Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


ŞEHİD SEYYİD KUTUB

İsmail Hakkı Güleç'in yeni yazısı


 

Tarih boyunca, bazı insanlar vardır. Kendi şahsına münhasır. Onların özel bir duruşları vardır. İnanç, fikir, düşünce ve ilkelerine sıkı sıkıya bağlılık, onları diğer insanlardan ayıran temel özelliklerdir. 

Bu dava adamı insanlar, insana ve insanlığa dair, hak hukuk, adalete yönelik konularda çok duyarlı ve hassastırlar. 

Çoğu zaman, kendilerini bu inanç ve düşünceleri uğruna, feda etmeyi bile göze  alırlar. Bu kimseler, adeta bir mum gibidirler. Kendileri erir ama, etraflarına ışık, nur saçmaya devam ederler. Yeter ki, iyilik, hak, hukuk, adalet, insanlık, ihsan tecelli etsin. Onların tek derdi, amacı budur.

Yeter ki, uyuyan insanlar uyansın. Sömürü, her türlü kula kulluk, zulüm, istibdat, baskı, terör, sömürü, şirk, batıl, hurafe ortadan kalksın. 

İşte bunların, en önemlilerinden birisi de, çağımızda yaşamış olan, davası, inandığı değerler uğruna, canını seve seve feda etmekten çekinmeyen şehidlerimizden, Şehid Seyyid Kutub'tur (ra). 

Onunla ilgili, özellikle bu ülkede, birçok şeyler yazıldı, çizildi. Her türlü lehte ve aleyhte şeyler söylendi, yazıldı. Çoğu zaman iftiralar atıldı. Onun bir sosyalist, din bozucu, din tahrifçisi ve tahripçisi olduğu! Alim olmadığı, modernist olduğu ve benzeri iftiralara maruz kaldı. 

Tüm bu hadsiz, insafsız, izan'sız, edep ve ahlak'tan yoksun, saldırı, suçlama, bühtan, algı ve de karalamalara rağmen Rabbim (cc) onu izzetlendirdi, ödüllendirdi, yüceltti. Tüm iftiralara, karalamalara, dedikodulara, algı operasyonlarına karşı, o her zaman Müslümanlara, ümmete eserleriyle örnek, önder olmaya, yol yöntem göstermeye devam etti.
 
Yıl 29 ağustas 1966. Mısır'ın Kahire şehrinde, harbi hapishanesinde, o güzel insan, alim, dava adamı, mütefekkir, mücahit Müslüman, zalimler tarfından asılarak, idam edildi, şehit edildi... 

Aslında zalimler, ondan çok korkuyorlardı. Onun düşünce, fikir, inancından, duruşundan, kararlılığından, azminden, eminliğinden...

O'nun bedenini ortadan kaldırınca, her şeyin biteceğini zannediyorlardı. Ama yanılıyorlardı. O'nun toprağa bir tohum olarak düştüğünü ve bir gün gelip meyve vereceğini hesap edemediler. 

Şehadetiyle birlikte, yeniden zuhur edeceğini, tohumun yeşerip filizleneceğini, filizin zamanla ağaç olup, dal budak salacağını ve meyve vereceğini, bir Seyyid Kutub'un binler, hatta milyonlar olacağını düşünemedi, onu idam ederek şehid eden zalimler.

Ayrıca da, eserlerinin milyonlar tarafından okunup, hayata geçirileceğini bilmiyorlardı, onu asanlar. Şayet bunu bilselerdi, onu asla yapmazlardı. 

Ama biz Müminler olarak, inanıyoruz ki, bizi assalarda, kesseler de, sürgün de etseler, bizim davamız haktır ve asla bu davadan vazgeçmemek gerektiğini, Şehid Seyyid Kutup'tan öğrenmiş olduk.

 

Seyyid Kutub eserlerinde, kesinlikle tavizden kaçınılması gerektiğini, tağut'larla, zalim'lerle anlaşmanın ve uzlaşmanın, orta yolda buluşmanın bu dinin tabiatına kesinlikle aykırı olduğunu savunuyordu. 

Seyyid Kutup, İslam'da tavizin, orta yolun olmadığını, siyah ve beyazın olduğunu, grinin hayatta yerinin olmadığını, net olmak, Sünnetullah'a, Kur'an'a öze dönmek gerektiğini haykırıyordu.

Şehid Seyyid kutub'un bazı eserleri; 

1. Fizilal'il Kur'an
2. Yoldaki İşaretler
3. Kuran'da Edebi Tasvir
4. Kuran'da Kıyamet Sahneleri
5.Din Budur
6. İslam Kapitalizm Çatışması
7. Seyyid Kutup Gözüyle Amerika vb... 

İslam'a sonradan sokulan, her türlü bidat, hurafe, ifade, görüş, anlayış ve de inancı reddediyordu ve Müslüman zihni yeniden inşa etmeye, her türlü yanlış fikir, düşünce ve inanç'tan insanları bu yanlış, batıl, bidat ve hurafeleden arınmaya, saf tevhid akidesine sahip olmaya çağırıyordu... 

O her zaman, gerek yaşantısı, inancı düşüncesi ve gerekse de, yazdıklarıyla, net bir duruş ortaya koymuştu. Ümmetin yeniden dirilişinin, ayağa kalkışının ve yeniden tarih sahnesinde, yerini almasının tek bir yolunun sadece ve yeniden öze, kaynağa, Kur'an'a dönüş olduğuna inanıyordu.

Bu toplumu, yeniden harekete geçirecek, tek gücün Kur'an olduğunu, bu kitaba sımsıkı sarılmış, onun hükümlerine, uygun olarak inşa edilmiş, örnek ve öncü bir neslin gerekli olduğunu savunuyor ve bu örnek ve öncü neslin oluşması için ömrünü feda ediyordu. 

Yine, Şehid Seyyid Kutub, Mısır'da Şehid İmam Hasan El Benna'nın kurduğu Ihvanı Müslimin (Müslüman kardeşler hareketine katılmış) hayal, ümit ve arzu ettiği inanç, düşünce ve fikirlerini burada uygulamaya çalışmıştı. 

Seyyit Kutub, inandığı dava uğruna, zindanlarda birçok işkencelerden geçti. Ama asla taviz verip, zalimlere boyun eğip, onlarla uzlaşmadı, anlaşmadı.. İnandığı, savunduğu, dava ve düşüncesinden geri adım atmadı. 

Bir çok kez, belli şartlarla salıverileceğini ona söylediler. Hatta bir defasında, Seyyid Kutub'a, Mısır'ın çağdaş fravunlarından biri olan, zalim Cemal Abunnasır'dan, pişman oldum, özür dilerim demesi karşılığında, kendisine yeni unvanlar ve makamlar verileceğini söylediklerinde, ben eğer Rabbime karşı bir suç işlemişsem, Rabbimden her gün yüzlerce kez özür diliyorum, ama ben zalimlerden asla özür dilemem! Diyerek, bu tekliflerin hepsini elinin tersiyle itmiş, şehadeti onların sunduğu, tüm bu dünyevi, geçici tekliflere tercih etmişti... 

Ama O kendisine sunulan tekliflerin hiçbirine yanaşmadı. O'nun gözü dünyada değildi. O kendisini Rabbine (cc) adamıştı. Şehid Seyyid Kutub Rabbine verdiği ahde sadık kaldı ve Kur'an'ın gölgesinde bir hayat yaşamanın, nedenli bir lezzet olduğunu, ancak tadanların bilebileceğini ifade ediyordu bir kitabında. 

Yine Şehid Seyyid Kutub, Kur'an'ın gölgesinde yaşadı ve bu uğurda can verdi. 

Seyyid Kutub, zindanlarda bile boş durmadı ve davasını, orada da anlatmaya, yaşamaya ve de yazmaya devam etti. Kalemi çok güçlüydü. Ancak O bir başka kitabında ise; "kalem sahipleri birçok şey yazabilirler. Ancak bedelini ödemek şartıyla demişti." 

Yani, bedeli ne olursa olsun, yazdıklarının ardında durmak şartıyla yazmalı insan! İddia ettiği, savunduğu şeylerin arkasında durmalı, hemen vazgeçmemeli, pes etmemeli, özür dilememeli, dik, onurlu, izzetli, şerefli, haysiyetli duruşunu, esas duruşunu asla bozmamalıdır.

Şehid Seyyid Kutub'da, inanılmaz bir inanç ve özgüven vardı. O Rabbine (cc) o kadar güveniyordu ki, hiçbir şey O'nu Rabbiyle olan bu bağından koparmadı, koparamadı. O hep çevresine umut ve ufuk açıyor, saçıyordu. 

Çevresinde ki insanlara, bir gün mutlaka, bu gidişatın değişeceğini, ama bunun oluşması için de, mutlaka bedel ödemek gerektiğini haykırıyordu. 

Bedel ödemeden, mücadele etmeden, canlardan ve mallardan, sevdiklerimizden geçmeden, bu işin olmayacağını, Sünnetullah'a aykırı olduğunu, Sünnetullah'ın gerçekleşmesinin, ödenecek bedellere bağlı olduğunu, ancak bedeller ödenerek, zaferlerin geleceğini, ama bizim zafer ehli değil, sefer ehli olmamız gerektiği gerçeğini de biz ondan öğrendik...

Seyyit kutuba göre iki türlü toplum vardır; 

a. İslam toplumu
b. Cahiliyye tolumu

İslam'ın hakim olduğu, İslam'a göre yaşayan, temel referans olarak Kur'an'ı, örnek ve önder olarak ise Hz. Peygamberi (sav)'i ve Ashabının yaşadığı hayatı alan, merkeze Kur'an'ı koyan toplumları "İslam" toplumu,

Kur'an'a, Vahye göre hareket etmeyen, beşeri sistemlerle, nizamlarla, kanunlarla idare edilen toplumlara da, "cahiliye" toplumu denir. 

İslam toplumu oluşturulmadan, tepeden inmeci, yukarıdan aşağıya bir değişimi doğru bulmaz. Onun değişim önerisi aşağıdan yukarıdır. Öncelikle toplumun değişmesinden yanadır. Toplum değişirse her şey değişir. 

"Eğer bir toplum kendi özünde olanı değiştirip, düzeltmez ise, Allah (cc) onların halini düzeltmez" ayetini esas alır... (Rad /11).

"Müminlerden öyle yiğitler vardır ki; Allah’la yaptıkları sözleşmeye sadık kaldılar. Onlardan kimisi adağını yerine getirdi (şehit oldu), kimisi beklemektedir. Kesinlikle (sözlerini) değiştirmemişlerdir." (Ahzab/23) Selam ve dua ile...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR