Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Halil ÇİFTÇİ


Minimum Beklenti Maksimum Mutluluk*

Yazarımız Halil Çiftçİ´nin ´yeni´ yazısı...


Hayatın her alanında karamsarlığa düşmüş olan insanlık âlemi bu kısır döngüden bir türlü kurtulamıyor. Bizim olmayan bir zamanın, mekânın neredeyse ayrılmaz bir parçası olma yolundan kendimizi alamıyoruz. Bugünün hesaplarını yarının hesaplarına karıştırıp bir gelecek hayali içine dalıyoruz. Daldıkça kaybediyor kaybettikçe mutsuz oluyoruz. Bu durumun en tipik örneğini 21.yy´da şahit olmaktayız. Doğduğumuz günden beri haz alma gayreti bizi insan olma vasfından uzaklaştırıp Esfeletin Safiline doğru sürüklüyor. Etrafımızda şahit olduğumuz her olumsuzluk iyi olan şeylere karşı adım atmamızı engelliyor. Önyargıların arkasında yalan bir dünya inşa ederek kendimizi avutuyoruz. Bireyler içinde yaşadıkları çevreyi her daim ?acaba? sorusu ile karşılıyor. Güven toplumu acaba soruları ile güvensiz bir hale dönüşüyor.

Okullarda bir ideal olarak kaybedilen değerli zamanımız akabinde elde ettiğimiz bir kağıt parçası ile taçlanıyor. Fakat geriye dönüp baktığımızda kaybettiğimiz yılların karşılığını ilerleyen zamanlarda görememenin derin hayal kırıklığı yaşıyoruz. Belki de bir insan için en değerli zaman aralığı olan 6 ile 23 yaşları mevhum beklentiler uğruna heba ediyoruz. Kaybettiğimiz sadece değeli zamanımız olmuyor aynı zamanda inancımızı da kaybediyoruz. İnancımızın bizi bir arada diri tutmasını imkânsız hale getiriyoruz. Artık geleceğe dair bir şeyler hayal edemez oluyoruz. Hayal edemedikçe yeni bir ses, yeni bir nefes ortaya koyamıyoruz. Anne, baba veya yaşadığınız çevre her daim sizden bir şeyler bekliyor, oysa biz geçmişte yaşadığımız hayal kırıklıklarının acısı ile kıpırdayamaz hale geliyoruz. Hareketsizlik sahip olmamız gereken özgüvenin kaybolmasında yol açıyor. Kaybolan özgüven ise bizi bir toplumda özne olma payesinden beri kılarak nesne haline dönüştürüyor.

Belki de Hayatın her alanında yaşanan dünyevileşme ve bunun getirdiği konformizm anlayışı bizi bir beklenti içine sürüklüyor. İşyerinde bir beklenti içindeyiz, okulda bir beklenti içindeyiz, evde bir beklenti içindeyiz? Ne kadar çok beklenti, içinde olursak olalım o kadar mutsuz hale geliyoruz. İnsan olma onuru insanca yaşamak ile mümkün olur. Bu hayatta insanın kendi ayakları üzerinde durup çevrenin ve diğer faktörlerin dayatmasında kalmadan ilerlemesi elzem bir hal alıyor. Bu kadar çok değişkenin insan hayatını şekillendirdiği bir zamanda İnsan kalabilmek aynı zamanda mutlu olabilmenin tek anahtarıdır. Aslında her türlü değişkenin etkisi bir tarafa sanki hayat hiç son bulmayacakmış gibi içine girdiğimiz çabalar bizi biraz daha fazla beklentiye ve daha sonrasında mutsuzluğa sevk ediyor. Bu tip durumlarda yapılacak en doğru şeyin somut bir manzara olan mezarlıkların ziyaret edilmesi çözüm olabilir. Akif´in dediği gibi;

?Sıkınca ruhumu bütün metalibiyle hayat olur yegâne mesirem mahalle-i emvat?

 Bize ölümü hatırlatacak mezarlıklar ya da insana emanet edilen bedenin kıymetini fark etmeye vesile olacak hastane koridorlarıdır. Buralarda göreceğimiz manzara minimum beklenti, maksimum mutluluktur. Öyle ki yaşamaya dair ufacık bir belirti hastalar da maksimum mutluluğa dönüşmekte. Ha keza ölülerde bu hayatta büyük beklentiler uğruna mücadele edip ansızın gelen ölümle artık minimum beklentiye girmiş vaziyette. Onun için bu dünyada birilerinden bir şeyler beklemenin derin acısını yaşamaktansa yaptığımız ya da yapacağımız hayırlı işlerin sayısını arttırıp insanlığın yararına bir şeyler ortaya koymalıyız. Bu çabanın meyvesini diğer insanların yüzünde açan gülücüklerle görebilir ve mutlu olabiliriz. Yok değilse bizim başkasından bir şeyler bekleyerek yaşamamız gaflete, gaflette bizi mutsuzluğa götürür? Hz Ali´nin dediği gibi ?El kanaatu kenzun la yefta?  (Kanaat bitip tükenmeyen bir hazinedir.)

*Bilge ve gönül insanı değerli hocam M.Sami Baybal´ın veciz sözü?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR