Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Hasan POSTACI


Sosyopolitik Mutasyon

Yazarımız Hasan Postacı'nın "yeni" yazısı...


Mutasyon canlı organizmaların genetik yapısında meydana gelen kalıcı değişimlerdir. Canlı organizmalar yaşam ortamlarında karşılaştıkları radyoaktif, kimyasal vb. kimi olağanüstü olaylar karşısında yaşanan değişimlere karşı hayatta kalma çabasının bir tepkisi olarak mutasyonlara uğrarlar. Değişime uyum sağlayanlar kısmen kendi atalarından farklılaşmış güçlü yeni kuşaklar olarak yaşamlarına devam ederler. Bu döngü milyonlarca yıl olduğu gibi böylece sürüp gider.

Toplumsal yapılar organik birer canlı organizma gibi davrandıkları söylenebilir. Düşünce tarihi boyunca bir çok kuram bu bakış açısı üzerinden antromorfoik modellemelere dayandırılarak tanımlanmaya çalışılmıştır. Kitabı Kerim’de de her topluluğun, ümmettin, milletin veya kavmin topluluk olarak hesaba çekileceğine dair ayetler (17/71 vb.) olması bu yaklaşımın insan özelinde tutarlı olduğunu gösterir.

Bu bağlamda her bir insanın kendi pratik ve söylemlerinden gelen sorumlulukları olduğu gibi içinde bulunduğu, mensubu olduğu toplumsal yapıların ortaya koyduğu kolektif davranış ve tutumlar ile ilgilide kendi payına düşen oranlarda sorumluluklar taşır . Bireysel ve toplumsal yapıdan kaynaklanan davranışların her biri kendi düzleminde ayrı bir sorumluluk alanına tekabül eder.

Örneğin bir kimsenin tek başına, birey olarak farz ibadet olan namazını kılması, orucunu tutması, içki içmemesi, yalan söylememesi, hırsızlık yapmaması, mala ve cana kasten zarar vermemesi, haksızlık ve zulüm etmemesi, sözünü tutması, emaneti koruması, ahdine sadık kalması Müslüman şahsiyetinin bir gereğidir. Ancak böyle bir kişinin bir toplumsal yapı olarak bulunduğu ailenin, mensubu olduğu bir derneğin, vakfın, oy verdiği bir siyasal partinin ve nihayetinde yaşadığı ülkenin ve devletin ortaya koyduğu her bir pratikten kendi gücü oranında üstlendiği bir sorumluluğu olduğunun da altını çizmek gerekir.

Burada şu önemli soruyu sormak gerekir: Her bir kişinin, birey olarak tek başına iyi davranışlar içinde olması yeterli midir? Böyle bir ferdin yaşadığı toplumsal yapılarda ortaya çıkan toplumsal pratiklerden dolayı sorumluluklardan muaf tutulabilir mi?

Kur’an-ı Kerim’in bu konuda beyanı çok çarpıcı, açık ve nettir. Cumartesi yasağını çiğneyenlerle ilgili ayetlerde “Alıkoyanlar” hariç, yasağı çiğneyenler ve buna sesiz kalanların tamamının cezalandırıldığını vurgular. Yani bireyin tek başına kötülük yapmaması yetmiyor. aynı zamanda içinde bulunduğu toplumsal yapılarda kötülüğün oluşmamasına, engellenmesine dair de bir sorumluluğu üstlenmesi onun kişisel sorumluluklarının bütünselliği bağlamında gerekli ve zorunludur. Bu nedenle mistisizm, inzivaya dayalı yaşam forumları doğru tercihler olarak görülmemiştir.

İçinde yaşadığımız toplumsal yapıların oluşumunda, duruş, eylem ve söylemlerinde bu yapıları oluşturan her bir birey tekinin farklı düzeylerde yadsınmayacak sorumluluklarının olduğunun altını çizmek gerekir.

Günümüz Türkiye’sinde bir çok kişinin ortak kanaati olarak toplumsal bozulmanın olduğu, güvenin kalmadığı, ayrımcılığın ve partizanlığın hayatın her alanına yayıldığını, ekonomik ifsadın yaygınlaştığını dile getirilir. Ancak yine her bir birey en basit işlerinde bile bir aracı, torpil vasıtası ile yapmaya çalışır. Sorunlarını, ulaşabildiği bir politik ilişki, güçlü bir torpil ile çözme yönünde davranışları yaşamın normalleri gibi görür. Bu derin paradoks kaçınılmaz bir toplumsal çürümenin habercisidir aynı zamanda.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   Tüm toplumsal sorunlarda kendi dışında suçlu arayan, şikayet eden ancak toplumsal işleyişi aynı yöntem ve kurallarla işleten kişilik bozukluklarını normalleştiği bir toplumsal vasatta toplumsal organik yapının çürümesini önleyecek kaçınılmaz çıkış sosyopolitik bir mutasyona uğramaktan geçer.

 Sosyopolitik mutasyon kendi içinde paradigmal bir zihniyet değişimini dayatır. Yeni bir toplumsal ilişki düzlemi üretilmesini zorunlu kılar. Kendi inanç dünyasını değerler ile barışık, evrensel erdemler ve ilkelere duyarlı ve bunları yaşamın merkezine alan bir odaklanmaya ihtiyaç duyulur. İzzeti dikkate almayan ayartıcı sosyal ve politik ilişki dünyasına geçit vermeyen, toplumsal genetiğinde bunu dışlayan bir mutasyonun, toplumsal organik yapıyı yeniden şekillendirmesi için radikal kırılmalara ihtiyaç var.

 Bu kırılmaların acılarını özellikle gençlere yönelik anket ve kamuoyu yoklamaları tüm çıplaklığı ile resmetmektedir. Kendi geleceğine dair umutlarını yitirmiş, dahası bu umutsuzluğun ana sorumlusu olarak kendi kadim inanç ve değerlerini yargılamaya başlamış bir gençlik savruluşu. Kendi ülkesini, toplumsallığını terk edip gitmek isteyen, ideal yaşam forumlarını dış dünyada / özelde kıta Amerika’sı ve Avrupa Birliği yaşamsal tasarımlarında aryan bir gençlik bu sosyopolitik mutasyonun değişim sancıları olarak okunabilir.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR