Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Hasan POSTACI


Savaşla Sınan Evrensel Değerler

Yazarımız Hasan Postacı'nın "yeni" yazısı...


Üniversite öğrencilik yıllarımda, sanırım Hasan Nail Canat’ın metnini yazdığı ‘İnsanlar ve Soytarılar’ adlı bir tiyatro oyunu, İslami mücadele kültürü anlamda bir çok ilke imza atmıştı. Sol kültür, sanatın her alanında önemli isimler ve eserlerle ideolojik iklimi müzikten tiyatroya, sinemaya kadar birçok alanında çok ciddi katkılar sunarken İslami çevrelerde bu çabalar edebiyat ve şiir düzeyinde kalıyordu genellikle. Bu durum günümüze kadar kısmen kimi çalışmalarla ilklerini yaşasa da hala zayıf bir halka olarak, sosyopolitik ve soyokültürel alanda Ak Parti’nin 20 yılı aşan iktidarına rağmen devam ediyor. 

‘İnsanlar ve Soytarılar’ isimli tiyatro oyunu, İslami çevrelerde farklı tepkiler alıyordu. Geleneksel yapıların ağır eleştirilerine rağmen gelenek dışı özellikle üniversite ve gençlik kesimlerinden heyecanla beraber önemli iltifatlar ve destek görüyordu. İbrahim Sadri bu çalışmaların içinde parlayan yeni bir isimdi. Ulvi Alacakaptan bu alanda çok ciddi katkılar sunanların başında geliyordu.

Bant tiyatrolarında yer alan çalışmalarda kullanılan saz/bağlama eleştiri alınca def ile ezgi ve marşlara dönüş yapıldığını hatırlıyorum. Bunlar tiyatro ve müzik alanında İslami çevrelerin ilk çalışmaları ile başlayan kafa karışıklıkları ve meşruiyet arayışlarıydı.

‘İnsanlar ve soytarılar’ tiyatro oyunu o dönem Afganistan’ı işgal eden SSCB Kominist Rusya’sına karşı direniş başlatan Afgan cihadına moral destek vermek açısından önemli bir gündem oluşturmuştu. Sanatın gücüydü bu.

Yanılış hatırlamıyorsam İbrahim Sadri o şiirsel, etkili ses tonu ile robotlaşan bir Rus askerine seslenen bir replikle işgalin barış maskesi altında nasıl servis edildiğinin eleştirisini yapıyordu:

-Yoldaş İvan İvanoviç

-Yoldaş İvan İvanoviç

 -Afganistan’a barış(!) götürmek için siz seçildiniz.

 -Afganistan’a barış(!) götürmek için siz seçildiniz.

Bu replik 80’li yılların İslami gençliğinin hafızalarına tıpkı benim gibi İbrahim Sadri’nin ses tonuyla tatlı ve unutulmaz bir anı olarak kazınmıştır sanırım.

SSCB dağıldı, soğuk savaş dönemi Berlin duvarını yıkılması ile son buldu. Varşova paktı NATO karşısında yenilmişti ve artık Fukuyama ve Huntington’un felsefi olarak ekopolitiğini, sosyokültürel boyutunu temellendirdiği tek kutuplu dünyanın egemen paradigması neoliberalizim ve onun üzerine kurulan küresel kapitalizmdi.

Ancak yerküreye yine huzur gelmedi. Savaşlar, işgaller, kan ve gözyaşları, savaşın ürettiği kitlesel göçlerle gelen trajedilerin ardı arkası kesilmedi. Kıta Avrupa’sı yeryüzünün mavi gözlü ve sarı saçlı olamayan ötekiler karşısında temsil iddiasındaki evrensel değerlerle sınanmaya başladı.

Ah savaş! Sen nelere kadirsin!

Ve derken savaşın acımasız yüzü mavi gözlü sarı saçlıların coğrafyalarına sıçradı. Rusya, güvenlik gerekçeleri ile Ukrayna’yı işgale başladı. Yeni bir kitlesel göç dalgası kıta Avrupa’sının kapısına dayandı.

Ukraynalı bir yetkili; ‘Biz Suriye’den, Afrika’dan, Afganistan’dan gelen siyah saçlı, kara gözlü esmer mülteciler değiliz! Mavi gözlü sarı saçlı, Hristiyanlarız.” diyerek kıta Avrupa’sındaki ülkelere sesleniyordu. Nitekim öyle oldu. Avrupa vicdanı, helvadan putlarını yediler. Mavi gözlü, sarı saçlı Ukraynalılar için, ‘mülteci’ olmayacaklarını açıkladılar. İsterlerse vatandaşlık bile verilebileceğini, Avrupalı ailelerin kardeş aileler olarak kapılarını açacaklarına dair kampanyalar başlattılar. Savaş bir kez daha evrensel değerlerin sınandığı turnosol kağıdı işlevini görmüştü. Daha önce Bosna’da olduğu gibi.

Kıta Avrupa’sının evrensel değerler olarak yücelttiği insan hak ve özgürlüklerinin birer helvadan put olduğunu, acıkınca yenilebileceğini tarihe not düştüler. Tüm insanlık vicdanını yaralarcasına, insan sınanmadığı şeylerin masumu olmadığının çıplak gerçekliğini bir kez daha Akdeniz’in daha tuzlu sularına acımasızca gömdükleri masum cesetler karşısında Karadeniz’in serin sularını iki yüzlülüklerine şahit tutarak yaptılar bunu.

Bilmelidirler ki Karadeniz ve Akdeniz’in  kardeş sularında, tek suçları mavi gözlü ve sarışın çocukların kurduğu acımasız bir medeniyetin, tüm yeryüzünü bir sömürü ve savaş coğrafyasına dönüştürmelerinden dolayı,  yurtlarını terk etmek zorunda kalan masumların cesetlerini kucaklarına alırken, hırçın dalgalarıyla feryatlarını zaman ve tarihe beraberce not düşmekteler.  

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR