Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


Siyasal Analiz

Yusuf Yavuzyılmaz'ın "yeni" yazısı...


İktidar partisinin, herhangi bir Avrupa ülkesinin aksine, olumsuz ekonomik göstergelere paralel şekilde zayıflamamasının altında, siyaseti etkileyen ve yer yer ekonomi ve yolsuzlukları öteleyecek bir sosyoloji söz konusudur. Bu sosyoloji iyi analiz etmek gerekir. Bu sosyoloji her türlü olumsuzluğa karşın partiler arasındaki oy geçişlerini engellemektedir. Bu durumun sosyolojik, tarihsel ve psikolojik sebeplerini iyi analiz etmek gerekmektedir. Bunun, oluşturulan baskı ve korku ikliminden öte başka nedenleri olmalıdır.

Hangi çıkar veya korku, insanları böyle bir siyasal tavra, beğenmedikleri ve eleştirdikleri bir siyasal partiye destek vermeye itebilir? Türkiye siyasetine yön veren siyasilerin ve aydınların bu konuyu yeterince dikkate almadıklarını düşünüyorum.

Yapılan siyasal analizleri ve eleştirileri iki kısma ayırmak mümkün. İlki, gerçekten entelektüel ahlak ve vicdanı temel alan eleştiriler. Türkiye’nin karşılaştığı riskleri görerek ön açmaya ve yol göstermeye, bozulan toplumsal barışı yeniden tesis etmeye çalışıyorlar. İkincisi ise çok sorunlu bir temelden besleniyor. Bunların çoğu iktidar partisi içinde siyaset yapan eski siyasiler ve partizan taraftarlardan oluşuyor. Eskiden aktif siyaset içinde bulunanların bir kısmı beklediklerini bulamamanın öfkesiyle analiz yapıyorlar; alaycı ve saldırgan bir dil kullanıyorlar. Bu tip insanlar girdikleri siyasal partinin şeklini kolaca alıyorlar. Menfaatlerini önceleyen bu tipler ne yazık ki, bir hayli yaygın. Analiz yaparken takındıkları saldırgan tavrın altında vicdanlarını susturma gayreti var.

Kişisel ikballerini değil, ülkesinin ve insanların geleceğini düşünen, sistemden yeterinde beslenemeyen fakir ve yoksulların derdini dert edinen siyasilerin ve aydınların uyarılarını dikkatle dinlemek gerekiyor. Siyasetin sıkıştığı zamanlarda aydınların fonksiyonu, mevcut durumu doğru analiz ederek halka yol göstermektir.

Öte yandan bir siyasal ve toplumsal dönüşümün önünü açması gereken kurumlar muhalefet partileridir. Muhalefet partilerinin yeterince güven vermediği zaman siyasal değişimi gerçekleştirmek mümkün değildir. Buradaki kritik soru, muhalefet neden herkesin gönül rahatlığı ile destekleyeceği bir görüntü veremiyor sorusudur. Öyle görülüyor ki, eleştirilerinin çok büyük bölümünün haklı olmasına karşın, yeterince büyüyemiyor ve etkinliğini artıramıyor. Muhalefet bloğunu oluşturan partilerin ana sorunu bir kenara itecek şekilde küçük siyasal hesapların ve kısır tartışmaların içine girmeleri, zaten çok partili koalisyon deneyimleri başarılı olmamış bir siyasal geçmişe sahip insanları endişeye sevk ediyor. Ülkeyi içine girdiği durumdan kurtarmak yerine istatistik hesaplarına sıkışıyor seçim analizleri. Şurası açık ki, salt iktidar eleştirisi büyük bir kısmı haklı da olsa, siyasal iktidarı değiştirmeye yetmiyor. Bu durumda yeni ve farklı bir siyaset izlemek gerekiyor.

Öte yandan sürekli yeni parti arayışları, mevcut muhalefete olan güvensizliği gösteren bir faktör olarak öne çıkıyor. Yeni parti arayışları iktidarın yanında muhalefetinde sorunları çözemeyeceği ilkesinden hareket ediyor. Önümüzdeki seçim gerçekten ilginç olacak. Seçmenin çoğunluğunun benimsemediği ve gönülden değil zorunlu olarak desteklediği iktidar ve muhalefet blokları karşı karşıya. Bu noktada duygusal tercihler öne çıkıyor. Seçmenin davranışını umutlar değil korkular belirliyor.

Diğer yandan Türkiye siyasetinin daha köklü bir sorunu var. Bu sorunların en önde geleni, radikal değişim programlarıyla iktidara gelen partilerin bile bu özelliğini zamanla kaybetmesidir. Bir siyasal partiyi bekleyen en önemli tehlike değişimci yönünü bırakıp devletin statükoculuğuna teslim olmasıdır. Türkiye’de dönem dönem statüko karşıtı partiler iktidara geliyor. Ancak statükoyu değiştirmek yerine, bir süre sonra statükonun parçası haline geliyor. Bu durum siyasal partilerin ötesinde bir soruna işaret ediyor.

Değişik ideolojilere sahip partilerin iktidara gelmesine karşın statükonun hala gücünü korumasını nasıl izah edeceğiz? Nasıl oluyor da mevcut sisteme muhalif olarak kendini iktidara taşıyan partiler zamanla muhafazakâr bir kimliğe bürünüp statükoya teslim oluyor? Bu durumu besleyen bir zihniyet dünyasının olması gerekir.

Şurası açık ki, İslam siyaset geleneği, yukarıdan gelen otorite ile aşağıdan gelen fitne arasında otoriteyi tercih etmektedir. Özellikle Cemel ve Sıffin Savaşlarında ortaya çıkan fitne dönemlerinden sonra Muaviye yönetiminin kabul edilmesi, fitne tehdidi ile otorite baskısı arasında bir siyasal tercihe yol açmıştır. Bu tercih hala siyasal anlayışımızı etkilemeye devam etmektedir. Hiç kuşku yok ki, beka tartışması ve korkusu bu anlayışın devamıdır.

Bu süreç konunun sadece iktidar sorunu olmadığını gösteriyor. Sorunun kaynağı yüzyıllara uzanmaktadır; daha da önemlisi siyasal paradigmamızı hala belirleyecek kadar köklü ve derindir.

 

Kaynak: farklı bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR