Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


ULUHİYYET VE RUBUBİYYET TEVHİDİ

İsmail Hakkı Güleç'in yeni yazısı


 

Tarih boyunca bütün Peygamberler (as) ve onlara iman eden, sorumluluk sahibi Müminler, insanları tevhidi kabule ve şirki reddetmeye davet etmişlerdir.

Tevhid hayatın tüm alanlarında, Allah'a göre yaşamak, inanmak ve onun koymuş olduğu sınır, kural, kriter, yasa,  kanun, hüküm ve de kitabını referans kabul edip, onun yanında ya da karşısında olan her türlü şirk ve küfrü reddetmek üzerine bir davet çalışması yapmışlardır.

Hiçbir zaman, şirk ehliyle uzlaşmamış, onların batıl, hurafe ve tağuti sistemlerini kabul etmemişler ve ilk günden itibaren, onlara karşı tevhidi bir mücadele ortaya koymuşlardır.

Tevhid ikiye ayrılır;

a. ULUHİYYET TEVHİDİ

b. RUBUBİYYET TEVHİDİ

Ulûhiyet tevhidi Allah'ın ilahlık vasfını ifade eder. Yani Allah'ın yaratma, her şeyi Allah yaratmış, onu tasvir etmiş, ona bir yol, yöntem, vazife, görev vermiş ve kâinattaki her şey Allah'ın yaratmasıyla meydana gelmiştir.

 Tarih boyunca hiçbir zaman, hiçbir peygamber döneminde, Allah'ın varlığı ve yokluğu tartışılmamıştır. Yine tarih boyunca çok az insan ateist, tanrı tanımaz olmuştur. Her zaman insanlar bir tanrı, yaratıcı, inancına sahip olmuşlardır.

Peygamberler (as) insanlara Allah (cc) vardır, yaratıcıdır ya da gökleri ve yeri Allah yarattı diye bir ikna ile uğraşmamışlardır. Zaten Kur'an-ı Kerim'de de onlara(müşrikler) sorsan gökleri, yeri, güneşi, ayı, yıldızları kim yarattı diye sorsan Allah derler ayeti var...

Onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş’i ve Ay’ı kim emrinize amade kıldı?” diye soracak olsan kesinlikle: “Allah!” diyecekler. O hâlde, nasıl oluyor da (Tevhidden şirke) çevriliyorlar? (29/Ankebût, 61)

Asıl çekişme, ayrışma, tartışma, kutuplaşma, mücadele ve savaşın kavganın nedeni, Allah'ın varlığı veya yokluğu değil, Allah'ın Rubûbiyet sıfatıdır. Yani Rab'lik sıfatı. Allah'ın kanun koyma, egemenlik, yönetme, idare etme, hâkimiyet hakkıdır.

Müşrikler tarih boyunca Allah’ın (cc) ilahlık(ulûhiyet)sıfatını kabulleniyorlardı. Allah yaratandır, ama yöneten olmasın diyorlardı. Bir insan veya toplum Allah vardır diyerek Mümin olamaz. Allah birdir diyen de Mümin olamaz. Allah tektir diyen de Mümin olamaz ve cennete giremez. Bununla beraber tek yetkili, kanun koyucu, helal haram sınırlarını belirleyen, yöneten, idare eden anlamında Allah'ı hem tek İlah ve tek Rab olarak kabul etmedikçe, bu şekilde hem ulûhiyet, hem rububiyette teslim olup, kabul etmedikçe iman eksik olur, zayıf olur.

İman bölünmeyi asla kabul etmez. Çünkü imanda esas olan "tevhiddir".

Günümüzde de tarihte olduğu gibi, Allah'ın varlığını, birliğini, yaratıcılığını kabul etmektedir insanlar, ancak Allah'ın Rab (rubûbiyet) sıfatını kabul etmeyen, O(cc) her şeyi yaratsın, yönetsin ama toplumsal işlere, sisteme karışmasın, gidişata sosyal, toplumsal, ekonomik, siyasi işlere bulaşmasın, O'(cc)nun hükümleri bu tür şeylere bulaştırılmasın, karıştırılmasın diyorlar.

Biz de Allah'a inanıyoruz! Allah'a saygı duyuyoruz! Ama onun kitabı hayata hükmetmesin! Diye Allah'a alan tahsis eden ve onu bütün bu alanlardan haşa kovan bir inanç, anlayış söz konusudur. Ama Allah (cc) âlemlerin Rabbi, yöneticisi, kural, kanun, nizam, sistem koyanıdır.

Bundan dolayı âlemleri yaratan, aynı zamanda yöneten olmalıdır. Yaratan Allah ise yöneten de o olmalıdır. Tevhid budur.

O, gökte de ilah olandır yerde de ilah olandır. O, (hüküm ve hikmet sahibi olan) El-Hakîm, (her şeyi bilen) El-Âlim’dir. (43/Zuhruf, 84)

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR