Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


ULUSAL SINIRLARIN ÇİZDİĞİ DÜŞÜNCE ve YAŞAM KODLARI

Yazarımız Aziz DARICI'NIN 'YENİ' YAZISI...


İnsanoğlu çift dünyalı bir varlıktır. Bu dünya ötesi hayatı ne kadar görmezden gelse de sonuna yaklaştığı ana teslim olmaktan başka çaresi olmadığını bir an önce anlamalı ve akılını başına devşirmeli. Yoksa kendisini kuşatacak olan sonsuz azabın yanında sonsuz ızdıraplar içinde bulacak kendini. Aziz İslam'ın evrensel öğretilerini bu kadar görmezden gelerek, umursamayarak, çarpıtarak yada kırparak  hayata devam etme anlayışına niye boyun eğmek zorunda olduğumuzu birileri bize açıklamalı. Hz. Peygamberin bıraktığı mirasını fütursuzca kullanarak tüketen akla birileri dur demeli.

Kendi yerel ve ulusal çıkarlar-beklentiler adına oluşturduğumuz tüm düşünce kalıpları içinde kalan insanların toplumlara verecek evrensel bir mesajı olamaz. İslam dini aynı insan hayatı gibi çift dünyalı iken; kendi dinlerine biçtikleri hayatı, belli kalıplara sunarak toplumlara veren düşünce kalıplarının, kendi milli ve yerel sınırlarını nasıl aşacaklar. Mezhepsel, grupsal, cemaatsel çizgileri  tartıştığımız bir zaman diliminde; ulusal sınırlarımızla sınırlı bir düşünceyi nasıl dünyaya sunacağız. Bu dine mensubiyeti olmayanların elbet böyle bir derdi yok zaten. İşin garip tarafı İslam'ı anlatan dillerin bu ulusal sınırları kabullenmişçesine vaazlar vermesi, mesajlar yayınlaması, sosyal medyaya görüntü vermeleri akıl karı değil.

Herkes ulusçuluk, ırkçılık rüzgarının etkisi ile kendi milleti ile övünürken gösterdiği görüntüde; Türk'çüleri,  Kürt'çüleri, Arap'çıları  veya başka ırksal tanımlamaların kabul gördüğü coğrafyadaki insanlarda bu fotoğrafları belli bir noktada anlayabiliriz ama İslam adına konuşanların; millilik ve ırksallık kokan İslami mesajların "İslami Çerçevede" sunularak "Hile-i Şer'iye" usulüne başvurularak veya maslahat adı altında "Bizim bir bildiğimiz  var" tezine sarılmaları bu toplumun değer yüklü gönüllerde ve  bu toplumun içindeki İslam'ın evrensel mesajındaki "hak-hukuk-adalet" arayışındaki insanlara ağır gelmekte. En çok İslam'a hangi millet hizmet sorusu bile ayrıştırıcı, kırıcı bir üslup içermişken, son zamanlarda hangi millet  ilk önce İslam'a girmiş tartışması abesle iştigaldir.

Hayatımızı rengini ne almaktadır sorusu ciddi manada masaya yatırılmalı. Allah'ın boyasını taşıyan insanlar bulmak gerçekten zor. Hz İbrahim'in dili ile bize verilen ilahi  mesajdaki "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (EN'ÂM-162) öğretisi başkalaşmış durumda. Artık insanların dilinde "Benim hayatım, yaşamam ve ölümüm milletim, vatanım, ırkım vs... içindir" gibi fikirsel-dilsel ve davranışsal kalıplar kabul görüyor. Kapitalist ruhlu yaşamlar, modernizmin kölesi olan yaşamlar, aşırı özgülük içinde her türlü hayatı kirleten beyinsizler, kadın-erkek tartışması içinde yitirilen minik masum hayatlar, laik yaşamın getirdiği kabullenmiş ile birbirinden koparılmış değerler, ırkçılığın dayatması ile çizilen ulusal sınırlar, dünya menfaati adına satılan dinler-imanlar-ruhlar... Sayabildiğiniz kadar sayın.

Buna tepki olarak çıkan bazı İslami oluşumların, fikirlerin nasıl evrildiğini görmek, politik-siyasal erkin gölgesinde ayrılmayarak özgünlüklerini kaybetmeleri insanı daha çok üzmekte, İslam'ın çağa söyleyecek evrensel mesajın temsili görümündeki İslami kesimin  "itibarını ve heybetini" de düşürmekte. Olan İslam'a olmuyor elbet... Aziz İslam dininin sahibi Allah... Lakin olan bize oluyor. Güven aşılamadığımız fikirlerimizin-sözümüzün ve hayatımızın istikametindeki eğrilikler-yanlışlıklar bize pahalıya mal oluyor.

İtibarımız gidiyor...Karizma çiziliyor...Sözümüzün gücü azalıyor...Bize güvensizlik artıyor...Hak-hukuk-adalet arayışında olan insanlık vicdanı Müslümanların kapısını çoktan çalmıyor... Toplumun vicdanın tutan cemaatler-camialar değer kaybediyor...İslam alimlerinin-yazarların cazibesi toplum nezdinde düşüyor... Aileleri bir arada tutacak İslami değerler evlerden uzaklaşıyor. Toplumları geleceğe taşıyacak tüm insanlık değerleri ayaklar altına alınıyor... Yarınlardaki gönüllerin birleşme hayali yok ediliyor, kan-gözyaşı İslam coğrafyasını şuanda suluyor ve besliyor.  Dolayısı ile adalet bekleyen tüm ezilmişlik hissiyatındaki gönüllerden uzaklaştıkça uzaklaşıyoruz.

Buna rağmen mutlu-mesut ve bahtiyarlık içinde hayatlar yaşıyoruz veya öyle yaşadığımızın görüntüsüne kapılmak istiyoruz. Bize dayatılan sınırlar içinde, sınırsız İslam'ı yaşamaya çalışıyoruz. Kendi ellerimiz ile çizdiğimiz sınırlar, nefislerin zafiyetinden kaynaklanan problemler ile yol alırken verdiğimiz mutlu görüntü, toplumsal kriz aşamalarında şahsiyet sorgulamasına götürüyor. Bir çok şey elimizde değil bu doğru... Ama aklınızdaki düşüncenize, dilinizde ki cümlelere, yüreğinizdeki imana, özgün-asil ve asli duruşumuza halel getirecek bir güçte yoktur. Tabi başka ulusal-yerel-milli tercihlerimiz yoksa...

Herkes bir kalbini yoklasın... İslam'ın neresindeyiz.... İslam'ın özgün ve evrenselliğini taşımayan fikirler çözülmeye mahkumdur. Kıyısında dolaşanların merkez görüntüsü vermesi, onları geleceğe de taşımaz. Olsa olsa biraz ömürleri uzatır... Vesselam...

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR