Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


Sevgi açlığı, nefret fazlalığı

Yazarımız Bilal SAMBUR'UN "KONUYA DAİR" ANALİZİ...


Merve’ye, Hande’ye, Kıvanç’a ve bütün insanlığa

Farklı niteliklere sahip insanların bir arada yaşayabilmeleri için  birbirlerini karşılıklı olarak sevmeye ve saygı göstermeye ihtiyaçları vardır. Birbirlerinin farklı ve biricik olduğunu kabul eden, tanıyan ve içselleştirebilen  insanlar birbirlerini sevebilirler.Sevgi, insanların önlerinde hazır olarak sahip oldukları bir durum değildir. Sevmek, insanların önündeki en büyük meydan okumadır. İnsanın gelişerek, yenilenerek ve olgunlaşarak sevgi denilen meydan okumaya sağlıklı, verimli ve yaratıcı karşılıklarda bulunabilir.

Birbirlerinin farklılıklarını ve birickliğini kabul etmeyen insanlar, birbirlerinden nefret etmektedirler. Irk, din, dil, mezhep, cinsiyet, kültür, renk ve diğer farklılıkları ileri sürerek insanlar brbirlerinden nefret etmenin  meşruluğunu ve gerekliliğini uydurmaya kalkmaktadırlar. İnsanlar, sevgi dediğimiz meydan okumaya nefret denilen sahte, yapay ve uydurma kurgularla karşılık vermektedirler. Dünyanın bugünkü sorunu ekonomik değildir. Ticaret fazlalığı veya açığı üzerinden yapılan okumalar yeterli değildir. Dünyanın temel sorunu sevgi açığı ve nefret fazlalığıdır.

Sevgiyi sözde konuşmamıza ve kutlamamıza rağmen, sevgiye dair duygulu, düşünceli ve duyarlı tecrübelerden yoksun bulunmaktayız. Etrafımıza baktığımızda herkesin birbirinden nefret ettiğini, herkesin kendini öteki veya hasım olarak gördüğüne karşı konumlandırdığını görüyoruz. Ticareti, eğitimi, edebiyatı, siyaseti,  kültürü, diplomasiyi, inancı, ahlakı  ve  çalışmayı hep ötekine karşıtlık  üzerine yapıyoruz. Kendi küçük ve karanlık mağaralarımızda ötekilerden nefret etmeyi, onların kuyularını kazacak planlar hazırlamayı ve başkalarına zarar verecek davranışlarda bulunmayı hayat sanıyoruz. Nefret olarak yaşanılan bir hayat, hayat olarak nitelenmeyi hak etmemektedir. Hayatı sahici ve sahih anlamda hayat haline getiren dinamik, sevgi dediğimiz  çabadır.

Birbirimize karşı duyduğumuz nefreti ırkçılık, cinsiyetçilik, fanatizm, nasyonalizm, kabilecilik  ve daha birçok körelme ve körleşme biçimiyle ifade ediyoruz. Nefret karşısında sevgi hep yetimdir.

İnsanlar, doğal  bir şekilde birbirlerine olan sevgilerini ifade edememektedirler. Sevginin ifade edilmesi, ayıplanacak, utanılacak ve gizlenilecek bir  durum olarak  algılanabilmektedir. Bizi insanlığımızdan utandıracak şey fanatizmdir, ırkçılıktır, cinsiyetçiliktir, kabileciliktir, renkçiliktir, cehalettir, tembelliktir ve düşmanlıktır. Sevgi, ifade edilmeyi ve uygulanmayı gerektiren doğal bir insani durumdur. İnsanlığımızı iyileştirecek, olgunlaştıracak ve geliştirecek şeyin “seni seviyorum” ifadesinin anlam ve muhtevasında saklı olduğunu keşfetmenin yolunu bulmalıyız.Herkes, kolaylıkla nefret etme yoluna sapabilmektedir, çünkü nefretin hiçbir çeşidinde derinlik, doğallık ve kalite yoktur. Etrafımızdaki nefret kuşatmasından dolayı insani durumumuz sığlık, yapaylık ve nicellik tarafından kuşatılmış bulunmaktadır.

Herkes, birilerini sevdiğini söylemektedir. Birisine duyduğu sevgiyi anlatmak için  hediyeler almakta, jestler yapmakta ve romantik olarak nitelenen birtakım hareketlerde bulunmaktadır.Birisini sevdiğini rahatlıkla söyleyen kişiler, çoğunlukla sevgi dolu bir hayat yaşayıp yaşamadıkları sorusuna aynı kolaylıkla olumlu cevap verememektedirler.Birçok insanın sevgi yerine nefretle  dolu bir hayat yaşadığı bir gerçektir. Kişiler, hayatlarına  nefretin egemen olduğu gerçeğiyle yüzleşmemekte ve hesaplaşmamaktadırlar.  Sevmek, nefreti bir gereksinim olmaktan çıkarmak suretiyle sevme kapasitesini geliştirmek, derinleştirmek ve  çeşitlendirmektir.Sevmek, nefretin üstesinden gelme çabası ve mücadelesidir.

Farklı  olan ve farklı olanla yaşamak isteyen kişiler, birbirlerini sevebilirler. Sevmek, farklı olmaktır. Bir başkasının duygusuyla, düşüncesiyle ve tecrübesiyle büyüyebileceğini ve gelişebileceğini fark eden ve idrak  eden birey, kendisinden farklı bir diğer kişiye varoluşsal olarak kendini tamamen açabilmektedir.Sevmek, bir alemden öteki alemlere tamamen açılmaktır. Nefret, kişinin kendini ötekine kapatması ve kendini kendi içinde çürümeye mahkum etmesidir. Sevgi, ancak diğer insanların varlığı sayesinde  yeşermekte, beslenmekte, gelişmekte ve büyümektedir. Nefret ise  kökleşmek için diğer insanların varlığını değil, yokluğunu gerektirmektedir.

Sevgi, özgürlüğü, barışı, mutluluğu ve umudu içeren en doğal insani durumdur. Sevgi maceramız, kendi iç dünyamızla birlikte bizden farklı bireylerin iç dünyalarına doğru yolmayı ve onların iç alemlerini keşfetmeyi gerekli kılmaktadır.Sevgi, bizden farklı olan  bir başka bireyin iç dünyasına girmek ve onun iç dünyasını kendi varoluşumuzun doğal bir parçası haline getirmek demektir. Başka bir ifade ile sevgi, ötekinin varlığını kendi benliğimize  dahil ederek farklılaşmak ve çeşitlenmek suretiyle yeniden var olmak anlamına gelmektedir.

Kaynak: Milat Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR