Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


TÜRKİYE’NİN YÜZYILI VE MEDENİYETİ

Ömer Naci Yılmaz 'ın yeni yazısı;


 

Fiziki coğrafyamız, Misak-ı Milli sınırları ile belirlenmiş desek de böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Batum, Batı Trakya, Musul ve Kerkük bugün için Misak-ı Milli sınırları dışında kalmıştır. Fiziki coğrafyamızı sınırlandıranlar, bizimdir dediğimiz yerleri bizim olmaktan çıkartıp sınırlarımız dışında bırakanlar, aynı şekilde gönül coğrafyamıza da sınırlar çizmeye kalkmıştır. Araplar bize düşman gösterildi, ders kitaplarımız böyle yazıldı, hocalarımız zihinlerimize böyle kazıdı. Araplara da Türkler düşman gösterildi, İngilizler tarafından kendilerini sömürdüğümüze inandırıldılar. Üstat Cemil Meriç söylemişti: “Haçlıların en büyük zaferi tarih kitaplarımızdır.” İngilizlerin oluşturduğu bu zihinsel parçalanmışlık bununla da kalmadı. Fiziki coğrafyamızda siyah renkli köpeklere Arap ismi verilirken oralarda da siyah renkli olmayan köpeklere Türk ismi verildi. Ne yazık ki her iki millet de bu oyuna geldi. Şerefli Yeşilçam (!) filmleri ise bu fitne tohumunu kartopu gibi büyüttü.

Hakikatin peşinde olanlar bu oyuna gelmedi, gelenleri uyarmayı da bir görev bildi. Bizzat tanık olduğum bir anekdotu yeri geldiği için paylaşmak isterim. “Bir öğle namazı sonra Mescid-i Haram’dan konakladığımız Mesfele bölgesine, otelimize dönerken çocuk sesleri duydum. Yolun karşısına geçtim. Seslerin geldiği yer Halil İbrahim Medresesi idi. Demir kapıdan içeri doğru baktığımda Ortaokul düzeyinde çocukların spor dersinde olduğunu gördüm. Başlarındaki hocaya işaret ettim, yanıma geldi. Bir şekilde anlaşarak Tarih hocası olduğumu ve çocukları ziyaret etmek istediğimi söylediğimde memnuniyetle kabul etti, beni içeri aldı. Çocukların önüne geçti, benden ve Türk olduğumdan bahsetti. O yavruların koşarak gelip boynuma sarıldıkları anı hiç unutamam.” Onlarla dilimiz ile konuşamadık, gözlerimiz ve gönlümüz ile konuşabildik. Bir Emir ile dört yüz yıl yönettiğimiz bir coğrafyanın çocuklarıyla konuşamamak çok acı vericiydi. Dilimizi kopardılar; ancak gönül dilimizi koparamadılar ya bu da bir değerdir, dedim ve ayrıldım. Kim ne derse desin, Arap yönetici aklın İngiliz orjinli olduğu, halkın ise tamamen bize dost olduğu çok açık ve belli. Onlarda yüzyıl önce yaşanan ve cetvelle çizilen sınır felaketinin farkında. Nasıl biz bu oyundan uyanmak için Abdülhamit Hakanımdan bu yana yüzyıl beklediysek inanın ki onlarda bekledi. Kemal Sunal’ın propaganda filmini hatırlarsınız. Köyün yarısı Türkiye tarafında yarısı Suriye tarafında kalmıştı. Aynı durumu Batum’da da görmüştük. Demek ki neymiş: “Ne yaparsanız yapın inanç birliği varsa, tarih birliği varsa, kültür birliği varsa, aynı medeniyetin havasını teneffüs etmişlik varsa gönüllere ambargo koyamazsınız, sınır çizemezsiniz. Bu öylesine bir medeniyet ki sadece inanç birliği içinde olduklarımız değil, olmadıklarımızı da umutlandırıyor ve bize yakınlaştırıyor. Bunu Suriye’de de gördük, Balkanlarda da gördük. Ortadoğu’dakiler de, Balkanlar’dakiler de bizim medeniyetimizin şemsiyesi altında barış ve huzur içerisinde yaşayabileceklerinin farkındadırlar. Bunun için Türkiye’yi çok yakından takip ediyorlar.

Ukrayna- Rusya Savaşı’nda yaşananlar, topraklarını terk etmek zorunda kalanlar soluğu bizim coğrafyamızda alıyor. Canları yakan savaş gibi bir felaketin bir an önce son bulması için tüm gözler ve gönüller bize, bizim coğrafyamıza ve Reis’imize çevrilmiş durumda. Yakın coğrafyada da durum böyle, uzak coğrafyalarda da durum böyle. Bunlar durup dururken olmuyor. Yüzyıllık bir yol kazasından sonra üzerimize atılan ölü toprağını, İngiliz narkozunu üzerimizden atıp özümüze dönüyoruz. Bizim için Cumhuriyetin ikinci yüzyılı, insanlık için Türkiye’nin yüz yılı olacaktır. Mustafa Kemal’in “Yurtta sulh, cihanda sulh” parolasını bir milletin darbe ile ezilmesi olarak değil, bir milletin tüm yokluklara rağmen kurduğu devletin anahtarlarını ABD’ye teslim etmek olarak değil; bir medeniyet tasavvuru olarak insanlığa ışık ve umut yapmak, yeni Türkiye’nin eseri olacaktır. İnsanlığı katleden batılı emperyalist haydutlara rağmen yine yeniden insanlık kazanacaktır. Dünya, Osmanlı sonrasında kaybettiği insanlık gibi yüce bir erdem ve değeri, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, Türkiye’nin yüzyılında yine bu coğrafyada bulacak, bizim medeniyetimizin şemsiyesi altında toplanacaktır.

İnsanlık için, barış ve huzuru arayanlar için sığınılacak tek liman Türkiye’dir. Bunu bütün dünya anladı, bizimkiler de anlayacak.

 

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR