Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


MUSTAFA AYGÜN


REFORM BAĞIMLILIĞI

Ülkemizde özellikle eğitim alanında reform yapmak bir gelenek haline gelmiştir. Her yeni Milli Eğitim Bakanı ile tekrar tekrar yaşadığımız bu süreç ancak bağımlılıkla açıklanabilir. Gerçek şu ki bağımlılık çoğu zaman tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Birilerinin siyasilere ve politika yapıcılara bağımlılığın zararlı bir şey olduğunu söylemesi gerekiyor.


Gerek bireysel gerekse sosyal alanda işler yolunda gitmediğinde, kötü gidişe dur demek adına ve her şeyin düzeleceği umuduyla birtakım düzeltmeler/düzenlemeler yapılır. Hayatın hareketliliği ve değişkenliği karşısında düzeltme ve düzenlemeye ihtiyaç duyulsa da bir süre sonra bu durum bağımlılık haline gelebilir.

Reform kelimesi düzeltmek, yeniden şekle sokmak anlamında bir kelime. Hâliyle düzeltilmesi gereken, şekli, yapısı bozulan ve işlevlerini tam olarak yerine getiremeyen kurumlarla ilgilidir. Mesela 16. Yüzyılda Katolik Kilisesi’nin aşırı zenginleşmesi ve yozlaşması, siyasetle ve dünyasal etkinliklerle daha fazla ilgilenmeye başlaması birçok din adamının tepkisini çekmiş ve reform hareketlerine yol açmıştır. 

Reform, devrim gibi ani ve köklü değişiklikler yerine, zamana yayılmış yumuşak değişimleri içerir. Böylece ani değişimin acılarının yaşanmayacağı, olumsuzluklarının görece olarak daha düşük olacağı düşünülür. Ekonomi, siyaset, eğitim, din, teknoloji vb. alanlarda, gün be gün artan değişim arzusu reform hareketlerini desteklemektedir.

Ülkemizde özellikle eğitim alanında reform yapmak bir gelenek haline gelmiştir. Her yeni Milli Eğitim Bakanı ile tekrar tekrar yaşadığımız bu süreç ancak bağımlılıkla açıklanabilir. Gerçek şu ki bağımlılık çoğu zaman tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Birilerinin siyasilere ve politika yapıcılara bağımlılığın zararlı bir şey olduğunu söylemesi gerekiyor.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın reform bağımlılığı bir dönem o kadar artmıştı ki bu doğrultuda yönetmeliklerde yapılan değişikliklere yetişilemiyordu. Müfredat, öğretmen ve yönetici atama, sınav, denetim, okul türü, öğretmen yetiştirme, hizmetiçi eğitim … onlarca alanda onlarca düzenleme birbirini kovalıyordu.

Örnek olarak ortaokulu bitiren çocukların girdiği, liselere geçiş sınavını ele alalım. Bu öğrenciler için 1997-2003 tarihleri arasında Liselere Geçiş Sınavı (LGS) yapılmaktaydı. 2003-2007 tarihleri arasında Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) olarak adı ve içeriği değiştirildi. 2007-2013 tarihleri arasında bundan vazgeçilerek Seviye Belirleme Sınavı (SBS) adını aldı. 2013-2017 tarihleri arasında Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı (TEOG) olarak köklü bir değişiklik daha yapıldı. 2017-2022 tarihleri arasında Liselere Geçiş Sistemi (LGS) yeniden geldi.  Her biri reform olarak öne sürülen ve kamuoyuna büyük bir şatafatla sunulan sınav sistemi değişiklikleri sonucunda bugün tekrar vardığımız noktaya geldik.

Bir örnek daha verelim: 2010 yılına kadar taşrada inceleme, soruşturma, rehberlik ve denetim işlerini ilköğretim müfettişleri yürütüyordu. 2010 yılında yapılan düzenleme ile ilköğretim müfettişlerinin adı eğitim müfettişi olarak değiştirildi.  2011 yılında il eğitim denetmeni, 2014 yılında maarif müfettişi, 2017 yılında şahsa bağlı maarif müfettişi, 2021 yılına gelindiğinde ise yeniden eğitim müfettişi unvanı verildi. Yetkiler alındı verildi, unvanlar değişti ve gelinen nokta yine başlangıç noktası.

Meslek lisesinde okurken yetkili bir serviste çalışıyordum. İlk zamanlar yeterliliğimi göstermek adına somunlara fazla güç uygulayarak sıkardım. Birkaç hatadan sonra anladım ki bir somunu gereğinden fazla sıkarsanız yalama olur. Bizim eğitim sistemimizdeki düzenlemeler de buna benziyor. Plansız, programsız ve üsten alta yönelik (güce dayalı).Eğitim alanında yapılan düzenlemelere “teknik bir mesele” olarak bakarsanız, başladığınız noktaya dönersiniz. Ancak sistemli ve kapsamlı dönüşüm yolu ile eğitimi iyileştirebiliriz.

Eğitimci bakışına sahip olmayanlar, öğretmenler daha sıkı çalışırsa, öğrencilerin hem okulda hem de evde ders çalışma süreleri arttırılırsa, öğretmen ve idarilere daha fazla görev yüklenirse başarının geleceğine inanırlar ve ha bire bu doğrultuda reform talep ederler. Gerçeğin öyle olmadığı onlarca kez denenerek görüldü. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklenmemeli. Bu noktada Sayın Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in “Önemli olan eğitimdeki kalite. Benden reform beklemeyin, amacım mevcut hizmetleri gözlemleyip geliştirmek, eksikliklerimizi gidermek.” söylemi, eğitimi kendine mesele yapan eğitim camiasının yüreğine su serpmiştir. Yıllar sonra eğitim alnında reform yapmayacağını söyleyen bir Bakanın olması meseleye ne kadar hâkim olduğunu göstermesi bakımından da önemlidir.

Eğitim sistemimizi düzeltmenin yolu daha fazla araştırma ve yenilikten de geçmiyor. Ülkemizdeki sorun, yapılan araştırma ve yeniliklerden faydalanılamıyor olması. Bu noktada Finlandiya, Singapur, Kanada gibi eğitimde başarılı reformlar yapmış ülkelerin izlediği yolu yeniden gözden geçirmekte fayda var.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR