Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


Tercihlerimiz ve ?seçim?lerimiz

Geleceğimiz tercihlerimizle şekillenir. Hayatta karşımıza çıkan fırsatları değerlendirme veya değerlendirmeme ölçüsünde, hayat hikâyemiz şekillenir. Kimisinde irade baskındır, kimisinde duygular. Kimi (aslında çoğu) zaman nefsimizin peşine takılıp gitmişi


Geleceğimiz tercihlerimizle şekillenir. Hayatta karşımıza çıkan fırsatları değerlendirme veya değerlendirmeme ölçüsünde, hayat hikâyemiz şekillenir. Kimisinde irade baskındır, kimisinde duygular. Kimi (aslında çoğu) zaman nefsimizin peşine takılıp gitmişiz. Öyle takılmışız ki durduğumuz yeri bile görememekteyiz. Durduğumuz yeri görmek istemeyince, duruşlarımızı temellendirmek için fetvalar ararız. Fetvası bol bu dünyada ?Belasını da bulursun, Mevla´sını da?? Çünkü adresi sorduğun yeri, durduğun zemin belirliyor.

Bir seçim daha bitti. En azından genel mana da bitti. Kalbinde kimin ne varsa onu döktü meydana? Sonuç olarak kim heybesine ne kattı acaba? O tartışılır?

Eğer bu soruna ?hayır-iyilik? kattı derseniz, o zaman ne ekti ki onu bitçin?

Kullanılan dil ve üsluba bakarsak bunda bir hayır beklentisi içine girmek, doğu toplumların klasik ?kadere iman? mefhumunun tezahüründen başkası değildir.

Eğer bu soruna ?kötülük ? kattı derseniz, o zaman toplum nasıl bir halde ki; kötülük ameleyisi her tarafa sirayet etmiş? Dava, hak-adalet-hukuk meselesi rafa kalkarak; menfaat ve çıkara dayalı sistemsel bir makam ?mevki ile nüfuz edeceği alan hâkimiyetini genişletme çabasına dönüşmüş.  Toplumda buna razı tavırlar içine nasıl girişmiş?

İdeolojik tercihlerin belirgin olduğu toplumumuzda hangi hizmet insanları acaba ikna etmeye yeterli olur.

Örneğin hizmet adına bir ?komünisti? muhafazakâr kesim, ne kadar hizmet üretirse etsin belediye başkanlığına seçerler mi?

Yâda tersinden düşünelim? Ne kadar başarılı olursa olsun bir ?şeriatçı?  olarak damgalanan bir müslümanı, laikler-solcular ne kadar hizmet üretirse etsin belediye başkanlığına seçerler mi?

Bu soruların cevabını herkes biliyor. Herkes hak-hukuk ve adaleti kendi tekelinden saydığı, kendi zeminin doğruluğuna inandığı için ?Biz? cevabını verecek. Liyakat ve ehliyet meselesi de bu minvalde cevabını buluyor. Vicdanların köreldiği bir noktadayız. Yapılan yanlışları sırf karşı tarafa kötü görünmemek adına sahiplenmek, kendi tarafındaki insanı ?masum?, karşı tarafı ?öcü?  anlayışı hala zihnimizi meşgul ediyor. Dahası kendi aynı zeminde olan insanlar bile farklı tercihlerde bile bu duyguya kapılıp, ihanet-satılmış-hain damgası ile birbirlerini lekeliyorsa; işin vahametini bir kez daha düşünelim?  

Laik ve solcuların bu coğrafyanın temel dinamikleri ile sorunları var. O yüzden İslam coğrafyasında yer edinemezler. Zamansal ve mekânsal kazanımları geçici ve sunidir.

Muhafazakâr kesimin belli kazanımları koruma adına, yapılan yanlışları sırf bizden diye sahiplenmesi, zenginleşmenin dürtüsü aldanması, iktidarın cazibesine kapılarak adaletsizliğe sürüklenmesi, hakka-halka rağmen iş tutması kabul edilir bir şey değil. Kendinden farkı düşünen kardeşlerine tahammülsüzlüğü ise kin ve nefrete dönüşme tehlike sınırlarını çoktan aştı.

Milliyetçilik tohumları tazeliğini korusa da, ümmet ve kardeşlik kokan bu coğrafya ile temel değerlerimizin bütünleştirici olması, eninde sonunda bu ayartıcı-kışkırtıcı düşünceye kapılan kesimin uykusundan uyandıracak. Çünkü bu Ziya Paşa´nın ?İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez,Zira bu terazi bu kadar sikleti çekmez? sözü geçerliliğini koruyor.

İslami kesimin ise kendi çizgisinden uzaklaşarak hayal ettiği büyük düşlerden uyanarak, gerçek çizgisinde sivilliğini koruyarak, bu coğrafyadaki mazlumdan yana, hak-hukuk-adaletten yana tavır takınarak yola devam etmesi gerekiyor. Hey şeyde bir hikmet ve maslahat gözetme adına toplumların acil sorunlarını erteleme yaklaşımları terk etmeleri lazım. Bu toplum; hak-hukuk-adalet kapısını çaldığında ilk kapılarını açan İslami kesim olmalı. İnsanlar dertlerini, sorunlarını ilk İslami kesimle paylaşmalı. Yoksa kendi özelinde ?Biz bir değerlendirelim? diyerek ertelenen ve es geçilen tüm sorunların çözüm merkezi başka kapılar olacak, zaten oluyor da? Yapılan yanlışların fetvası, tevilleri, ?yapılacak ne var ki? yorumları bizim dilimizden çıkmamalı?

Kaybettik ile kazandık söylemi zamansal ve mekânsaldır. Aynı zamanda görecelidir. Biz yeter ki insanlığımızı, Müslümanlığımızı kaybetmelim? Biz kaybedince ?Kudüs-Mekke-Medine? kaybetti demeyi duygusallığa vuruyoruz. Yoksa bu şehirler yüzyıllardır yerli-yersiz işgal altında? Asıl soru; bunları kurtaracak akla-vicdana-imana ve bunların görünümü olan hak-hukuk-adalete ne zaman ulaştık ki bizim haberimiz yok?

Her seçim bir irade beyanıdır derler. Doğru ama gerçekten öylemi? Sitemsel bir yanlışın olduğu tartışması yapılamıyor bile? Önümüze gelen seçenekler bizim seçimimiz mi yoksa başkalarının bize sunduğu tercihler mi? Bizim de kerhen seçmek zorunda kaldığımız kişiler mi oluyor? Bize kalsa farklı bir tercih sunar mıydık? Bu sorular ciddi tahlil gerektiren sorular?

O yüzden bende bir söz var ?Demokrasi; zalimlerin mazlumları  avutma sanatıdır?

Yorum sizin?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR