarına rağmen, suskunluğu tercih etmekte, hak ihlallerinin önüne geçmeyi bir yana bırakın tavır koymaktan, tepki anlamına gelen açıklamalar yapmaktan bile çekinmektedirler.

Aslında Yahudilerin tahrif ettikleri kutsal kitabın ayetleri okununca fazla söze de gerek kalmıyor.

Muharref Tevrat sayfaları okundukça karamsarlığa düşmemek mümkün değil. İçerisinde öyle ayetler var ki:

“Şimdi bütün erkek çocukları ve erkekle yatmış kadınları öldürün. Yalnız erkekle yatmamış genç kızları kendiniz için sağ bırakın…” (ÇöldeSayım:17-18)

“Onların her şeylerini tamamen yok et. Onları esirgeme. Erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür…” (I. Samuel bab15)

“Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla...” (Yeremya bab12)

“Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek…” (İşaya, bab 13, ayet 15)

***

Okudukça neden bu kadar pervasız, egoist ve kendi dışında kimseye yaşam hakkı tanımadıklarını daha iyi anlıyoruz. Katliamlar daha bir anlam kazanıyor.

Katlettikçe işkence yaptıkça zulmettikçe yücelen takvaya ulaşan cenneti hak eden bir topluluk var önümüzde.

Azınlıkta oldukları yerlerde, kimliklerini gizleyen, sevecen ve hoşgörülü; hakim oldukları alanlarda ise sadist gaddar ve zalim bir topluluk onlar.

Tüm dünyanın üzerinde ittifak ettiği insani değerlerin tam tersine inanan ve kötülüğü meşru görüp yaşama geçirmek için çaba sarf eden bir güruh.

Lanetli bir halk…

Allah’ım bizi hayırlı komutanlar ve ordular ile destekle.

Mescidi Aksa’yı Yahudilerin pisliğinden temizle.

Allah’ım Müslümanların azimlerini güçlendir.

Saflarını sözlerini amellerini dinin ikamesi üzerinde birleştir.

Ya Rabbi bu mübarek ramazan günlerinde günahlarımızı affet.

Allah’ım bizi Mescidi Aksaya sahip çıkmayan işbirlikçi yöneticilerden arındır.

Bize ihanet elbisesi değil takva zırhını kuşanmış Raşit yöneticiler ikram eyle…

Selam ve dua ile…

Kaynak: Her Taraf

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR