Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


Usul ve usulsüzlük, ya da amaca vasıl olmak/olamamak…

Sait Alioğlu'nun "yeni" yazısı...


İster klasik, ister modern zamanlarda ve bir amaca yönelik olarak ortaya konan dünya görüşlerinin tümünü dünya görüşü ve bilindik tanımlanmasıyla ideoloji olarak okunduğu gerçeğinden hareketle, bu formların aynı zamanda, onlarda var olduğu düşünülen ana sebepler onların insan için bir hâl durumunu ifade ettiğini söyleyebiliriz.

Görüş ve hâl, zaten birbirlerini tamamlayan olgular olup, biri olmadan, diğerinin pek bir anlamının olmayacağına işaret eder. Ki, bu iki olguyu, bir arada teori ve pratik olarak da değerlendirebiliriz.

Ama bunun terside mümkün. O da, belirgin bir görüş elde etmeden bir pratiğe sahip olmak şeklinde tezahür eder.

Bu tezahürün cidden bir anlamı ise yoktur.  “Neden?” dersek; temeli olmayan binanın, bırakın birkaç katını, tek katının bile mümkün olamayacağını yapım onarım alanındaki inşâ faaliyetlerinden bilmiş olmamız gerekir.

Buna, olsa olsa o da, sakil bir ifadeyle “kervan yolda dizilir” fehvası uygun düşerdi. Bu da, hâliyle bir usulsüzlüğü, yani yöntemsizliği, metotsuzluğu doğuracağı gibi, yolu, yordamı bilememek, hatta onu kaybetmek anlamına da gelebilirdi.

Zaten eskiler boşuna söylememişlerdi; “vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdür.” Diye!

Yani, anlayacağımız; mahiyetini ve fiziki şartlarını bilmediğimiz, bir yola vasıl olmakla birlikte sonuca ulaşamayışımız, yol, yordam, usül bilmeyişimizle alakalıydı.

Genel anlamda usulsüzlüğümüzün en önemli sebeplerinden birisi, adeta genetiğimize sinmiş bulunan ilim, irfan sahibi bir kimlikle donanmaktan ziyade, rivayet/anlatı kültürüne önem verdiğimiz için, anlayıcının, bize anlatacağı/anlatabileceği kadar bilgi kırıntısıyla yetinmek ve onunla yol almaya çalışmak olarak öne çıkar.

Böyle bir çaba ister istemez buz üzerine yazı yazmaya benzer ki, buz çözülünce yazı da kendiliğinden önce su damlacığı olur, daha sonra ise buhar olup havaya karışır.

Sonuçta, bu da fiziki bir hadisedir, ama beraberinden kalıcı ve hatta eski zamanlardan beri süregelen kadim bir yöntemsizliği imler.

Hatırlayan olacaktır; ilerleyen yaşlarında düşünme eylemine yönelik olarak felsefe ile şu ya da bu oranda ilgilenen kişilerin, lise yıllarında, müfredata uygun olarak gördükleri felsefe derslerinde şu cümle çokça geçmiş olmalıdır; “Yöntem, bir amaca ulaşmak için izlenen en kısa ve en iyi yoldur.” Yani eskilerin “usûl” dedikleri mevzu…

Hatta bundan dolayı klasik İslam eğitiminde işlenen konular bağlamında, önce o konu ile ilgili usûl çalışması yapılmadan, literatür üzerine bir çalışmanın sağlıklı olarak yapılamayacağı gerçeği en yalın bir şekilde kendini ortaya koymaktadır..

Örnek olarak; fıkıh(hukuk) usûlü, hadis usûlü ve en önemlisi de Kur’an konusunda iyi ve temelli bir çalışma yapmak için ortaya o-konan tefsir(Kur’an’ı yorumlama) usûlü öne çıkar.

Usûl, yani yöntem konusuna girmişsek, var ola gelen vusüsüzlüğümüze parmak basmak için, yol nedir, yolcu nedir, yolculuk nedir; sorularının da belli bir usûl içerisinde  cevaplanması gerekir.

Tamam, bir yola çıkacağız. Niyet ettik, ama bu sorulara sağlıklı ve hikmet içre cevap ve cevaplar bulamaz isek, yola revan olsak dahi, yolculuğumuzun hangi evrede kesintiye uğrayıp uğramayacağımızı bilemeyeceğiz demektir.

O zaman, tane, tane cevap vermemiz gerekir;  yol, yolcu ve yolculuk nedir diye…

Bu eylemleri, en başta bize, verilmesinin karşılığı olarak onu, ona uygun şekilde kullanmamız gereken akıl, kalp ve her ikisinin halitası, yani alaşımı olacak şekilde yerine getirmemiz gerekir ki, o eylemler anlam kazansın, bir amacı gerçekleştirsin.

Akıl ve kalp uyum içerisinde hareket ettiğinde, onlara istifham bağlamında ve haddi aşmadan değer atfedildiğinde, mânâdan maddeye, maddeden de mânâya sistematik bir yolculuk başlar.

Orada da, işin esprisi gereği, yine “yol, yolcu ve yolculuk” üzerine, o yapılacak eylemin mahiyetine dair sorular devreye girer.

Dediğimiz gibi, işin içerisinde mahiyeti belirsiz ve şahsa dair içsel deneyimlerle elde edildiği savlanan, ama gel gör ki hakikat içermeyen bilgi yığınının etkisiyle bir yolculuk yapılamayacağı gibi yolun mahiyeti de bilinemezdi. Hatta yolcunun kim olduğu sorusu da mantıklı bir cevap bulamayacaktı.

Biz,  içsel yolculuğumuzu bir yerde alıkoyalım ve maddi düzlemde var olan yolculuklarımıza devam edelim. Zaten, başka türlüsü de mümkün olmazdı.

Bu, temelde klasik bir yargı olacak, ama olsun; o da millet olarak maddi olarak eğitimden pek hoşlanmadığımız, sahih ve gerçek bilgi yerine, bir başkasının bize, o da yalan ve yanlış bir şekilde anlatma durumuyla yetinmek, bir kitabımız olduğu hale, onu layıkıyla anlamamak, hatta anlayamamak, onu, iniş maksadına uygun olamayacak şekilde araçsallaştırmak gibi  kadim yanlışlarımız var olduğu sürece  ne bir yol bulabiliriz, ne bir yolculuk yapabiliriz, hatta yolcu olup olmadığımızı dahi, hiç mi hiç bilemeyebiliriz…

İşi anlamak açısından amiyane olarak; “Kur’an şifadır” hitabından, hastalandığımız zamanlarda, çareyi, Allah© tarafından yaratılan imkanlarla elde edilecek olan ilaç kullanmak ve tedavi olma yerine, Kur’an ayetlerini, muska formunda kağıda yazıp, onu bir suya koyarak, o suyu şifa niyetine içmeye çalışmak işle alakasız ve anlamsız bir araçsallaştırma olarak karşımıza çıkar.

Daha bunun gibi birçok örn ek bir çırpıda sayılabilir. Hatta Kur’an diriler için, onları uyandırmak adına indirilmiş olmasına rağmen, onu, hakikatin hilafına ölülerin ardından okuma garabeti de bu minvalde sayılabilir. Konu ile ilgili daha birçok şey söylenebilir, örnek verilebilir.

Yöntemsizliğe dair en açık örnek olarak, doğrusunun ortaya konulduğu düşüncesiyle yanlış atlara binme suretiyle, sözde doğru menzile erişileceğine olan inancın aksine doğru menzile değil de, yanlış noktaya varılacağı gerçeği bize bir kez daha yol, yolcu ve yolculuk hususunda defalarca üzerinde düşünmemiz gerektiğini göstermektedir.

Bu soruların en sahih cevaplarını bulduğumuz takdirde, hayatı ıskalamayacağız ve buna bağlı olarak da temeli üzerine sahih bilgiyle yükselteceğimiz mânâ âlemini/duvarını de her tür istifhamdan, yalan, yanlış ve kasdı aşan temelsiz bilgiden arındırmış olacağız.

 

Kaynak: farklı bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR