Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Selvigül ŞAHİN


Mübarek aylar, mübarek zamanlar geliyor Acılar Coğrafyasına

Yazarımız Selvigül Şahin’in, Özgün İrade Dergisi 2020 Mart((191.) Sayısında yayımlanan yazısı...


Her zaman böyle oluyor.

Tıpkı donduran soğuklardan, esen rüzgârlardan sonra gelen ve tüm tabiatı yeniden dirilişe taşıyan baharlar gibi… Çatlıyor ya tohumlar, bahar çiçekleri coşuyor ya dallarında, pembe beyaz gülümsüyor ya tabiat.

Hep böyle oluyor, bitti dediğimiz anda yeniden başlıyor döngü.

Şimdi gündem Kudüs… Şimdi gündemler üstü bir gündemle yüzyılın sözleşmesinden bahsediliyor bir ihanet belgeseli gibi.

Her şey dağılıyor, bölünüp parçalanıyor, mülteci çadırlarının soğuk zemini, donduran soğuğa karşı ısınamayan yalnızlığında ve çaresizliğinde bir yetimin ıslak gözlerine değiyor gözleriniz ekranlardan ve gözlerinizi eğiyorsunuz. Belki de dayanamam diyerek kanal değiştiriyorsunuz. Oysa onların acıları hiç değişmiyor. Onlarım yetimlikleri giysi değil ki üstlerinden çıkarıp assınlar bir kenara…

Hep böyle oluyor mübarek zamanlar yaraları sarar gibi akıyor üzerimize. Kan ağlayan coğrafyaya, yaralı mahzun insanlığın üzerine şifa dağıtır gibi akıyor. Ramazan gelecek sonra biliyoruz. Merhamet ve dua ayı Ramazan. Kurtuluş ayı gelecek az kaldı.

Şimdi Kudüs sokaklarında ürperten yalnızlıklara duçar olmuş bir kahraman halk. Koşturup duruyor Aksa’nın bahçesinde kahraman çocuklar. Onların yürekleri hiçbir anlaşmayı dinlemez. Onlar tüm zamanların en başkaldıran en kahraman çocukları. Onlar yazgılarını Kudüs’ün yazgısına bağlamışlar.

Kudüs seferlerimiz olsun ey dostlar. Şimdi Kudüs’e gitme zamanlarındayız. Gücü yeten, vaktini ve parasını ayarlayıp bu seferleri düzenlesin. Haksızlık ve zulümle sıkışmış bir halka ümit ve aşk, şevk ve heyecan aşılamak için yollara düşmeliyiz. Kudüs’ü yalnız bırakmamalıyız.

Hayattaki mevsimler gibi yaşam da bir döngü nihayetinde. Şimdi mübarek günlere gecelere kavuştuk. Recep ayının arıtan iklimi iniyor üzerimize, anlıyoruz, yanan kandillerden, yüze inen nurdan, dualara sığan gamın ağırlığından anlıyoruz mübarek akşamdır.
Şair diyor ya “Mübarek akşamdır gelin ey Fatihalar Yasinler…”

Duaya başka bambaşka duracağımız, Rabbimizin bağışının rahmetinin oluk oluk aktığı geceler ve gündüzlerde merhameti ile insanlığı kuşattığı demlerdeyiz.

Tam da geçen yıl bu zamanlar gencecik fidanlar asılmış, boğazımız düğüm düğüm; “ölelim Yarab! Ölelim yetemiyorsak” dediğimiz zamanlardaydı.

Dostlar döngü devam ediyor. Mısır zindanlarında eriyor yiğitler. Suriye’de gün gün tükenen insanlık. İdlib çaresiz çırpınışlar, derin yaralarla akıyor günlerimize.

Daha güçlü ve kavi bir imanla, sağlam duruşlu olma zamanlarındayız. Osmanlıdan kalanları pay etme derdinde emperyalist güçler. Yüz yıldır bizim gerilerde bıraktığımızla oyalanıp duruyorlar. Ama yok etmeye çalışarak, ama yıkarak öldürerek kutlu bir mirası pay etme derdindeler. Defterler daha kapanmadı, hesaplar görülmedi. Ama en büyük hesap görücü olarak Rabbim var biliyoruz ve inanıyoruz.

Darbelerin anıldığı, dahası hemen yanı başımızda darbelerin darmadağınık ettiği hayatları seyrederken oluyor herşey. İşte idamlar gerçekleşti ve gerçekleşiyor bir bir… Daha dün, yirmili yaşlarda, bıyığı yeni terlemiş delikanlı Mısırın zindanlarından kanlı yağlı urganlara yürüdü ya…

Sonra taze bir gelin elinde yavrusu ilk dişini gösteriyor, zindandan urgana yürüyen eşine, ilk dişini. Göremeyecek biliyor, ilk adımlarını, ilk koşmasını, ilk okul önlüğüyle okula gitmesini, ilk defa genç olmasını göremeyecek. Cennetlere ram olmuş, yağlı urganlar uzatıyor ömrünü cennetlerin en güzeline diye düşünüp rahatlamak istiyoruz. Ama işte olmuyor bir yumru oturuyor yüreğimizin tam ortasına, bir sızı derinden yerleşiyor ve her şey anlamını yitiriyor o zaman.

İşte tam o zaman hiçbir şeyin anlamının kalmadığını düşünüp, okul önlerinde bekleyen annelere, sevgilisini bekleyen gence, sınavlarda terlemiş çocuklara, işten dönen bir babanın telaşlı sevincine yâd yâd bakarak, her şeyin ne kadar da anlamsız olduğunu anlayıp kahrediyoruz.

Kahrediyoruz, ama elimizden bir şey gelmiyor. Binlerce insanın katledilip, yakan kavuran sıcaklarda, oruçlu dualarına şehadeti şahit ederken şehit olanlar geliyor aklımıza. Esma Biltaci geliyor. Bir gül gibi solgun avuçlarımıza dökülüyor Esma… Kemerli burnu, uzun beyaz yüzü, gülen gözleri, yüzünü çevrelemiş ve öylesine yakışmış pembe örtüsüyle gülümsüyor bize cennetten… Paramparça bir aile. Birkaç yıl önce abisi ile tanışmıştım. Uzaktan annesini görmüştüm. Babası Mısır’ın zindanlarındaydı. Kirlenmiş, kalabalık ekranlarından akıyor sosyal medyanın haberleri… Şehit olmuş diyorlar Esma’nın babası.
“Kızım, hocam ve gözümün nuru, ciğer parelerimizin katledilmesi, onlarca davanın sırtımıza yüklenmesi, mallarımıza el konulması, akademik görevlerimizden el çektirilmemiz, doğru olmayan yargı tarafından idam ve müebbet hapis kararlarının çıkması, evlatlarımızdan geri kalanlarımızın cezaevlerine tıkılması ve asılsız davalarla suçlanmaları, Allah’a yemin olsun ki ne seni ne de ak pak şehit kardeşlerini bir an için dahi unutturmaya yetmedi.” Mısır’daki Akrep Cezaevi’nden kızının ölüm yıldönümünde yazdığım mektupta Muhammed Biltaci böyle seslenmişti kızına.

Şimdi haberler geliyor aklımıza neler demişlerdi… Kalp ilaçları verilmediği için öldüğünden, şehadete yürüdüğünden bahsedilmişti Muhammed Biltaci’ nin… Biltaci ölmüyor oysa, ona ve gencecik masum gençlerin idamlarına göz yuman insanlık ölüyor an an biliyoruz.. Mısır zindanlarına sırtını dönen, gözünü kapayan Müslümanlar ölüyor her daim oysa…

Ama bahar geliyor bir taraftan, patlıyor tomurcuklar, mübarek gecelerin gündüzüne uyanıyoruz.

Recep, Şaban, Ramazan geliyor dostlar…

Arınmışlık mevsimine doğru yol alırken, yüreğimizin dua baharlarına revan olduğu bereketli günlerde ahvalimize duada bulunalım. Ümmet için, ümmetin evlatları için dua edelim. Rabbim Müslüman Coğrafya’ ya uyanış versin, salahiyet versin, huzur versin güç ve birlik versin diye açalım ellerimizi.

Değil mi ki hatırlatıyor bize zaman geçen yıl tam da bu vakit de, gencecik fidanlar 21. yüzyılda insanlığın önünde yağlı urganlara yürüdü ve öldü insanlık. Öldü tüm Müslüman ümmet, yüreğimizi pare pare dağılıyor ve düğüm düğüm içimizde acılar.

Mübarek zamanlar üzerimize birlik ve beraberlik için aksın. Ümmete diriliş, esenlik, kurtuluş ve yeniden taptaze bir iman aşısı yapsın ki dağılsın hüzünler ve acılar…

Kaynak: Özgün İrade Dergisi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR