Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Enes TARIM


RİTÜEL

Yazarımız Enes Tarım'ın "yeni" yazısı...


 “…Bize ritüellerimizi göster, tövbemizi kabul et…”    Bakara 128                                               

 

İbadet, bizi var eden yüce yaratıcıya saygı ve tazim göstermektir.

O’nun verdiği nimetlere şükretmektir.

Kulu olduğumuzu/ olarak yaşadığımızı, yaşamaya devam edeceğimizi beyan etmek…

Onunla irtibatta kalmak, onu hatırlamak, karşısında aczini göstermek ve taata devam etmek…

Ritüel ise, özel durum ve zamanlarda yinelenen, rutin haline gelmiş, alışkanlık kazanılmış davranışlar, ayinler, törenler, belirli harekeler bütünüdür.

İnanç derecesinde benimsenmiş alışkanlıklar, kutsal addedilen davranış biçimleri…

Bir ibadetin önceden tanımlanmış, tanzim edilmiş, sürekli aynı şekilde tekrar edile gelen hareketler toplamı...

Hülasa ibadet, hayatın belirli merhalelerinde Allah için yaptığımız eylemler iken; ritüel, bu eylemi kimin adına yaptığımızı ilan etme durumudur.

***

Ritüelin en önemli işlevi; dini pekiştirmek, süreklilik sağlamaktır. 

Onsuz din zamanla yozlaşır ve sonraki kuşaklar için gücünü yitirir.

Çünkü dinlerin var olmasının en büyük sebebiritüellerin devamlılığıdır.

O yüzdenzaten dünyanın en modern toplumlarından ilkel kabilelerine kadar hemen her toplumunun sayısız ritüeli var.

Bu ritüeller biz Müslüman'lar için ezan, namaz, camide toplanmak, cuma namazı için bir araya gelmek, kurban, oruç ve hac benzeri ibadetler iken; örneğin bir Hindu için ölülerini belirli kurallarla yakarak külünü suya savurmak, yılın belirli dönemlerinde Ganj nehrinde yıkanmaktır.

Bir Hıristiyan için her pazar kilisede toplanmak ya dadoğan çocuğunu vaftiz etmek…

Burada ritüelin yapılmasından maksat sırf aynı şeyleri tekrar edip durmak değil şüphesiz.

Manasız tekrarlar ibadet değeri kazanmaz.

Çünkü niyet ve amaç ibadet için olmalıdır.

Hayatın içinde olması, bir iş ve değer üretmesi gerekir ki ibadet olabilsin…

***
Kuranritüeli tanımlarken şöyle der:
“Onların etleri de kanları da Allah'a asla ulaşmaz; fakat sizin takvanız O'na ulaşır…” (Hac 37)
O halde, ritüellerin bir değeri var verızadan uzak bir yaşamın içerisinde ibadet olarak yapılan ritüellerin hiçbir ehemmiyeti yoktur.

Örneğin, kesilen hayvanlar her yıl tekrarlanan bir ritüel olsa da eğer gösteriş içinse “kurban” değildir. Kurbanınritüeli, kişinin yaşamını gözden geçirmesi, Allah’a yaklaşmak için eylem üretmesi, çaba göstermesi halidir.

Habil ile Kabil kıssasında da görüldüğü gibi hayvan ne kadar büyük ve pahalı olursa olsun Allah katında bir değer ifade etmez. Sadece ve sadece Onun rızası için kesilen kurbanlar ibadet değeri görmektedir...

 “Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku. Hani, ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden kabul edilmemişti. "Seni mutlaka öldüreceğim." dedi. Öteki: "Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder." dedi…”(Maide 27)

O halde Habil doğru bir ritüel yapmış, ritüeli ibadet üretmiş, onu Allah’a yaklaşmıştır.

Kabil ise aynı ritüeli yapmış olsa da ritüeliibadet üretememiş; ibadeti kabul görmemiştir.

Çünkü ibadet kastından uzak eylemler, takvadan uzak davranışlar Allah katında bir değer ifade etmez…

***

Yine eğer kılınan namaz, kötülükten alıkoymuyorsa namaz değildir.

İbadetsiz bir ritüeldir.

Namazın ritüeli mescitte, ibadeti ise mescitten dışarı çıkıldığında başlar.
Eğer kişinin namazı, kötülüklerden alıkoymuyor ise sadece ritüel olarak vardır ve ibadet zayi olmuştur.

Tıpkı Maun suresi örneğindeki namaz gibi...

Yetimi gözetmeyen, yoksulu doyurmayan, fakiri düşünmeyenin namazı olmaz ki... 

Putları reddetmeyen, sadece bir ritüel olarak mescitlerde kol bağlayanların namazı ibadet değildir ki…

Ritüel ibadetin şeklidir kendisi değil…

Onu besleyen, maneviyatını artıran, dinamik olarak diri ve canlı tutandır.

Namazda rüku ve secde ritüeldir ama sadece O’nun önünde eğilmek, hayatta başka hiç kimsenin önünde eğilmemek kararlılığı varsa ibadettir...

Mekke’de Kabe etrafında toplanmak, ihrama girmek, Arafat’ta vakfeye durmak haccın ritüellerindendir.

Rütbe ve kastlardan arınmış ihramlarımızla eşit, sınıf gözetmeyen bir hac sadece ibadettir.

En değerlimizin en takvalımız olduğu bir sınıfsız topluma yönelişi sağlıyorsa hac ibadettir.

Hac dönüşü, yeryüzüne dağıldığımızda vardığımız toplumlarda bunu sağlamak için çaba ve gayret etmeyi doğuruyorsayaptığımız hac bir ibadettir.

Yani ibadet budur, diğerleri bunu öğretmeye yönelik şekillerdir. 

Hacılar bunları öğrenmiş olarak memleketlerine dönerler ve asıl ibadet, döndükten sonra başlar…
Namazın ritüelleri ise; günün belirli vakitlerinde kıyam, rüku ve secde yapmaktır.

Yaşam boyu O’ndan başka hiç kimsenin önünde eğilmemek (ruku), mütevazi olmak (secde) ve onun dini için kıyam etmek, saf durmaksa ibadettir. 

Öksüzü korumayan ve yoksulu doyurmayanların namazı yoktur.

Bunların yaptıkları sadece ritüel olarak kalır, ibadet olmuş olmaz.

Keza Orucun ritüeli de gündüzleri yemek içmekten ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. Yeryüzünde bir milyar aç varken, onları düşünmek, doyurmaya çalışmak,  hayatın ve ölümün sadece O’nun için olduğunu bilmek orucun ibadetidir.

 İftar gösterileri yapanlar ibadet yapmış olmazlar.

 İftar ve sahur sofraları oruç değildir; onun ritüelidir.

Orucun ibadeti öksüzü korumak ve yoksulun yanında olmaktır…

***

O halde ritüel bilinçli bir eylem ise bir anlam ifade eder.

Mabet dışına çıkması, taşması, iş ve değer üretmesi gerekir.

Aksi halde ibadet zannıyla yapılan zikir ve ritüeller sadece bir kültür olarak kalır.

İbadet ile ritüel bugün için bir birine karıştırılmış, İslam’ın şartları olarak kabul edilen ritüellere isim olmuştur.

Hâlbuki din adına tekrarlanan bütün hareketler ritüeldir.

Din, ritüel ve sembolik hareketlerle yaşar ve yürür.

Bugün din adeta sadece ritüellerden ibaret bir kültür yığını olarak algılanıyor ve yaşatılmaya çalışılıyor.

Oysa ibadet kastı olmaksızın sadece bir ritüel olarak öğrenilen din din değildir.

Müslümanlar camiden çıktıktan ve hacdan döndükten sonra da dini hayatın ve ibadetin kesintisiz bir şekilde devam ettiğinden habersizler.

Tevhitten, adaletten ve özgürlükten uzak bir din söylemi Firavuni bir dinin söylemidir;ritüeli ne olursa olsun…

İster sabahlara kadar gece namazı kıldıran bir ritüeli olsun, ister günlerce aylarca oruç tutturan, isterse de her gün Kitabı hatim olarak indirten bir ritüel…

Boştur!

Allah’ın dini değildir ve yapılanlar ibadet değil sadece yorgunluktan ibarettir…

Hele hele gayri İslami düzenlerle uyum içerinde bir dindarlık nasihat eden; tağutlara, firavunlara ve kendini müstağni görerek Allah yerine koyanlara ve putlara itaati emreden her din batıldır;  ritüeli ne kadar çok olursa olsun…

Allaha değil kullara, prenslere, hükümdarlara, krallara itaati emreden her din şeytanın ritüelleri ile beslenmiştir Allah’ın değil... 

Dini kurumları ne kadar kalabalık, bu kurumların başındakilerin isimleri ne kadar şatafatlı, ibadetgâhları ne kadar görkemli olursa olsun batıldır…

Boştur…

Sadece ritüeldir, ibadet değil…

Selam ve dua ile...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR