Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


ALTAN TAN


Siyasette Liderler Savaşı

Kemal Kılıçdaroğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atışmalarını izliyor, izlemek zorunda kalıyoruz. Hiçbir konuda anlaşamıyor, sürekli olarak birbirlerine hakaret ediyorlar. Ne yazık ki halkın karpuz gibi ikiye bölünmesinden bir rahatsızlık da duymuyorlar, aksine bundan siyasi yarar umuyorlar.


Türkiye siyasetinin en acımasız ve hoş olmayan yanı liderler savaşıdır.

1. ve 2. Meşrutiyetlere, cumhuriyetin ilk yıllarına kadar geriye gitmeye gerek yok.

Çok Partili hayata geçtiğimiz 2. Dünya Savaşı sonrası 1945’ten buyana ki siyasi tarihimiz de yeterince olumsuz örneklerle dolu.

Milli Şef İsmet İnönü’nün Demokrat partinin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile başbakanı Adnan Menderes ile polemikleri hala hafızalarda.

İsmet Paşa’nın neredeyse ölümüne muhalefeti, DP liderlerinin de ona aynı sertlikle karşılık vermeleri 1960’ta ülkeyi felakete sürükledi.

Dış ve iç politikadaki bazı gevşemelere ve kısmi demokratikleşmeye bile CHP’liler tahammül edemediler. İsmet Paşa’nın şahsi ihtiras ve kini darbeci askerlere kibrit vazifesi gördü.

Hâlbuki Celal Bayar da en az İsmet İnönü kadar rejimin ana ilkelerine bağlı bir İttihatçı ve Kemalist’ti.

 1960 darbesi ile 3 DP lideri sudan gerekçelerle idam edildi, binlerce DP’li de haksızca hapse sokuldu.

Kibarlığı, beyefendiliği ve Türkçeyi çok düzgün kullanmasıyla ünlü Menderes bile iktidarın şehvetiyle başbakanlığının son yıllarında bir ‘pantere’ dönüştü.

İnönü’nün salvolarını ustaca savuşturarak boşa çıkaracağına aynı şiddetle karşılık vermeye başladı.

1960’tan sonraki döneme ise Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit arasındaki ‘horoz dövüşü’ damgasını vurdu.

Demirel ve Ecevit 1980 darbesine kadar her akşam radyo ve televizyonlarda birbirlerine laf yetiştirme yarışına girdiler. Birinin ak dediğine öteki mutlaka kara diyerek karşılık verdi.

Memleket yine DP dönemindeki gibi ikiye bölündü.

Bir müddet sonra bu ikiliye Erbakan ve Türkeş ikilisi de katıldı.

1983’ten sonraki Özallı yıllarda ise Demirel, Erbakan, Türkeş üçlüsü Özal’a kök söktürdüler.

Özal üçe karşı bir muhteşem bir maç çıkartmış olsa sonraki 28 Şubat ve faili meçhullü yıllarda da olan yine ülkeye oldu. 

Ülkenin tüm enerjisi halkı kamplara ayıran polemiklerle boşa harcandı.

Bugün de durum aynı.

Bir farkla ki; DP, AP ve CHP’li yıllarda olduğu gibi sadece akşam haberlerinde değil, artık sabah haberlerinden gece yarılarına kadar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atışmalarını izliyor, izlemek zorunda kalıyoruz.

Hiçbir konuda anlaşamıyor, sürekli olarak birbirlerine hakaret ediyorlar.

Ne yazık ki halkın karpuz gibi ikiye bölünmesinden bir rahatsızlık da duymuyorlar, aksine bundan siyasi yarar umuyorlar.

Bir an önce bu kutuplaşmanın sonlandırılması gerekiyor.

Bu durumun bu şekilde devam etmesi halinde seçimleri kim kazanırsa kazansız kaybedenin halk ve ülke olacağı kesin.

Türkiye’deki tüm aklı başında kanaat önderlerinin acilen devreye girmeleri ve bir an önce toplumsal uzlaşmayı sağlamaları lazım.

Rahmetli Abdülmelik Fırat ağabey 1960 darbesinden sonra Yassıada hapishanesinde birlikte tutuklu bulundukları nükteleri ile ünlü Kürt bilge DP Ağrı milletvekili Halis Öztürk’ü  (Xalıs Begé Abdülmecid Begé Sipki) hep rahmetle anar ve onunla ile ilgili birçok anısını anlatırdı.

Halis Bey bir gün sohbet esnasında Celal Bayar’a ‘Celal Beg; siz Türklerde hiç aklı başında bir kimse yokmuş!’ deyince Celal Bayar şaşkınlıkla sorar; ‘Bu da nereden çıktı Halis Bey?’

Halis Bey cevap verir; ‘Celal Bey alınma, biz Kürtler de çok akıllı sayılmayız! Çoğu kez eften püften sebeplerle birbirimizi öldürürüz. Aşiret savaşları, kan davaları yıllarca sürer. Ancak kaç kişi öldürülmüş olursa olsun sonunda birkaç akıllı ve vicdanlı şeyh, ağa, bey araya girer bizleri barıştırır.

Senle İsmet Paşa bir kan davasına girdiniz tek bir akıllı aranıza girerek sizleri barıştırmadı. Memleketi ateşe verdiniz, kendinizi de yaktınız bizi de yaktınız’ der.

Bugün yine ülke alabora olmuş durumda.

Birçok melanet odağı ateşe su yerine benzin döküyor.

Rahmetli Halis Öztürk’ün dediği gibi akıllı, bilge, vicdan sahibi kişi ve çevrelerin acilen devreye girmelerine ihtiyaç var.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR