Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Faysal Mahmutoğlu


Terörden Nemalanmak

Faysal Mahmutoğlu'nun "yeni" yazısı...


13 Kasım Pazar günü İstanbul’un en kalabalık semti olan Taksim’de 6 vatandaşımızın katledilip 81’inin de yaralandığı bombalı bir eylem gerçekleşti.

Taksim, İstiklal Caddesi ve Galatasaray bölgesi Türkiye’de “metrekareye en fazla polisin ve polis aracının düştüğü” bölgedir. Yine bu bölge, metrekareye düşen en yoğun MOBESE kamerasına sahiptir. Taksim bölgesinde adeta kuş uçurtulmuyor. Bunca güvenlik önlemine rağmen bir kadının üzerinde kamuflajlı bir giysi, askeri tip postal ile bir bankta 40 dakika oturarak ardından bomba patlatarak bir katliamı gerçekleştirmesi sorgulanmalıdır.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, saldırının hemen ardından “Elde ettiğimiz bulgular çerçevesinde saldırı PYD/PKK terör örgütü tarafından gerçekleşti. Talimat Kobani’den.. Eylemci Afrin’den geçti” şeklinde açıklama yaptı -ki, Afrin 2018’den beri Kürtlerin elinde değil. ABD suçlandı, Büyükelçiliğin taziyesinin kabul edilmediği vurgusu yapıldı.

Saldırının adresi olarak, Türkiye’nin uzunca bir süredir operasyon yapmayı düşündüğü, zemin yokladığı ancak ABD ve Rusya’dan icazet alamadığı için askıya aldığı ama masada beklettiği SDG’nin kontrol ettiği Kürt özerk yönetimindeki örgütler gösteriliyor.

Soylu’nun öne sürdüğü bu senaryo inandırıcılık sorunu yaşıyor. Eylemde adı geçenlerin ve tutuklananların tümü Arap. Eylem tarzı uzmanlarca çok amatörce bulunuyor. Ayrıca PKK’nın çok daha profesyonel kadrolara sahip olduğu daha önceki eylemlerinden biliniyor.

SDG, PYD ve PKK bu saldırıyı gerçekleştirmediklerini açıkladılar. PYD eski Başkanı Salim Müslim bir video yayınlayarak saldırıyı kınadı ve saldırının kendileriyle bir ilişkisi olmadığını açıkladı.

Patlamanın ardından bir klasik tekrar yaşandı; önce yaşamını yitirenler “şehit” ilan edildi, ardından saldırıyla ilgili yayın yasağı konuldu, ilerleyen saatlerde internet kısıtlandı.

Saldırıya mani olunamadı ancak saldırgan ve patlamayla ilişkisi olduğu düşünülen pek çok kişi alışılmadık bir hızla yakalandı.

Her terör olayının ardından sorulması gereken temel soru; “Bu kimin işine yarar?” olmalıdır. Bu saldırıdan birileri nemalanıyor mu? Her terör olayı sıradan masum insanları hedef alarak korku ikliminin yaratılmasına neden oluyor- ki insanlar korktukça iktidara sarılıyor- ancak İstiklal saldırısının çok daha fazla saikle yapıldığı düşünülebilir.

Taksim patlamasını adeta bir “kırmızı pazartesi” olayı şeklinde değerlendirenler çoğunlukta. Ve bu saldırıyı Türkiye’nin Suriye politikası ile birlikte değerlendirmek lazım.

Yakalanan saldırgan Ahlam Albashir, medyaya düşen savcılık ifadesinde Türkiye’ye İdlib’ten geldiğini ifade ermiştir. İdlib denilince akla Heyet Tahrir el-Şam gelmektedir.

Ayrıca Sabah gazetesinin haberine göre, Ahlam Albashir ifadesinde; “Abim Muhammed, Özgür Suriye Ordusu’nda üst düzey komutandır. Muhammed, IŞİD saldırısı sırasında yaralandı ve iki bacağında da protez takılıdır.” dediği öne sürüldü.

İfadesinin devamında; “2017 yılında ablam Meryem’le YPG kontrolündeki Menbiç’e gittik. Burada Ahmet A. ile sevgili olduk. İki ay sonra ayrıldık. İki ay boyunca benden YPG için bir talepte bulunmadı. Menbiç’te YPG üst düzey yöneticileri, beni aleyhlerinde casusluk yaptığım için tutukladılar. Bir ay Menbiç’te cezaevinde kaldım. Cezaevinden çıktıktan sonra, ‘Hacı ile görüşeceksin’ diye beni aradılar. Hacı üst düzey sorumluydu.” diyor.  Hacı’nın yönlendirmesiyle ve ailesi üzerinden tehdit edilerek zorla İstanbul’a gönderildiğini ve eylemi gerçekleştirdiğini beyan ediyor. İfadesinin detayları medyada yer aldı.

Tutuklanan Ahmet Haj Hasan ise savunmasında; “Ben asla PKK’yı tutmuyorum. Benim Ağabeyim Suriye Özgür Ordusu’nda şehit edilmiştir.” dediği ortaya çıktı.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Kobani, Al-Monitor’dan gazeteci Amberin Zaman’a verdiği mülakatta; “Bombayı yerleştirdiği için tutuklanan kadının kardeşlerinden üçü, IŞİD için savaşırken öldü. Biri Rakka’da, diğeri Menbiç’te ve üçüncüsü Irak’ta öldü. Diğer bir erkek kardeşi de Afrin’de ÖSO komutanı. Evlendiği üç erkek de IŞİD mensubu ve ailesi Halepli. Bombalama olayıyla kesinlikle hiçbir ilgimiz yok ve böyle bir politikamız yok.” şeklinde açıklama yaptı.

Ve eğer İstiklal patlamasını ÖSO bağlantılı örgütlerden biri gerçekleştirmişse -ki oklar onlardan birini gösteriyor- ne amaç edinmiş olabilir? Türkiye’nin Esad’la barışmasından duyulan rahatsızlık belirtisi olarak bir gözdağı şeklinde algılanabilir mi? Veya Esad’la anlaşma sinyalinin bedeli mi?

Türkiye kritik bir seçim sürecine girerken akla birden çok ihtimal geliyor. Bunların başında Türkiye’nin bunu Suriye’ye girmek için bahane olarak kullanacağı yorumları gelmektedir. Bu, bekayı her şeyin merkezine alan iktidar açısından da stratejik.

Patlama, Türkiye’nin seçim sürecinde 2015’te olduğu gibi karanlık bir tünele sokulmak istendiği, bunun için de kaotik bir ortam yaratılmakta olduğu yorumlarına da neden oldu. O yüzden toplumun geniş kesimlerinde ülkenin tıpkı 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimleri arasında olduğu gibi yeni bir terör sarmalına sokulacağı kaygısı oluşuyor. O dönemdeki kanlı katliamlar tekrar konuşulur oldu.

İstiklal saldırısından 12 gün önce, 1 Kasım’da Şişli’de biri kadın iki kişinin içinde bulunduğu otomobil silahlı saldırıya uğramıştı. Otomobilin önünü keserek durduran saldırganlar direksiyonda bulunan Muhammed Tek’i öldürdükten sonra araçta bulunan kadını yanlarına alarak kaçmışlardı.  Muhammed Tek’in, daha önce IŞİD yapılanmasından gözaltına alındığı, katil zanlısı Emrullah K’nın ise IŞİD üyeliğinden arandığı ortaya çıkmıştı. Bu olayın Taksim patlamasıyla ilgisi olabilir mi? IŞİD üyelerinin Şişli gibi bir ilçede infaz yapabilmeleri düşündürücü.

Muhalefet İstiklal saldırısının failleri ve bağlantılarının üzerine gitmek, saldırının arkasındaki güçleri ortaya çıkarmak yerine Pençe- Kılıç Harekâtında iktidarın arkasında saf tuttu. Maalesef altılı masa alternatif bir çözüm önerisi sunmaktan aciz görünüyor.

Ayrıca yakalananların tümünün Suriyeli mülteci olması mülteci tartışmalarını alevlendirecektir. Tüm bu gelişmeler, aynı zamanda ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını tetikleme potansiyeline de sahip…

 

Kaynak: farklı bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR