Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


ÖNDERİMİZ RESULÜLLAH

İsmail Hakkı Güleç'in yeni yazısı


 

İnsanı yaratan yüce Rabbimiz (cc), onu başıboş, kendi haline bırakmamıştır. O'nun dünya hayatında, doğru, fıtrata uygun bir şekilde yaşaması için ona bir kitap, yol haritası, yaşam kılavuzu, bir de o hayatı, Rabbine göre, kitaba göre yaşaması, örneklik teşkil etmesi, önderlik yapması, hayatı Rabbimize göre yaşaması için, peygamber, rehber, önder, kılavuz, örnek insanlar göndermiştir... 

Peygamberler (as) Rabbimizin (cc) en seçkin kullarıdır. Rabbimiz (cc) insanların içlerinden bir kısmını, Peygamber yani, toplumu Hakk'a, hukuka, adalete, ahlaka, iyiliğe, dayanışmaya, yardımlaşmaya, birlik beraberliğe, tevhide, imana, ahirete iman etmeye ve hak hukuk, adalet temelli bir toplum oluşturmaya davet etmişlerdir.

Onların her hareketi, Rabbimizin istemiş olduğu, ölçü, denge, eksen, çizgi, sınır çerçevesindedir. Onlar kendi kafalarına, heva, istek, arzu, tutku ve keyiflerine, nefislerine, çevreye, kültüre, gidişata, geleneğe, velhasılı var olan sisteme göre bir hayat yaşamamışlar ve herhangi bir davranışta da bulunmamışlardır. 

Onlar, direkt Rabbimizden almış oldukları vahye göre, ilahi emirlere, Rabbani sisteme, kutsal metinlere göre bir hayat yaşamışlar ve insanları da, bu yaşamış oldukları hayata uyumaya, bu hayatı onların da yaşamasını sağlamaya çalışmışlardır. 

Bu noktada, bizim Peygamberimiz de, son Peygamber hatemül enbiya olan ve insanlar içinden seçilmiş, en hayırlı kul ve insan olan Peygamber Hz Muhammed aleyhisselam'dır. 

Rabbimiz (cc) bütün insanlığa gelecek olan, ahirete kadar tüm insanlara onu bir elçi, örnek, önder, rehber, resul, davetçi ve de imam olarak göndermiştir. 

Peygamber Efendimizin örnekliği ve önderliği, sözde değil gerçek bir örneklik ve önderliktir.  Allah'a (cc) ve ahiret gününe iman edenler için, O'nun her hareketi, örnek alınması itaat, inabe edilmesi, kendisine bağlanılması, tabi olunması gereken imani, İslami bir sorumluluk ve gerekliliktir. 

Bu itaat, bağlılık keyfi değil, zaruri bir durumdur. Her Müslümanım diyen kişinin, O'nun her hareketini, hayatının her noktasında, O'nu örnek alması ve yine O'nu önder kabul etmesi gerekir. 

Hayatının tamamında O'na benzemeye çalışıp, çabalaması gerekir. Önderimiz olan Peygamber (as) bize canımızdan, malımızdan, neslimizden, nefsimizden daha aziz olmadıkça, gerçek anlamda iman etmiş olamayız.

O (as) herhangi bir konuda, hüküm verdiği zaman, biz müminlerin iman ettik iddiasında bulunanların, o hükme hiçbir itiraz, şek ve şüphe duymadan, tam bir gönül hoşnutluğuyla O'nun verdiği hükme teslim, tabi olmaları, itaat ve inabet etmeleri imani bir gerekliliktir.

Bugünkü gençliğin örnek aldığı, önder ve model kabul ettiği kim? Neleri kendisine model insan olarak görüyor alıyor.? 

Bizler İslam'ı, Kuran'ı ve Resulüllahı gerektiği şekilde, anlayamadığımız ve yaşayamadığımız, örneklik teşkil edecek bir tavır, tutum, davranış gösteremediğimiz için, bugün insanlar ve özelde de gençler, bu dinden soğudu, uzaklaştı ve kaçtılar... 

Kendilerine sahte, sapık, soytarı insanları, rol model, önder ve örnek aldılar. 

Resulüllah'ın (as) hayatının her anı, bir dengeyi, özelliği, güzelliği barındırıyordu. O'nun her hareketinde, her davranışında bize bir mesaj vardı. Çünkü, O'nun ahlakı Kur'an idi. 

O (as) kafasına, keyfine, aklına göre bir hayat yaşamadı. O (as) Rabbine (cc) göre bir hayat yaşadı. Bugün huzurlu, mutlu, fıtrata uygun ve Rabbimizin razı olduğu bir hayat yaşamak istiyorsak, onun sünnetlerine sımsıkı sarılmaktan başka bir çare, çözüm ve de çıkar yol yoktur.

 O (as) evinde bir baba, ümmetine peygamber, Medine'de devlet başkanı, Uhud'da, Bedir'de Hendek'te komutan, cihad ehli, mücahit, Mekke'de çilekeş, Medine'de adalet dağıtıcısı biri idi...

Yani, hayatı bütün yönleriyle ele alan, elinden geldiği kadarıyla, tüm imkanlarını davası için harcayan, kendini davasına adamış bir önder ve örnek'ti....

O (as) hiçbir zaman insanları hayaller peşinde koşturmadı. Elimde büyük yetkiler var, sizi şöyle cennete götürürüm, bana tutunursanız, hiçbir amelinizde olmasa ya da benim elimde şöyle bir yetki var, mucizelerim var, parmağımı oynatsam şayet, dünyayı yakarım yıkarım, olağanüstü birtakım özelliklerim, niteliklerim var şeklinde bir din anlatmadı.

O (as) her şeyden önce bir insan olduğunu, diğer insanlardan farkının ise, Peygamber olduğu ve kendisine sadece vahiy geldiğini, onun dışında kendisinin de, diğer insanlar gibi, evlendiğini, aç kaldığını, savaşta yaralandığını, insanlara anlatıyordu.

Gerekiğinde, hicret esnasında Medine'ye gizli gizli gitti. O bilmiyor muydu? Parmağını oynatınca, Medine'de olmayı, Allah (cc) buna kadir değil miydi! Haşa amenna... 

Ancak,  O (as) her şeyi olağanüstü güçler gibi yaparak, bu dini yaşanmaz hale getirmedi, insan üstü bir şey olmadığını ifade etti. 

Yapacağı birçok hususu, ashabı ile istişare etti, ümmetine danıştı. Tek başına hareket etmedi. Her şeyini istişare ile yaptı. 

Kimseye cenneti garanti etmedi. Kızı Fatma'ya bile, eğer bu suçu kızım Fatma'da işlese, ona da aynı cezayı verirdim diye, adalet noktasında kararlılığını ortaya koydu.

Mekke'de, diğer insanlar  açlıktan karnına bir taş bağlarken, O (as) iki taş bağladı. Millet açken, O (as) lüks içinde yaşamadı. Kendi yaptığını emretti, kendi söylediklerini uyguladı. Yapmadığı bir şey söylemedi, söylediği her şey ise yaptı. Kızı Fatma'ya (ra) ey kızım! Sakın babam Peygamberdir diye bana güvenme, imanına, ibadetine dikkat et dedi. Yoksa o isteseydi, Rabbim (cc) ona, her türlü kolaylığı sağlardı. 

Ama diğer insanlar, buna muktedir olmadıkları için, nasıl olsa O (as) bir peygamberdi ve böyle bir yetkisi vardı, biz peygamber olmadığımıza göre bunu yapamayız diye bir bahane sunabilirlerdi. 

Ondan dolayı, o sürekli elinden geleni, imkanları çerçevesinde yerine getirdi. "Kişiye ancak çalıştığı vardır" ayetine göre hareket etti. Çalışmadan, uğraşmadan, mücadele etmeden hiç bir şeyin kazanılamayacağını öğretti ümmetine.

Oturduğu yerden, vaaz etmedi, hep yürüdü, koştu, uğraştı, didindi, çırpındı. Oturan ümmet, yatan ümmet onu anlamakta güçlük çekiyor. O'nu anlamak için, onun gibi yürümek, onun gibi çile çekmek, bedel ödemek, mücadele etmek gerekiyor. 

O'nun davasını, O'nun mücadelesini sürdürenler, onun ümmetidir ve onun seyyidleridir. Yoksa onun sülbünden gelenler değil. 

Bugün O'nun soyundan olduğunu söyleyip, Peygamber torunuyum, evliya, gavs, kutub, şeyhim deyipte, sırma köşklerde, saraylarda, fakir fukaranın infak, zekat ve sadakalarıyla saltanat sürenlerin, asla onunla bir ilgi ve alakaları yoktur... 

"İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır." (Ahzab-21)

Selam ve dua ile...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR