Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


Tiyatro, hayatı yeniden yaşamaktır!

Yazarımız Bilal Sambur'un "yeni" yazısı...


İnsan, dinamik olarak yaşayan bir varlıktır. İnsan, her anında yeni şeyler yaşamakta, hissetmekte, düşünmekte ve davranmaktadır. İnsan, duyduklarının, düşündüklerinin ve yaptıklarının unutulmasını istememektedir. İnsan, tiyatro yoluyla hayatını yeniden yaşamayı istemektedir. Tiyatro, insan için sadece oyun değildir. Tiyatro, hayatın kendisidir. Her tiyatro oyunu, aslında hayat oyununun kendisi olmaktadır. Tiyatro, arada bir aracı olmadan insanın insanı oynaması faaliyetidir.

Tiyatro, kişinin kendi kendisini veya kimliğini sunması değildir. Tiyatro, başka insanların başka yerlerde yaşadıklarını sergileme faaliyetidir. Oyuncu, kendi bedensel varlığıyla başka insanların yaşadıklarını göstermeye çalışmaktadır. Romeo ve Juliet tiyatrosunu oynayan kişiler, başka bir zaman ve yerde gerçekleşmiş olan bir aşk ilişkisi yaşamış kişilerin duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını bize aktarmaya çalışmaktadırlar. Tiyatro, yapay bir faaliyettir. Hiçbir tiyatro oyunu, Romeo ve Juliet’in aşk ilişkisini bize sahici bir şekilde aktaramaz. Tiyatronun yapay olması, önemsiz olduğu anlamına gelmez. Tiyatro sayesinde öğrendiğimiz çok önemli bir şey vardır. Tiyatro sayesinde zamanımızın, zeminimizin, mekanımızın, ilişkilerimizin, düşüncelerimizin ve davranışlarımızın mutlak olmadığını, rölatif, öznel ve yerel olduğunu öğreniyoruz. İnsanlık tecrübesinin göreli yaşantılardan oluştuğunu bize öğreten tiyatro, mutlak olarak kurgulanan her türlü insani durumu sorgulamamıza imkan vermektedir. Yaptıklarımız üzerinde düşünmeyi öğrenmek, tiyatronun bize kazandırabileceği çok önemli bir değerdir.

Tiyatro, seyirciyi pasif bırakan bir performans değildir. Tiyatronun amacı, seyirciyi sarsmak, uyarmak, uyandırmak ve harekete geçirmektir. Kişileri uyutan ve pasif bir alıcı olarak gören bir tiyatro eserinin, hayatta etkiler bırakması mümkün değildir. Tiyatro oyunu bittikten sonra seyirciler, daha aktif, verimli ve yaratıcı ilişkiler, duygular, düşünceler ve davranışları tecrübe etme konusunda motive ve mobilize olmalıdırlar. Tiyatrodan yorulmuş olarak değil, yaratıcı olarak çıkılmalıdır.

Tiyatro, eleştirel ve sivri bir sanattır. Tiyatro oyuncusunun dilini büzmek mümkün değildir. Tiyatro oyuncusu, sivri, özgür, sınırsız ve şekilsiz konuşur. Tiyatronun özgün ve özgür doğası, onun kontrol edilemez olmasına neden olmuştur. Tiyatronun dizginlenemez oluşu, tiyatronun düşmanlarının sayısını da arttırmaktadır. Tiyatronun varlığının özgür bir şekilde devam etmesi, toplumun hayat damarlarının tıkanmadan ve dinamik bir şekilde atması demektir.

Tiyatro, insanları boşaltmamaktadır. Tiyatro, insanı duyguyla, düşünceyle, motivasyonla doldurmaktadır. Bilgi, erdem, vicdan, güzel, doğru ve iyi kavramlarının anlamını, değerini ve işlevini kişi, tiyatrodan öğrenebilir, düşünebilir ve sorgulayabilir. Tiyatro, eşsiz bir esin ve öğrenme kaynağıdır.

Tiyatro, insana dair her şeyin insan tarafından oynanmasıdır. Tiyatro, insan üstü konularla ilgilenmemektedir. Tiyatro, insani bir performans olarak insani konuları, problemleri ve açmazları konu almaktadır. İnsandan soyutlanan bir tiyatro, tiyatro olmak özelliğini yitirmiştir.

Hayat, mekanik ve otomatik hareketlerden oluşmamaktadır. Tiyatro, basit bir taklit ve eğlence değildir. Brecht, sesden, sözden ve ruhtan yoksun, taklitten öte geçmeyen tiyatroyu şöyle eleştirmektedir: “Yalnızca taklit eden/ Taklit ettiği şey konusunda/ Söyleyeceği olmayan/ Zavallı bir şempanzeye benzer/ Sahibinin sigara içmesini taklit eden/ Ve aslında içmeyen/ Çünkü düşüncesiz bir taklit/ Gerçek bir taklit olamaz hiç bir zaman” Hayatın mekanikleşmesi ve ruhsuzlaşması çok önemli bir insani sorundur. Hayatın mekanikleşmesine ve ruhsuzlaşmasına karşı tiyatro, hayatın özgür ve manevi bir çizgide seyretmesini sağlayabilir. Tiyatro, hayata ruh katan bir faaliyettir.

İnsan, kolaylıkla unutmaktadır. Hafıza-i beşerin nisyan ile malul olması, insanın en büyük zaaf noktasıdır. İnsanlığımızın gelişmesi ve olgunlaşması için özgür ve dinamik bir hafızaya ihtiyaç vardır. Unutmamak ve özgür bir hafızaya sahip olmak için tiyatronun hatırlatan ve unutturmayan işlevine ihtiyaç vardır. Tiyatronun geliştiği toplumlar, balık hafızalı olmayan toplumlardır.

 

Tiyatro, başkalarının yaşadıklarını bir grup oyuncunun bedensel olarak oynamasından ibaret değildir. Tiyatro, ruhsal bir öğrenme ve olgunlaşma sürecidir. Oyuncunun bedensel sınırlarını aşarak öteki insanın hayatını kendi ruhunda yaşaması ve ortaya koymasıdır. Başka bir ifade ile tiyatro, oyuncuya oynadığı hayatla bütünleşmesini öğretmektedir. Oyuncu oynadığı rolle bütünleştikçe seyirci üzerindeki etkisini de arttırmaktadır. Tiyatro, oyuncu ve seyircinin hayatı birlikte oynaması ve yeniden yazmasıdır. Tiyatronun hayat değiştiren bir işleve sahip olması, tiyatro sanatının her zaman insana söyleyecek sözü olduğu anlamına gelmektedir. Tiyatronun sözüne, sesine ve gösterisine gözlerimizi ve kulaklarımızı açarak bakmak ve dinlemek, duygu ve düşünce dünyamızın açlığının giderilmesi açısından önemlidir. Baktıran, hatırlatan ve harekete geçirten tiyatro bir ihtiyaçtır. Tiyatro ihtiyacımızı giderdikçe eksikliklerimizi giderebilir ve tamamlanabiliriz.

Kaynak: Milat Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR