Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


ORTADOĞU'DA BÜYÜYEN TEHLİKE<. MEZHEP SAVAŞI

Yazarımız Bilal SAMBUR'UN "KONUYA DAİR" ANALİZİ...


Modern dünyanın en belirgin niteliği, şiddetle iç içe geçmiş olmasıdır. İnsanlık tarihinin  hiçbir döneminde, şiddet günümüzdeki kadar yoğun, yıkıcı ve  sofistike olmadı. Modern insan,  yaratıcı yıkım  yolları bulmakta  hiç zorluk çekmezken, barışı inşa etme konusunda ise  sürekli olarak başarısızlığa mahkum olmaktadır.

Modern insanın   barış konusunda  neden hep  başarısız olduğu sorusu günümüzün en önemli sorusudur. İnsanlık, barışı gerçekleştiremediğinden dolayı sürekli olarak kaybetmektedir.  Başka bir ifade ile barış olmayınca, insan yok olmaktadır. İnsanlığın temel sorunu barışın yokluğu ve şiddetin varlığıdır. Şiddetin yokluğuna ve barışın varlığına dayanan  yeni bir insanlık ve dünya anlayışının  inşasının  nasıl mümkün olacağı sorusu  günümüzde insanlığın önündeki en büyük meydan okumadır.

Adem’in iki oğlu, Habil ve Kabil, aralarındaki anlaşmazlığı çözemediler ve Kabil, Habil’i öldürdü. İlk cinayetten beri, yeryüzünde kan dökücülük ve şiddet  hiç eksik olmadı. Zaten insan,  yeryüzünde şiddet yapmaya ve fitneye eğilimli bir doğaya sahiptir. Ancak insanın ontolojik olarak  sahip olduğu ilahi öz,  barbarlığa, şiddete, yıkıcılığa, zulme karşı insanı sürekli olarak ilahi tarafının farkında olmaya çağırmaktadır. İnsan, bugün ilahi özünü,  kendisine üflenen ilahi nuru unutmuş  durumdadır. İlahi ve insani olan birbirinden ayrılınca kaçınılmaz olarak, dünyayı zulum yani karanlık  kaplamaktadır.

Bugün,  bütün gezegen karanlıklar içindedir. Dünyayı karanlıkların kaplamasının nedeni, dünyada  küçük bir grubun, bütün insanlığı kendi boyunduruğuna sokmak için her türlü aracı   kullanmasıdır. Emperyalizm ve hegemonya hırsı,  bütün insanlığı azınlık bir grubun kurbanı  haline getirmektedir. Egolarını  bütün insanlıktan büyük  gören  dünyanın müstekbir azgın grubu,  sömürü ilahına bütün insanlığı kurban olarak sunmaktadırlar.

İnsanlığın güç ve tahakküm için  kurban edilmesi,  gezegenimizdeki en büyük fitnedir. Tahakküm şehveti,  insanın kendisiyle, Allah’la, insanlıkla ve kainatla olan ilişkisini yıkmaktadır. İnsan, bugün kendisine, insanlığa, Allah’a ve doğaya  savaş açmış durumdadır. Petrol için, doğal gaz için, kaya gazı için azgın azınlık, dünyayı ve insanlığı ateşe vermektedir.

Azgın azınlık, Müslüman dünyayı, özellikle Ortadoğu coğrafyasını cehenneme atmıştır. Ortadoğu’da halklar ve inançlar, acımasızca birbirini yok etmektedir. Yüz yıl boyunca Ortadoğu’nun  halkları  yıllardır birbiriyle çatıştırılmaktadır. Filistin, İsrail’e peşkeş çekildi. İran ve Irak,  sekiz yıl boyunca birbiriyle savaştı. Hama, Humus, Halepçe, Enfal soykırımları Ortadoğu’da işlendi. Irak ve Suriye’de  hayatını kaybedenlerin sayısı bugün milyonları bulmuş durumdadır. Ortadoğu’nun petrol ve gaz denizi,  azgın müstekbirlerin topraklarına  gitsin diye Ortadoğu, bir kan denizine çevrilmiş durumdadır.

İnsanlar, bugün birbirlerini dini kullanarak  boğazlamaktadırlar. Tekbirlerle insanların kafaları koparılmakta, insan  hayatını ortadan kaldırmanın en büyük cihat olduğu varsayılmaktadır. Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek, bir insanın hayatını kurtarmanın bütün insanlığın hayatını kurtarma gerçeği tamamen unutulmuş durumdadır. DAİŞ çeteleri, Ortadoğu’yu kasıp kavurmakta, Müslüman toplumlar, bu  barbar örgütlerin  saldırısından dolayı büyük mağduriyetler yaşamaktadır. İslam adına insanlığı yok eden bu  çeteler ve güçler, Selefizm dedikleri  anlayışlarıyla İslam’ın ve cihadın içini  boşaltmakta, bütün manevi, ahlaki ve insani değerleri iğfal etmektedirler. Şii-Sünni ayırımı  alevlendirilerek İran ve Suudi Arabistan arasında çıkartılacak bir savaşla, Ortadoğu tekrar ateşe verilmeye çalışılmaktadır.

İslam’ın, insanlığın, maneviyatın, ahlakın, cihadın  ortadan kaldırıldığı, şiddet ve barbarlığın hüküm sürdüğü  dünyamızda, İslam’ın sahih değerleri ışığında insanın, hayatın, barışın, cihadın, çoğulculuğun ve hukukun anlamını yeniden kavramamız gerekmektedir. İnsan hayatına saygı,  vazgeçilmez değerdir. Yaşam hakkına saygı  gösterilmesi gerektiği, yaşam hakkının  dokunulmaz olduğu gerçeğini umursamayan fitne ve şer odakları, insana dokunmakta, insan onurunu  ayaklar altına almakta,  dil, din, kimlik gibi insani farklılıkları inkar etmekte, insanlığın tarih ve medeniyet mirasını  yok etmektedir. İnsan hayatını ortadan kaldırma azgınlığıyla azan DAİŞ gibi modern cahili gruplar, insana, Allah’a ve kainat kitabına ait her şeye düşmandırlar. İnsanı yaşatmanın, hayatı  zenginleştirmenin ve yeryüzünü imar etmenin prensibi ve faaliyeti olan  Cihat ilkesini, bir yıkım, Vandalizm ve şiddet teolojisine dönüştürmüş durumdadırlar.

İnsanı, kendisiyle, Allah’la, kainatla barıştıracak olan fıtrat dini İslam’dır. İslam’ın   fıtrat değerlerinin selefizm, Şiizm, mezhepçilik, Vehhabizm, el-Kaidecilik, Cihatçılık, Daişizm  gibi  modern cahili akımlar tarafından gasp edilmemesini sağlayan anlayışlar ortaya koymak, İslam’ın, insanlığın ve dünyanın geleceği açısından hayati derecede  önemlidir.

Kaynak: Milat Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR