Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ramazan KAYAN


Nebevi göz

Ramazan Kayan'ın "yeni" yazısı...


Hayata, insana, evrene, hangi gözle bakmalıyız?

Beşeriyeti, nebatatı, hayvanatı, kâinatı nasıl okumalıyız?

Bir mümin duyarlılığı ile bakışımızı ve okumalarımızı sahihleştirmedikçe sapkınlık ve şaşkınlıktan kurtulamayız…

Her konuda olduğu gibi bu mevzuda da en doğru referans, nebevi gözdür… Rabbani penceredir…

Evet, nebevi göz ile bakınca ne görürüz? Bunun yaşamımıza etkileri, yansıması nasıl olur?

Nebevi göz aşkındır, derunidir…

Mütealdir, müstakimdir, mutedildir…

Hasbidir, fıtridir, kalbidir…

Onun bakışlarına basiret, feraset, hikmet yüklüdür… O hep rahmet nazarıyla bakar… Allah'ın nuru ile hayatı okur ve dokur… O göz Allah'ın gör dediği yerden bakıyor… Sadece baş gözü ile değil gönül gözü ile hayatı gözlemliyor…

Ön yargılardan, şartlanmışlıklardan, aşırılıklardan arınmış bir bakış…

Denge, ahenk, estetik gözeten bir göz…

İşte yeryüzüne bakışı:

‘’Yeryüzü bana mescit kılındı.’’ buyuruyor… Oyun ve eğlence alanı, yatırım alanı, savaş alanı, rekabet alanı, har vurup harman savurma alanı, demiyor…

‘’Dünya ahiretin ekeneğidir.’’ diyordu…

İktidarı, gücü, ticareti, savaşı, eğitimi, beşeri ilişkileri bu gözle değerlendiriyordu…

İnsana bakışı netti…

‘’İnsanlar tarağın dişleri gibidir.’’ tespiti ile insan gerçeğini tanımlıyordu…

Ötekilere bile yaratılmışların en şerlisi gözüyle değil potansiyel kardeş gözü ile bakıyordu…

Ayrıştırmadan anlamaya çalışıyordu…

Taif'te kendini taşlayan taş yüreklilerin bile taş kesilmesini istemiyor, onların soyundan hidayet üzerine nesillerin gelebileceğini umuyordu…

Karamsar değil, kararlı bir bakışı vardı…

Fetih günü, iki bin Mekkeliye suçlu, sabıkalı gözüyle bakmadı… Af ve merhametini konuşturdu… Mekke'den sonra Mekkelilerin kalbini fethetti…

O’nun merhamet, şefkat, insaniyet ve nezaketini görenler O’nun çekim gücünden kurtulamadılar…

Günahkârlara bile farklı bir gözle baktı…

Medine'de zina eden kadınla ilgili cezası infaz edildikten sonra:

-O öyle bir tevbe etti ki, bir vadi dolusu günahkâra taksim edilseydi, hepsinin bağışlanmasına vesile olurdu, buyurdu.

Günahkârlara hangi gözle bakmamız gerektiğini öğretiyordu… İçki içtiğinden dolayı Medine'de cezalandırılan bir sahabeye başka bir sahabe hakaret edince, Efendimiz:

-Ona hakaret etmeyin, çünkü o Allah'ı ve Resulünü sever…

Ölü köpek leşinden herkes tiksinirken ‘’ Ne güzel dişleri var.’’ diyen bir peygamber tasavvurunu tahayyül edelim…

Dağ gibi yetmiş sahabesini eteklerine gömdüğü Uhud’a hangi gözle baktı?

‘’Uhud bizi sever, biz de Uhud’u’’ Uhud ile barışıktı…

Medine'ye hicret ettiğinde devesi Kasva’nın çöktüğü yere işaret ederek:

‘’İnşallah menzilimiz burasıdır.’’ diyordu… Devesi ile de barışıktı…

Çocuklarla iletişimi nasıldı?..

Baş hizalarına kadar yakınlaşarak, göz teması kuruyor, onlara ne kadar değer verdiğini hissettiriyordu…

Evet, iki dünyada göz aydınlığımız, nebevi göz…

Her zamandan daha çok bugün Nebevi göze muhtacız…

Bakışlarımız bulanık, kafalarımız karışık, ruhlarımız dağınık, kalplerimiz boşlukta bocalıyor…

Seküler, popüler, liberal, rasyonel, hümaniter, profan, pagan gözlükler göz bebeklerimizi bozdu…

İdeolojik, pragmatik, fanatik bakışlar bizi bitirdi…

Evet, hangi gözle bakacağız?

Hangi gözlükleri kullanacağız?

Kem gözlerden korunmak için her türlü kemalat için olmazsa olmazımız, nebevi gözdür…

 

Kaynak: milatgazetesi.com

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR