Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


UMUT ETMEK LAZIM

Yazarımız Aziz Darıcı'nın "yeni" yazısı...


Biz hayata, hayat bize yabancı kaldı. Ne ellerimizle dokuna bildik, ne de ondan tat alabildik. Yürüdüğümüz yerlerde, uğradığımız semtlerde hüznümüzü bıraktığımız gibi hıncımızın eseri olan yarım kalan hayatlarımızı da bıraktık. Ellerimizin içinde büyüyen ateşle kendi geleceğimizi ateşe attık. Hem kendimizi hem de hayatımızı yaktık. Öyle ki; Newroz'un ateşi eteklerimizden tutup kendi içine çektiğinden beri ateşin içinde büyüyen bir kor olduk. Oysa baharın coşkusuyla tüm engelleri o ateşle aşacak, o ateşin içinden umutlar çıkaracaktık. Oysa hayat yine kendi döngüsü içinde bize el salladı. Ne o biz ona ne de o bize yar oldu. Hepimiz aynı ateşin içinde kaybolup gidenlerden olduk.

O kadar hızlı yaşıyoruz ki zamandan ek süreler talep etmekteyiz. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirdik. Ne yememiz belli ne içmemiz. Helal lokma soframıza, sofra adabı hanemize uğramaz oldu. Aile, sofra etrafında toplanmayınca eller duaya kalkmaz oldu. Bu sefer nimete şükrün ifadesi olan ekmeği başımıza koymaz olduk. Ama ne olduysa bu zamanlarda oldu. Kazandık derken yine kendi elimizle, hem de kendi ellerimizin biriktirdiklerimizden olduk. Ama yine kaybeden bizler olduk.

Aile saadetimizi kimlere teslim ettik. Huzur ve güven iklimimizden-limanımızdan-kucağımızdan olduk. Kadın sevgiye, koca saygıya muhtaç oldu. Bir sohbet havasını herkes arar oldu. Çocukların terbiye yeri, namazgah yeri, zamanın modern kültüründen dolayı onları eğitemez olduk. Gönüle giden sözler artık cebe, nefse kaydı. Onlar doymayınca-dolmayınca tüm sözleri-gayretleri hiçe sayar olduk. Şükürhanemizi modern kültürün eline bıraktık. Artık şükür bilmezlerin içinde bizde birbirimizi tüketir olduk. Aile dağılınca, insanlık ailesi de dağıldı. Ortada ne vicdan ne insaf ne de edep kaldı. Şeref ve haysiyet Kaf Dağı'nın arkasında kaldı. Artık onu arayanlara kem-kin-acıyan gözlerle bakar olduk.

Şükür-hamd dilde kalınca, hayat bize kapılarını açmaz oldu. Gökten rahmet, yerden bereket artık göremez olduk. Çokluk yarışı içinde, gösteriş meraklısı olarak başkasına hava atar olduk. Birbirimizi tartmanın adı artık makam ve mevki oldu. İnsan içinde birbirimizi tanımaz olduk. O yüzden adam gibi adamlar aranmaz oldu. Maddiyat peşinde, kariyer peşinde koşunca onca dostları geride kaldı. Çayın ve muhabbetin tadını daha çok arar olduk. Dilbaza kandık, edepsize takıldık, sanal alemde gönderilen bir selamı artık yeter görür olduk. Ne sözümüzün kıymeti kaldı ne de duruşumuzun heybeti. Ahlakımızı, erdemimizi, değerlerimizi çarşı-pazarda, sanal alemlerde az bir pahaya satar olduk. Eski zamanlara değil ama eskimeyen dostlarımızı o yüzden arar olduk. Ondandır ki kadir kıymet zamanları hep beraber anar olduk.

Başımız ne göğe erdi ne yeri delebildik ne de dağları aşabildik. Kendi yüreğimize kini ve nefreti ektik. Helal-haram demeden, haklı-haksız belli olmadan, hak-hukuk tecelli etmeden, adalet yerine gelmeden kendi kendimize savcı ve hakim olduk. Zalime avukatlık yaparak mazlumun ahını üzerimize çeker olduk. En ilginci bu oyunu oynama pek de meraklı olduk. O nedenledir tövbe ile aramıza çoktandır mesafe koymuş olduk. Oysa İslam'dı ruh veren bize; ruhumuzu nerede, kime bıraktık? Allah'ın rahmet kapısından başka birçok azap kapısını çalar olduk. İçeri girer girmez hepimiz perişan olduk.

Bilgiyi dünyalığımızın aracısı kıldık. Maddiyata dönüşmeyen bilgiye değer vermez olduk.  O yüzden vahye sırtımızı dönmede pek de beis görmedik. Hz. Peygamberin sözlerini göz ardı ettik. Alimlerin sözüne bel bağlamayı zaten çoktan bıraktık. Nasihatler para etmiyor,  karın doyurmuyor dedik. Oysa dinin kendisi nasihatti. İnsan, iki dünyalığın şahidi olacaktı. Dünya'yı bir nefeslenme yeri olarak görecekti. Ahirete azığını hazırlayıp, heybesinde tutacaktı. Oysa gözünü, gönlünü, aklını bu dünyaya saldı. Bu yüzen çaktığı kazığı artık çıkaramaz oldu. Çünkü ruhunu kaybetti, kendi özüne yabancı kaldı. Dizlerinde derman, ellerinde ferman kalmadı. Ama ne olduysa insan kendi kendine azınca oldu.

Peki sonuç... Bittik mi? Hayır Efemdim. Ne münasebet...

Ne mi lazım? Umut etmek lazım... İman varsa imkanın da var, umundun da. İmkanın varsa dermanın da var. Niyet et ki bulasın onu. Biraz da niyete gayreti ekle. Eninde sonunda huzur bulursun. Ama bil ki huzur, hakikat peşinde olmaktır. Hakikatte, vahiyledir. Onu hayata taşımak ta senin elindedir.

Vahiyle kalın Efendim...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR