Okumayan hep kışı yaşar ruhunda. Baharını kaçırdığımız bu yılın, doğru okumasını yaparsak “yazını en güzel şekilde yaşamak nasip olsun” duasıyla sözlerime başlamış olayım.
İçine birçok anlam yüklediğim başlıkla iş yine okumak eylemine geldi. Okumak… Kitap okumak, kendini okumak, kainatı okumak… Kainat kitabını…
Her şeyin başı o. Oku… Oku… Oku…
Çocukluğumda okuma yazma bilmez iken de çok okumalar yaptığımı yaş aldıkça fark ediyorum. Ve anlıyorum okumak sadece sesleri, harfleri bir araya getirmek değilmiş. Bazen susmak en sesli okumakmış. Susmak ve kainatın, börtü böceğin okuduğunu dinlemek. Onların okumalarına katılmak. Onlarla okumak, onları okumak… Evet okumak yada yazmak modern zamanlardaki gibi mekanik bir süreçten ibaret değil aslında.
Birçok okumanın olduğunu, okuma yazma bilmezken bile bilmişim! İnsanların bakış açılarını, yaşama tutunuşlarını, azim ve gayretlerini okumak…
Çocuk deyip geçtiğimiz o küçük tohum öyle güzel okumalar yapıyor ki manayı sonradan yüklüyor bize. İş ki bizim ona doğru yazılmış sayfalar açmamız. Bebekler bile okumayı öğretiyor bize…
Nerden ve neden bu konuya girdiğim de önemli.
Yetişkin insanların ömürlerinde ilk kez karşılaştıkları bu sürece onlar çocuk yaşta maruz kaldılar.
Beyaz sayfalarımız onlar. Silgi izi bize olmaması gereken.
Toprağını sürdüğümüz özenle baktığımız fidanlarımız onlar.
Yanlış okutma, genetiğiyle oynanmış tohuma dönüştürecektir onları mazallah!
Geriye dönüşü mümkün olmayan, telafisiz, meyvesi acı kekre ağaçlar…
Budasan aynı kessen aynı.
Bize sunulan aile ortamında onların ruhunu doyuracak oyunlar, kucaklaşmalar, ortak ev işleri, ders takviyeleri, virüs korkusuna karşı kaygıdan uzak, temizlik, dua rabbin kelamına yönelme bilinci, yardımlaşma, aile sevgisi, beden emaneti gibi hususları ağır ağır gerçekleştirmek sevgiyle. Ruhlarında yer ettirmek. Fıtratın gölgesinde okumalar yaptırmak…
Onların sahiplik duygusundan da şüphe de kalmadan bir teslimiyet…
Ellerini attıkları her şeye emanet bilinciyle bakan güzel nesillere zaman ve zemin olmak.
Her çocuk içinde baharlar yazlar gizli fidanlarımız bizim.
Her çocuk kendimizi temize çektiğimiz masum kalma vesilelerimiz.
Her çocuk ışıltı
Her çocuk yeni bir ikram
Her çocuk gözler nurumuz ve sürürumuz
Her çocuk sessiz açan gülşenimiz
Her çocuk kâh yeryüzümüz kâh gök
Her çocuk bize sunulan en değerli emanetlerimiz
“Şimdi yaza şurda ramak kaldı şu günler geçecek” diyoruz elbet çıkacağız da, çocuklarımızı kış kıyamette! Bırakmadığımıza emin olmak da istiyoruz.
Kaygı, stres, can sıkıntısı, korku gibi duyguların egemen olmadığını tenleriyle özgür, neşeli ruhları yeni gelecek vakitlere “merhaba” desin gül yüzlü çocuklarımızın.
Evlerinde doyumsuzluktan öte ulaştıkları sevgi doyumunu dağıtsınlar kapıları yeniden açılan dünyaya.
İşte ben( biz) o vakit doğru okuduk! Okuya yaza/yaza ulaştık, baharlar biriktirdik deriz.
Ezberci olmadan yaşayarak! Farkında olarak yaşatarak!
…