Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


PEYGAMBERİMİZLE…

Ömer Naci Yılmaz 'ın yeni yazısı;


Bazı insanlar vardır, yüzlerine baktığınızda içiniz huzur bulur, gözleriniz parlar, yüzünüz bir tebessüme bürünür. Gözlerine bakarken ötelere doğru yolculuğa çıkarsınız. Tarihe iz bırakan güzel insanları ve onlarla ilgili insana ve insanlığa dair berceste davranışları ve sözleri hatırlarsınız. Yine onların davranışlarında ve anlatımlarında kültürümüzün, medeniyetimizin ve inaç değerlerimizin kodlarını, şifrelerini görürsünüz. Bu güzel insanların güzel hallerinin kaynağında Asr-ı Saadet’i ve onun rehberi sevgili Peygmberimizi görürsünüz. Onların hallerinde Sahabelerin izlerini görür, kokularını teneffüs edersiniz. Sadakata dair bir tavır ve davranış görseniz Hz. Ebu Bekir’i hatırlarsınız. Adaletle ilgili bir mesele olsa Hz. Ömer’siz bir anlatım eksik kalırdı. Hilm’in/ yumuşaklığın sembolü olan Hz. Osman, merhmete dair anlatımların merkezinde otururdu. Yiğitliğin, cesaretin öğretmeni, imanı gibi kendisi de genç olan Hz. Ali’siz cesaret ve kahramanlık anlatımları hep eksik kalırdı. İçinde Peygamberimizin olmadığı tebliğ ve davet anlatımları eksiktir, yarımdır, biraz daha ileri gidecek olursak kasıtlıdır. Rabbimiz muhatap alıp seçecek, Mustafa kılacak, vahyedecek, habibim diyecek, sen o yokmuş gibi davranıp tebliğ ve davet nutukları atacaksın öyle mi? Olmaz, olamaz, bu asla kabul edilebilir bir yaklaşım değildir, böyle bir davet metodu da yoktur. 

Katıldığım cenaze namazındaki yirmi dakikalık bir vaazda sevgili Peygamberimizin devre dışı bırakıldığını, sanki vahiy ona gelmemiş gibi, sanki bu dini o tebliğ etmemiş gibi bir tavır sergilendiğini üzülerek ve biraz da kahırlanarak müşhade ettim. Muhatap her üç cümlenin birinde illede bir beşeri kürsüyü taşıyor, zihinlere onun sözlerini, hikâyelerini nakşediyordu. Konuşmasının bitiminde: “Galiba bugün… biraz fazla andık.” demesin mi? 

Son zamanlarda hocalarımız (!) bir âlem oldular. Hocalığı bıraktılar, demogojiye soyundular. Dünyamıza ve ahiretimize dair hiçbir problemi çözmeyen tartışmalarla zihinlerimizi işgal etmeye kalkışıyorlar. Gazze kırım kırım kırılırken bu insanların samimiyetini kabul etmemiz mümkün değildir. Kur’an-ı Kerimi bir kenara, Peygamberimizi bir başka kenara koyup ne kadar bizden olmayan isim varsa onların zihin dünyalarıyla kendi zihin dünyalarını birleştirip din anlatıyorlar:  “Ey iman edenler! Allah ve Resulünün önüne geçmeyin, Allah’a itatsizlikten sakının! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir.” (49/ Hucurt, 1) Allah ve Resulünün önüne geçmek fiziki bir eylem değildir. Sözlerini yetersizmiş gibi bulup birilerinin sözünü öne geçirmektirler. Bu doğru bir yöntem olamaz. ”Allah ve Resulü bir meselede kesin ve bağlayıcı bir hüküm verdiği zaman, mü’min erkek ve mü’min kadının, kendileriyle alkalı o meselede başka bir tercihte bulunma hakkı yoktur. Kim Allah ve Resulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (33/ Ahzap, 36)

Felsefecilerden yaptıkları alıntılarla din anlatırken bize çakmadan da duramıyorlar. Felsefe derslerinde zihin dünyamızı bulandıran adamlar(!) bizim hoca dediklerimizin dilinden düşmez oldu. Hocalar, hocalığı bırakıp Felsefeciliğe dümen kırdılar. Bu bir Felsefe eleştirisi değildir, bu bir duruş bozukluğuna, zihinsel savrulmaya dikkat çekmektir. Tabi onlara göre biz ne anlarız bilimden, biz ne anlarız felsefeden. Ne yalan söylüyeyim, Kur’an’dan uzaklaştıran bilgi bizden uzak olsun, Peygamberimizden uzaklaştıran bilgi bizden uzak olsun. Asr-ı Saadetsiz anlatımlar bizden uzak olsun. Biz bunlardan uzak olduğumuz müddetçe samimiyetimizi muhafaza ederken, siz bunlara yelken açtıkça samimiyetten uzaklaşıyor, bilgi hamalına dönüşüyorsunuz. Uyarınca da rahatsız olup dümeni Septik rotasına kırıp beynimizden geçenleri okuyorsunuz. Okuyorsunuz ama boşuna okuyorsunuz. Burdan bir şey çıkaramayacaksınız, size buradan ekmek çıkmayacak. Samimi insanları bir yerlere sürükleyemeyeceksiniz. Sürüklediklerinizin zamanla uyanıp asıllarına rüçu ettiklerini göreceksiniz. Hep yabancıları anlatıyorsunuz da biraz da peşinden gittiklerinizi anlatsanıza. Onların savrulmalarını, nasıl da yoldan çıktıklarını bizim Yusuf Hocanın tabiriyle çemberinin dışına çıktıklarını anlatsanıza.

Neyse uzatmaya gerek yok. Birilerinin düşünceleriyle bulandırdığınız zihinlerinizi durultmak için Peygamberimizin rahle-i tedrisatına ram olun. Biz sizi bize değil, Peygamberimizin çağırdığı Allah’a çağırıyoruz. Peygamberimizle aranızı açarsanız yelken açıp yaklaşacağınız liman İslam olmayacaktır. 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR