Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Faysal Mahmutoğlu


Taliban’la Yüzleşme

Yazarımız Faysal mahmutoğlu'nun "yeni" yazısı...


Bir kafesi parçalayacağım bir gün, onun korkunç ıssızlığını / zevk şarabını içeceğim, şarkı söyleyeceğim bir kuşun baharda yapması gerektiği gibi / İnce dallı bir ağaç olsam da her rüzgârda titremeyeceğim/ Ben bir Afgan kızıyım- feryadımı haykıracağım, sonsuza dek dokuyacağım onu.”  (Nadia Anjuman)

Afgan, efgan; figan, acıyla bağırma demek. Bir halkın tarihine, yaşanmışlıklarına ne kadar da uyumlu… Tam anlamıyla “ismiyle müsemma” bir halk, bir ülke… İngiliz sömürgesi, Sovyet işgali, ABD hakimiyeti ve Taliban yönetimi. Tüm bu dönemlerde halkın payına düşen işkence, acı, zulüm ve yoksulluk.

Abdülfettah Sisi’nin darbeyle Muhammed Mursi’yi devirerek yönetime el koymasına öfke kusanlar, Taliban’ın silah zoruyla Eşref Gani’nin başkanlığındaki Afganistan yönetimini devirerek yönetimi gasp etmesini alkışlayabiliyorlar. Oysa bunun mantıklı bir izahı yoktur. Bu, tamamen ideolojik ve ilkesiz bir yaklaşımdır. İslam adına Taliban’ı alkışlayanlar aslında İslam’a kara çalmaktadırlar. Her şeyden önce Taliban silah zoruyla yönetimi ele geçirdi.

Taliban yönetimi içinde bulunduğu coğrafyada büyük sarsıntılara neden olacak gibi görünüyor. Şimdiye kadar Orta Doğu’da yaşanan kargaşa, gerginlik ve çatışma, yavaş yavaş Orta Asya’ya kayacak ve Afganistan gerginliğin odak noktası olacak gibi gözüküyor.

Müslümanların tarihinde Muaviye’den itibaren iktidarı ele geçirenler, kendi iktidarlarını meşru göstermek için dini argümanları kullanmaktan, aksi düşünceleri susturmaktan, gerektiğinde muhaliflerini öldürmekten imtina etmediler.

Taliban, kendi dini yorumunu mutlaklaştırmakta, din olarak sunmaktadır. Tıpkı Diyanet İşleri Başkanlığının midye, karides ve kalamarın haram olduğuna dair Hanefi mezhebinin yorumunu din gibi takdim etmesi gibi.

Aslında İslam tarihinde yorumları mutlaklaştırma girişimlerine pek rastlanmamaktadır.

Molla Muhammed İdris –Merkez Bankası Başkanı

 

Taliban ve benzeri örgütler de İslam ülkelerindeki bazı iktidarlar da tüm eylemlerini dini meşruiyetin gölgesinde yapmaktadırlar. Din, gayri insani eylemlere ve uygulamalara meşruiyet sağlamak için araçsallaştırılmaktadır. İktidarı ele geçirmek, ekonomik kaynakların kontrolü, sosyal ve kültürel faaliyetler, seküler talepler, dini anlamlandırmalarla uhrevi taleplere dönüştürülmektedir.

Taliban’ın Afganistan’da yönetimi ele geçirmesinin, Türkiye dahil birçok ülkede İslamcılar arasında Batı düşmanlığı ve şeriat özleminin karışımı bir heyecan yarattığını gözlemliyoruz. Nitekim birçok ülkede Taliban’ın gelişi, zafer nidalarıyla karşılandı.

Biraz geriye gidip Taliban yönetiminin Batı’yla ilişkilerine bir göz atalım. 

Yıl 1974, Emir Sultan Terrar, Pakistan Askeri Akademisini bitirdikten sonra ABD’ye, Kuzey Carolina’daki Fort Bragg Askeri Üssü’ne gönderildi. Burada ABD Özel Kuvvetleri ile birlikte eğitim aldı. Eğitimi tamamlayınca “Amerikan Yeşil bereli” unvanı verildi. Ardından Pakistan’da “Afganistan’daki komünist rejimden kaçan İslamcı öğrencileri organize etme ve eğitme” görevi verildi.

Bu eğitimler sırasında eğittiği öğrencilere imamlık yaptığı için kendisine “Albay İmam” lakabı takıldı.

Albay İmam’ın eğittiği öğrencileri arasında Afganistan’ın son 45 yılına damga vuran tüm isimler vardır: Ahmet Şah Mesut (öldürüldü), Gülbettin Hikmetyar (Başbakanlık yaptı), Celalettin Hakani ve Molla Ömer (Taliban’ın kurucu Emiri). Mücahitleri eğitip ABD silahlarıyla donatıp Afganistan’a savaşa yollayan Albay İmam’dır. SSCB Afganistan’dan çekildikten sonra Albay İmam ABD Başkanı Baba Bush tarafından Beyaz Saray’a davet edilir. Bush Albay İmam’a Berlin duvarından bir parça hediye eder. Parçanın üzerinde şöyle yazmaktadır: “İlk darbeyi vuran kişiye.” İşte bu Albay İmam, bu denli ABD adamıdır.

Taliban’ın şimdiki liderlerinden açıklanan geçici kabinede Başbakan Yardımcısı olarak atanan Molla Baradar, Molla Ömer döneminde ikinci adam pozisyonundaydı. Örgütün fonlanması, çoğunluğu uyuşturucu ticareti ile ABD ve Suudi Arabistan’dan gelen mali kaynakların idaresinden sorumluydu.

ABD’nin Afganistan’a girmesinden sonra Pakistan’a kaçan Baradar, ABD’nin desteğiyle Cumhurbaşkanı seçilen Hamit Karzai’ye temas kuran isimdir. 2010’da CIA ve Pakistan istihbaratının ortak operasyonu ile yakalanıp cezaevine konuldu. Afgan Hükümetinin talebi üzerine Pakistan 2013 yılında Baradar’ı ev hapsine aldı.

2018’de Trump’ın talimatıyla serbest bırakılan Baradar, Katar’ın başkenti Doha’da açılan Taliban ofisine giderek burada ABD’yle görüşmeleri yürüten heyetin başına geçti. Trump’la telefonla görüştü, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile kameraların önüne çıktı. ABD ile yapılan devir teslim anlaşmasından sonra Afganistan’a döndü.

23 Ağustos 2021’de CIA Başkanı William Burns’ün Kabil’e gelerek Taliban’ın fiili lideri Molla Abdülgani Baradar’la görüştüğü Reuters tarafından açıklandı.

Taliban’ın İslami çevreleri heyecanlandırmasının ana nedeni ilan ettiği şeriata dayalı devlet yönetimidir. Kimi çevreler Taliban’ın Hanefi- Maturidi çizgisinde Sünni bir örgüt olduğu, bir başkası El Kaide birlikteliğinden selefi doktrinden etkilendiği, birileri de Şafii fıkhını esas aldığını, hatta sufi bir hareket olduğunu iddia edenler de çıktı. Ama Taliban’ın vahşi uygulamalarını görmezden gelerek sorgulamadı. 15 yaşın üstündeki kız çocukları ile 45 yaş altı dul kadınları zorla alıp (kabul etmeyenleri anında öldürüyor) militanlarıyla evliliğe mecbur etmenin hangi içtihada uygun olduğunu tartışmadılar. Burka giymeyen kadınların infazı görüntüleri, belli ki onları hiç rahatsız etmiyor. Kadınları şiddete, adaletsizliğe, eşitsizliğe ve yoksulluğa mahkûm ediyor, özgürlükten yoksun bırakıyorlar. Özgürlüklerin sınırı, Taliban tarafından belirleniyor.

Taliban’ın olmazsa olamazları olan sakal, sarık, şalvar, cübbe, fistan, burka ve peçe bunların hepsi coğrafi, sosyal ve kültürel şartların getirdiği giysilerdir; dinle ilgili hususlar değildir.

Dinî olan; akıl, ahlak, hukuk, adalet, liyakat, özgürlük ve dürüstlüktür. Bunlar da Taliban’da yok. Doktrinlerinde liyakat diye bir kavram yok. Ekonomi tahsili görmemiş Hacı Muhammed İdris’i Merkez Bankası Başkanlığına atadılar. Çoğunluğu Peştun olan sadece mollalardan oluşan bir kabine açıkladılar.

Taliban’ın referans kaynağı, 150 yılı aşkın süredir Pakistan’da faaliyet gösteren Diyobendi medreselerinin hemen her konuda (on bin civarında olduğu söyleniyor) verdiği fetvalardır. Bu fetvalar içinde televizyon ve fotoğrafın haram olduğu da yer alıyor -ki, bu fetvalar çoğu bin yıl önceki zamana göre yapılan içtihatlar ve verilen fetvalardır. Bu zamana ve toplum şartlarına uygun yorum talebini İslam’a hakaret ve dinden çıkma (irtidat) olarak kabul ediyorlar.

Sünni gelenekte devlet yönetiminde kılıç ulemaya galip gelmiştir. Şiilik Sünnilikten farklı olarak ruhban sınıfının varlığını teoride de kabul ettiği için, İran’da ulema hem kanun yapma gücünü hem de yönetimde gücü ele geçirdi. Sünni gelenekte Taliban bir ilki gerçekleştiriyor.

Bugün Müslümanların övündüğü bilimsel ve düşünsel bağımsızlık dönemi ulemanın devlet yönetimini reddettiği dönemdir.

Nizamiye medreseleriyle ulema devlete bağımlı hale getirildi. Bunun, Müslüman dünyada otoriterlik ve geri kalmışlık sürecinin de başlangıcı olduğu söylenebilir. Şafii’nin hukuk metodu ulema-devlet ittifakını sağlam bir zemine oturttu. Özetle, bu anlayışın ve Taliban uygulamalarının esin kaynağının Kur’an olmadığını belirtmeliyiz.

Batı engizisyonları, katliamları, din adına insan yakmalarını sorgulayarak, devleti ruhban sınıfının tekelinden kurtararak huzurun, aydınlanmanın, bilimin ve refahın önünü açtı. İslam dünyasının hala otoriteyi kutsaması, itaati ve biati dini bir görev sanması devam eden büyük bir handikap.

İslam medeniyetinin önündeki en önemli mesele dini kaynaklardaki kimi içtihatlara dayalı zorlayıcılığın “tarihsel” olup olmadığının henüz bir çözüme kavuşmamış olmasıdır. Hatta akademik olarak tartışılmamasıdır. Tarihi şartlar, coğrafya ve siyasal düzen yorumların şekillenmesinde rol oynar.

Bizim kuşak “huzur İslam’da “sloganının gölgesinde büyüdü. Bugün gelinen noktada, huzur Müslümanların olmadığı her yerde. Müslümanlar kaçarak Müslüman olmayanlara sığınıyor.

Kaynak Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Osman Caner
16.09.2021 00:12:39
Faysal kardeş hiç olmasa Rabbimizin 1gunaha misliyle 1 hesaneye ise en az 10 misliyle karşılık verme düsturu ile olaylara bakabilseydin mursi yi ile afganistani aynı görmeyi hangi kaide ye göre karşılaştırmayi vicdanınıza sığdırabildiiz

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR