Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


Perinçek Üzerinden İktidar Kanadı ve Muhafazakarlara "Yeniden" Bir Günaydın!

Sait Alioğlu'nun 'konuya dair' yazısı..


Şöyle bir türkü var, "Al hançeri eline, vur, sinemi iki yar, gör ki, bu sinemde neler var" diye...  Bu espriden bir yola çıkmak isteriz. O da, bir kişinin; geçmişini, bugününü ve bu süreç içerisinde neler yaptığını, neleri kotardığını; nelere mal olduğunu ancak, onunla aynı kulvarda, mahallede, aynı düşünce formu içerisinde, aynı ideolojik formatta bulunan kişiler ve yapılar bilebilirdi.

Dışarıda bulunan insan ise, uzaktan gelen davulun sesine göre bir değerlendirmede bulunurdu. Ya, o şahıs ve yapının 'sürekli' olarak yanlışına vurgu yapar, değerlendirmede bulunur, ya da, o şahsın,  değiştirdiği düşünülen, hatta ilka edilen 'fabrika ayarları üzerinden, ona ve yapıya güzellemede bulunurdu. Bunun, bulunulan konum açısından bir kolaylığı barındırdığı da düşünülebilirdi. Ama ne zaman ki, şahsın, eski fabrika ayarına döndüğü görüldüğünde ise, adeta mandepsiye basılmış gibi, bir feryat başlardı.

Bu tür durumlar, ne zaman nerede duracağı pek bilinemeyen, kestirilemeyen, ama ara sıra yaptığı birçok çıkış sonrası yaptığı açıklamalar, başka mahallede karşılık bulan ve 'ayarı kendinden menkul' zevatın, bir sebebini bulup, eskiden ziyade, kadim fabrika ayarına döndüğünde, yana, yakıla dile getirilir.

Doğu Perinçek'te, eski, 'kadim' fabrika ayarlarına sahip bir insan. Hemen her düşününce içerisinde bulunan insanların yaptığı gibi....

Salt bir gözle bakıldığında bunun normal bir şey olduğu kabul görecektir. Ama pek kabul görmeyecek olanın ise, Perinçek'in, yukarıda da belirtmeye çalıştığımız üzere, oradaki konumu tartışılır olmakla birlikte,  Marksist sol/Maoist sol cenahta bulunduğu süre içerisinde, sol cenahın zevata nasıl baktığı; onu nasıl değerlendirdiği ve ona nasıl bir konum biçtiğinin, muhafazakar cenahta, yanlış değerlendirildiği ve onun, son dönem hareket çizgilerinin farklılığına aldanıp, o ve onun temsil ettiği çizgi ile barışmaya teşne olunmasıydı.

O hareket çizgisi, salt Marksist/Maoist sol mu; salt Kemalizm mi idi; bunun pek de net olmadığı öteden beri ilgilisince bilinmektedir.

Hatta, uzun bir dönem sol çizgide bulunan -daha sonra o çizgiden ayrılan ve halen o çizgide bulunan- ama zevatı tam teşhis edebilenler için bir sorun yoktu.Üstelik, geçmişi ve bugünü; özellikle de zevat üzerinden okuma imkanına sahiptiler.

Ama ne yazık ki, AK Parti'nin yeşil Kemalist renge bürünmesi sonrasında; karşı mahallenin- elde ettiği -çoğu da ağır ve acı- tecrübeler, galiba muhafazakarlara, özellikle de AK Partili siyasetçilerin büyük bir bölümüne, özellikle de gazetecilere pek  bir şey söylemez olmuş...

Bu tecrübeden yararlanamamadan dolayı, zevatın cezaevinden çıktığı ilk günlerde Yeni Akit Gazetesi'nde başlamak üzere muhafazakar cenahta, onu sahiplenme ile birlikte,bir kafa karışıklığı oluştu. Ama epey kişi, bu kafa karışıklığını dahi dışa vuramadı: Niye? Reis, Perinçek ile bir şeyler yapmak istemese de dahi, Perincek bir yerler tarafından manzaranın ortasına kondurulmuştu.

Olguya 'Perinçek fenomeni' olarak baktığımızda, bu fenomen bir hayli itibar da kazanmıştı.

Perinçek dün Marksist / Maoist solcu ve Kemalist'ti, bugünde aynı düşünce içerisinde. Ama "İçi, beni, dışı ise, seni yakar" fehvasına uygun olarak, Perinçek, muhafazakar mahalleden ziyade, sol mahallede, solcu olmaktan ziyade Kemalist olarak bilinmektedir; bu durum, dünde böyle iri, bugünde. Buna şaşırmamak gerekir, sadece şaşıracak olanlar ise, bir zamanlar katı Kemalist baskıdan dolayı, Ankara'nın etrafını gizliden dönmekte olan muhafazakarların, şimdi, iktidarda olmaları ve bu durumun Kemalizm'e yontulması sonucu oluşan yeşil Kemalist renge bürünen muhafazakarların, Perinçeklerin, esas yerlerini işaret etmeleri idi.

Aslında bu durum doğaldı, ama gel de bunu kendini giderek devlet sanan muhafazakarlara anlat; siyasetçisinden, bürokratına, aydınına, gazetecisine...

Bu muhafazakar Müslümanlardan birisi de, Yemi Şafak Gazetesi yazarı Bülent Orakoğlu idi. Orakoğlu, konu ile ilgili olarak bir değerlendirme yazısı yayımlamış(*)

Orakoğlu özetle şunları söylüyor Perinçek ile ilgili olarak:

"20 Mayıs 2019 tarihli “İyi Polis Kötü Polis” başlıklı yazımda Devlet Bahçeli’nin sert açıklaması ve karşı koymasına rağmen Perinçek’in bu kez de AK Parti’nin kendi mevzilerine geldiği iddiasını uzun zamandan beri dillendirdiğini açıklamıştım. Son aylarda Perinçek’te görülen olumlu görüşler şüphesiz şahsım başta olmak üzere kamuoyunda şüphe ile karşılanmıştı. Perinçek 30 yıl önceki görüşlerinin değiştiğini, eleştirildiği birçok konuda hata yaptığını kabul ediyordu. Ancak 15 Temmuz’da Türkiye’yi işgale zemin hazırlama kalkışmasındaki yanlış tespitler ve devamlı kendini öne çıkaran açıklamaları şüphesiz kamuoyunu tatmin etmediği gibi kafaları da karıştırıyordu."

Yeni Şafak yazarı, Ayasofya’nın cami olarak açılmasının “Perinçek’i fabrika ayarlarına döndürdüğünü” savunuyor.:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi Ayasofya kararı sonrasında Perinçek fabrika ayarlarına döndü. Türkiye’nin iyi yönetilmediğini ve iflasın içinde olduğu tezini dillendirmeye başladı. Perinçek açıklamalarıyla resmen 15 Temmuz kalkışmasında onlarca şehit veren Polis Teşkilatı’nı, şehitlerimizi, gazilerimizi rencide etti. TSK’ya sızmış FETÖ’cü hainleri normal asker olarak görmesi ve ifade etmesi Perinçek’in geçmişindeki hatalardan kurtulamadığının veya takiye yaptığının işaretlerini taşıyor sanki!"

Orakoğlu'nun yazısının şu son cümlesi Perinçek'i hemen hepimizin de tanımadığını işaret etmekteydi: "TSK’ya sızmış FETÖ’cü hainleri normal asker olarak görmesi ve ifade etmesi Perinçek’in geçmişindeki hatalardan kurtulamadığının veya takiye yaptığının işaretlerini taşıyor sanki!"

Ne diyelim; muahafazakar cenaha 'yeniden' günaydınlar olsun!

___________________________________________

(*)Bülent Orakoğlu,  "Perinçek: Tank tankla durdurulur" 22.07.2020 Yeni Şafak Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR