Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Faysal Mahmutoğlu


Savaş Tezkeresi

Yazarımız Faysal mahmutoğlu'nun "yeni" yazısı...


Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye ve Irak’a askeri operasyon yapma yetkisini iki yıl daha uzatan Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi, AK Parti, MHP ve İYİ Parti grupları ve Memleket Partisinin dört milletvekilinin “evet” oylarıyla Meclis’ten geçti.

CHP ve HDP Meclis Grubu ile TİP ve Saadet Partili vekiller tezkereye “hayır” oyu verirken, sürpriz bir şekilde DEVA Partisinin bir milletvekili çekimser kaldı. Böylece Meclis’in başka ülkelere savaş ilan etme yetkisini iki yıl süreyle Cumhurbaşkanı’na devretmiş oldular.

Yabancı ülkelere asker göndermek üzere hükümete yetki veren tezkere, AK Parti iktidarı boyunca TBMM tarafından altı kez uzatıldı. Ancak bu son tezkere önemli gelişmelere yol açabilecek özelliklere sahip. Buradaki en önemli değişiklik, daha önceki altı tezkerenin oylamalarında, kendi ifadeleriyle, “içleri kan ağlayarak da olsa” tezkereye “evet” diyerek iktidarın arkasında hizaya duran CHP’nin bu kez “hayır” demesidir.

CHP ilk kez milli güvenlik bahanesiyle tezkerenin arkasında oluşan şoven milliyetçi kamptan ayrılmış oldu, Türk milliyetçiliği trenine binmeyi reddetti.

Ana muhalefet partisinin devletçi–güvenlikçi–militarist çizgiyle arasına mesafe koyması önemlidir. Bu kararın siyasetteki yansımasını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Daha öncesinde Türkiye’nin insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak Avrupa Parlamentosundaki oylamalarda çekimser veya ret oyu kullanan bir CHP’den bahsediyoruz. Sosyal demokratlıkla bağdaşmayan bir tutum sergiliyordu.

CHP’deki bu değişim, sosyal demokrat çizgiye dönüşüm, kuşkusuz Kemal Kılıçdaroğlu’nun imzasını taşımaktadır.

Bunun çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Bunu, HDP’yle girdikleri İttifak’a bağlayanlar olabilir ancak bunu aşan bir niteliğe sahip. Çünkü birkaç istisna dışında tüm siyasal partilerin düşünce ve programları şovenizm, militarizm ve milliyetçilik üzerine bina edilmiştir.

Böylece CHP bir nevi HDP fobisini de kırmış oldu.

İYİ Parti milliyetçi kökenini inkâr etmedi, takındığı tutum şaşırtmadı. İYİ Parti, tezkere Meclis’e gelirse evet oyu vereceğini daha önceden açıklamıştı. Devletçi-militarist çizgideki duruşunu sürdürdü. İktidarın Suriye politikasını yerden yere vurmasına karşın, ulusal güvenlik gerekçesiyle evet oyu vererek büyük bir tutarsızlık sergiledi.

İYİ Partinin bu tutumunun temelinde milliyetçi seçmeni kaybetme korkusunun yanı sıra, genetiğindeki devleti kutsama ve Kürt fobisinin de payı büyüktür.

İç politikada iktidarın siyasi ajandasını dayattığını ve attığı adımların Türkiye’nin çıkarına değil de kendi bekasına yönelik olduğunu iddia edip, dış politika da ise siyasal iktidarın yaptığı her şeyi ülkenin yararına olduğunu söylemek doğru ve tutarlı bir siyaset değil.

Her konuda iktidarı eleştirip, âdeta tüm konularda yanlış yaptığını söylemek ama dış politikada neredeyse hiç sorgulamadan iktidarın arkasında hizaya durmak, yaptıklarını doğru kabul etmek, sadece ikircikli değil, aynı zamanda tutarsız bir tavırdır.

Dış politikada her konuda iktidarın arkasında saf tutmak, demokratik ülkelerde görülebilecek şey değil.

Tezkere vasıtasıyla Millet İttifakında bir kriz çıkarma hesabı tutmadı.  Zira Millet İttifakı, Cumhur İttifakı gibi siyasi ve ideolojik bir temele dayanmıyor, salt bir seçim birlikteliğidir. Bir demokrasi cephesine de dönüşmedi, dönüşme umudu da yok.

Bu arada Saadet Partisi “hayır “oyu vererek ilkeli duruşunu sürdürmüştür.

Buna karşılık, DEVA Partisi, “çekimser” kalarak hayal kırıklığı yarattı. AK Parti’nin Kürt illerinde ikinci parti olma şansını kaybettiği bir dönemde önemli bir fırsatı tepti. Bunda Parti’deki milliyetçi unsurların ve mahalle baskısının büyük payının olduğu kanaatindeyim.

Memleket Partisinin dört milletvekilinin de tezkereye “evet” oyu vermesi sürpriz değildir; Parti’nin kuruluş amacı doğrultusunda atılmış bir adımdır.

Sınır ötesi askerî harekât tezkeresini Meclis’ten geçiren AK Parti, 25 Aralık 2001’de DSP-ANAP-MHP koalisyonu tarafından Meclis’e getirilen “Kuzey Irak’a asker gönderme” tezkeresine “Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasına özen gösterilmiyor. Oraya asker göndermek, o bölgeye kan ve gözyaşı getirir” gerekçesiyle “hayır” demişti. Bugün ise kan ve göz yaşı artık hesaba katılmıyor.

10 Ekim 2001 tarihinde Afganistan’a asker gönderme tezkeresine de AK Parti “hayır” oyu kullanmıştı.

2001’de o tezkerenin kapsamını ve zamanını Bakanlar Kurulu belirlerken, bugün aynı yetki “tek bir kişiye” bırakılıyor.

Meclis iki yıl devre dışı bırakılıyor. Oysa ulusal çıkarları tanımlamak iktidarların tekelinde değil. O yüzden, iktidarın tanımının sorgulanmasına ciddi ihtiyaç var.

2014 yılından beri AK Partinin Meclis’e getirdiği yedinci tezkeredir bu.

Daha önceki altı tezkere bir yıllık iken, son tezkerenin süresi iki yıl.

Tezkere 26 Ekim 2021 günü kabul edildi. Süresi iki yıl sonra, 26 Ekim 2023’te sona eriyor. Ancak Haziran 2023’te Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Tayyip Erdoğan’ın aday olmaması veya seçilememesi durumunda ne olacak?

Bir başka husus, tezkerede “Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” ibaresinin bulunması. Hangi ülkenin askeri, bunun açıklaması yok.

1 Mart 2003’te “yabancı askere” ret oyu veren AK Parti, bugün onay veriyor. Gerçi o zaman da Tayyip Erdoğan, tezkereye evet oyu verilmesini istemiş ama başarılı olamamıştı. Ret oyu veren milletvekillerinin tamamına yakınını, bir sonraki seçimde aday göstermeyerek cezalandırmıştı.

Yirmi yılda iktidarda kalan AK Partinin dönüşümünü, nereden nereye geldiğini gösteren çarpıcı bir örnek. Bu, aynı zamanda siyasal İslamcıların da dönüşümünü gösteriyor. Yerini artık yerli ve milli olma hassasiyetiyle din soslu milliyetçiliğe terk eden siyasal İslamcılığın hazin öyküsü.

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR