Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


SEYYİD KUTUB; KUR´AN NESLİ Mİ, SELEFİZM´İ?

Üstad Seyyid Kutub´un da doğru bir tanımlamayla adına ?Kur´an Nesli? dediği bir nesil, bendini aşan bir su kütlesi gibi aka aka gelmişti.


İşte, şu anda toplumsal bazda belli bir temel üzere duran ?tevhidi ve Kur´ani bir dünya görüşü? kalıbı içerisinde bulunan Müslümanların temel kaynak olarak addettikleri Kur´an´la ?yeniden´ tanışma  milat olarak, 60´lı yıllara tekabül eder. O yıllardan bu yana, Kur´an´ıngölgesinden istifade etmek isteyen ve üstad Seyyid Kutub´un da doğru bir tanımlamayla adına?Kur´an Nesli? dediği bir nesil, bendini aşan bir su kütlesi gibi aka aka gelmişti.

Kitab´ın rehberliğine şiddetli bir ihtiyaç oluşmuştu, hem onun pörsümez çağlar üstü mesajı ve hem de arınmak isteyen onun muhiblerinin zaman içerisinde oluşan, had safhaya varan açlığı, susuzluğu yeni bir yol ve yöntemi de beraberinde ihdas etmişti.

Oluşan bu sürece Anadolu topraklarında neşvünema bulan gelenekçi ve yer, yer kirlenmiş bulunan anlayışın berrak kalabilmiş zihinlerde icra etmeye koyulduğu tahribat ve ülke dışında -özellikle de Mısır´da- oluşan Kitab eksenli çabalar, sonuçları günümüze kadar kesintilere uğrayarak ta olsa gelebilen bir çizgiye katkı sundu.

Sözünüettiğimiz bu çabalar yeterli geldi mi? Elbette ki hayır! Ama tabiri caizse, hedefine atılmak içinuzaklara doğru fırlatılan taşlar, olumsuzluklarla yükseltilmiş camdan bir binayı yerle bir etmeye yeterli gelmedi, ama en azından o göz alıcı, kendisine bakılınca bakanı, büyük bir ihtimalle yanıltan o cam kütlesinde yarıklar, kırıklar oluşturabildi. Yekpare bir nesne, bir yerindenkırılmaya görsün, zamanla un ufak olmaya da doğru yol açardı?

İhdas edilen bir selefizm çerçevesinden olaylara, olgulara bak(ama)mak?

Biz burada, ta o günden bugüne ?Kur´an nesli? olmaya çalışan hiçbir ferdin çabasını, gayretini ve o hidayet kaynağı olan Kitab´a doğru yönelimini basite almıyor, aksine olumluyor ve saygı duyuyoruz. Ki, o ilk nesil, tabiri caizse, iğneyle kuyu kazarcasına Allah´ın kitabından bizlere ve kendilerine bir usul, yol, yöntem belirleme uğraşısı içerisinde oldular.  Ama yanlışları da olmadı mı? Elbette! Yine bu oluşan yanlışları kervan yola düzüldükten sonra oluşan ve gayretli bir çaba sonucunda izale edilen yanlışlıklar ve ikinci olarak ta, kişinin durduğu yerin, selefist form içerisinde içselleştirilmesinin doğal bir sonucu olarak görüyoruz.

Biz burada o çizgiyi incelikli bir tahlilden ziyade, olaylara, olgulara bakışları açısından üç ana kategoriye ayırabiliriz. 1-Eksenine Kur´an´ı aldıktan sonra, ondan yola çıkarak çalışmalar yapan, onda derinleşmeye çalışan ?Rasihun- ama ne yazık ki, toplumsal sorunlara, bazı kaygılar itibarıyla pek eğilmeyen grup; 2-Kur´an´a eğilen, onu aynı zamanda anlamaya çalışan ve akabinde de kurtarılması gerektiğine inandığı toplumun Kitabi çerçevede ıslahından yola çıkıp, bir metod zannıyla politik kulvarda gelenekçiliğin ağına düşüp, onda kaybolan grup, 3- Hem Kitab´ı anlamaya çalışan, onu içselleştirip, ondan yapılan çalışmalar sonucu bir usül belirleyen, onu hayatının eksenine yerleştiren, onun çağa seslenen mesajını bayraklaştıran ve ?hakk´a şahitlik? düsturuyla, toplumsal olaylara eğilen, adaletli davranan, kimliğine bakılmaksızın mazlumdan yana, zalime ve icra edilen zulme karşı duran   ve bu duruş ve bu bakış açısıyla geleneksel ve modern kirlenmişliğe karşı duran, hakkı kaldırıp yücelten, batılın ise, daima zelil olması için Rabbinin dinine destek olmaya çalışan gerçek Kur´an nesli?

Bir de bu üç kategori dışında durduğuna inandığımız bir grup daha var ki, arınma niyetiyle Kur´an´a yaklaştığı halde, olası bir dünyevi kaygıyı baz alan, ya da akademizm´in vermiş olduğu ilmi/ bilimsel ağırlık(!) sonucu, onu ?yani Kur´an´ı- incelenmesi gereken bir nesne, tarihselliği söz konusu olan(!) geçmişe ait kutsal bir metin mesabesinde görüp, modernist bir bakış açısı ve kalkış noktası itibarıyla küresel ve ona bağlı yerel planda yürürlüğe konulmaya çalışılan projelerde ?kalpte değil; incelikli olamayan akılda ve kalemin ucunda- kendilerine tevdi edilen rollere soyunan grup?

Bu gruba dahil olan insanların Kur´an anlayışları sakat bir temel üzere durmakta ve gelecek içinde olası bir tehlikeyi bünyesinde barındırmaktadır. Birinci grup, sözde Kur´an´ın gölgesinde kendilerini farkında olmadan bir daire içerisine hapsetmektedirler, ki bu biz bu çemberi bir nevi ?selefizm´ olarak adlandırabiliriz.

İkinci grup ise, yola halis niyetlerle çıkıldıktan sonra, iflah olmaz bi popülizm girdabına kapılıp, demokrasiye ve oradan da hem gelenekten ve hem de yürürlükteki modern temelden yararlanan devleti yeniden tahkim etmeye çalışan grup;

üçüncü grup ise, fert fert tarih içerisinde oluşan kimlik kirliliğini bir arınmayla birlikte izale etmeye, hakka şahitliği baz almaya, bizde olduğu üzere ?Batıcı´ sisteme karşı durmaya ve itikada taalluk etmeyen bir tarzda sistem içi araçlardan da yararlanma yolunu deneyen muvahhid grup olarak kendi teorisi ve pratiğiyle karşımıza çıkıyordu.

Dördüncü grup ise, yukarıda belirttiğimiz vechile küresel bir projenin ?hınk deyiciliğini´ üstlenmiş bulunmaktadırlar. Bu grubun yapıp, etmelerini formülle edersek eğer;  karşımıza ?Firavun, Karun, Bel´am´ üçlüsünün sonuncusu olarak çıkardı?

Kategorik olarak bu dört grup dışında bir iki grup daha vardır ki, bunların Kur´anla ilişkileri, karşımıza ya ?Kur´an´ı biz anlamayız!´cı bir anlayış çıkar ki, bu anlayışın, çok yavaş da olsa, etkisinin toplumsal bazda kırıldığına şahit oluyoruz. Bu sevindirici bir gelişme olmakla birlikte, aynı zamanda kendi içerisinde ani kırılmalara uğramaktadır.

Diğer grup ise, tarihsel süreç içerisinde zahiri olarak temel kaynağı baz alarak var olan ve kendine meşruiyet alanları oluşturan, sorunların çözümüne yönelik fıkıh geliştirme ve içtihad etmenin önünde durup, zamanın şartlarında bir anlamı olan, ama günümüzü anlamada, anlamlandırmada pek te geçerliliği bulunmayan, akabinde ise donuklaşmış kalıplardan yola çıkarak, kendine özgü ve adı üzerine itikadi bağlamda da selefiliği öngören anlayış ve grup.

Dikkat edilirse, yukarıda sıraladığımız, düşünce yapılarını az çok irdelediğimiz gruplar içerisinde, var olan toplumsal sorunlara kompleksiz bir şekilde yaklaşan grubun-kendi içlerinde yekpare olmasalar bile- üçüncü grup olduğunu görüyoruz. Mutlaka o üçüncü grubu oluşturan insanlarında elbette bakış açılarında yanlışlıklar, eksiklikler söz konusudur.  Ama belirgin olan bir şey varsa, o da hakk´a şahitlik bağlamında pratikler oluşturmalarıdır. Ki, onları özgün kılan da bu çabalarıdır.

29 Ağustos 1966 tarihinde, salt düşünce ve yaşantısından dolayı ?çağdaş´ Firavun Cemal Abdülnasır tarafından idam edilen Seyyid Kutub, sıralayıp değerlendirmeye çalıştığımız üçüncü grubun, belki de, gerek 20. Yüzyılda ve gerekse de içerisinde bulunduğumuz bu yüzyılın Kur´an neslinin ??banisi? olmaya hak kazanacaktı. Gerçi, bu hak kazanışı, zaten o canını, hayatını ortaya koyarak ve bedel ödeyerek elde etmişti.

Rabbimiz, ona ve hak yolda mücadele edip sırasını savan ve yine sırasını savmak için vaktini ?hayırlı işlerde uğraş vererek- bekleyenlere selam olsun?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR