Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Engin GÜLTEKİN


MİLLİ EĞİTİM’İN KANAYAN YARASI ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK

Engin GÜLTEKİN'in yeni yazısı;


 

Ücretli öğretmenlik pedagojik formasyon, eğitim sosyolojisi ve eğitim psikoloji gibi bir çok açıdan Milli Eğitim Bakanlığının olduğu bir devlette, sosyal devlet anlayışına yakışmayan yanlış bir uygulamadır. Daha öncede yine mezkûr açıdan yanlış olan vekil öğretmenlik uygulaması vardı. Ancak vekil öğretmenlik ücretli öğretmenliğe göre mağduriyeti daha az, kişiyi rencide ederlik katsayısı daha düşük olan bir uygulamaydı. Öğretmenlik gibi kutsal bir mesleği kategorilere ayırmak, eğitime yapılmış en büyük haksızlık ve öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırma eylemidir.

Siz hiç ücretli doktor, ücretli mühendis, ücretli vali veya ücretli kaymakam gibi nitelemesi olan meslekler ve görevlendirmeler gördünüz mü?

Köyde birleştirilmiş 5 sınıfı bütün zorluklara rağmen okuturken, 3.sınıftaki bir öğrencim bana: "Öğretmenim sizi çok seviyoruz, ama sizi istedikleri zaman görevden alabiliyorlarmış ve siz çok az para alıyormuşsunuz. Biz sizin gitmenizi istemiyoruz, dediğinde o öğrencime verecek bir sözüm o anlık olamamıştı. Sadece bende sizleri seviyorum diyebilmiştim. Ama 5 Bin haksız alım adil ve liyakat esaslı yapılmış olsaydı mülakatı yapanların vicdanlarına sunacağım bir anekdotum vardı.

Eğer mülakata çağrılmış olsaydım;

Bana öğretmenlikten, pedagojik formasyondan ve eğitim psikolojisinden soru soracak hocalara verecek cevabım vardı.

Ancak oda nasip olmadı. Onlar ehliyeti, liyakati, tecrübeyi, pedagojik formasyonu göz ardı ederek, yabana atarak, niteliksel değerleri aşağıya çekip, aşağılarda bulunması gereken liyakatsizlik, şans, puan gibi konjonktürel farklılıkları yuvarlayarak yukarılara çıkarmasaydılar belki patlayan bu çıbanın sebep olduğu yara bu kadar sürmeyecekti.

5 ile 20 yıl arası tecrübesi olan bu öğretmenleri ücretli kavramıyla çalıştıran, ötekileştiren, ayrıştıran, hakaret ve küçük düşürücü bir konumda asgari ücretlinin bile çok aşağısında ücret veren bir sistem olamaz ve olmamalıdır. Eli öpülesi bu öğretmenler takdir edilmesi gerekir. Oysa bu öğretmenlere çoktan hak ettikleri kadroyu vermeyerek puan engelini karşılarına çıkarmışlardır. Puan yuvarlayarak öğretmenlerin umutlarını, duygularını, pedagojilerini görmezden gelenler, yıllarca ezilen, sömürülen, akılları ile oynatılan bu mağdur öğretmenlerin haklarını yedikleri için vebal altındadırlar.

5-10 bin öğretmene kadro vermemek, öğretmenlik mesleğini ve onu yapmayı yıllardır hak ettiği halde bekletmek, mağdur ve rencide edici konumda bekletilen bu öğretmenleri kadroya almamak zulümdür.

Tabirimi mazur görün, ücretli kölelik yapan, asgari ücret bile alamayan, 90 bin civarında olduğunu bildiğimiz ücretli öğretmen arasından 5 Bin veya 10 Bin alım yapmak,  sosyal bir devlet ve eğitimi önemseyen devlet için çok küçük iktisadi bir meseledir. Yıllardır mağduriyet yaşayan bu arkadaşlar, mağduriyeti kısmen de olsa giderecek 10 Bin alım bekleyerek çok şey mi istiyorlar.

O halde hal de bu duyarsızlık, bu umursamazlık ve üç maymunları oynamanın sebebi nedir?

5 Bin ücretli alımı çıban haline gelmiş yaranın patlamasıydı, çıban patladı, artık acilen bu yarayı pansuman yapmak gerekir. Bu mağdur öğretmenler için bir lütuf değildir. Yıllardır verilmeyen haklarının, öğretmenlik haklarının verilmesidir.

O zaman bu mağduriyeti gidererek, patlayan bu yaraya pansuman yapmanın tamda zamanı. Mezkûr alımlarda adaletli alım yapılmadığı için, 10 yıl, 15 yıl ücretli öğretmenlik yapanları KPSS puanı ile engellenip, 2 yıl 2,5 yıl çalışıp 30 gün tam prim gösterip ve KPSS puanı ile atama yapmak suçtur.

Bu kadar öğretmeni, onların ailelerini, çocuklarını, eşlerini umutlandırıp sonra da umutlarını yerle yeksan ettiğiniz için evet suçlusunuz.

Öğretmenliği hak eden, ehliyet sahibi, yaşı 35-40-45 hatta 50`yi aşmış mağdurları görmediğiniz için vebal altındasınız.

Şu anda yüzlerce ücretli öğretmen mazlum konumuna itilmiştir. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste diye bir söz vardır. Buradan yetkililere sesleniyorum; Ya biz halimizi anlatamıyoruz veya siz anlamak istemiyorsunuz.

Bir mazlumun ahı arşı alayı titretir. Mazlumun bir ah çekmesi Gayretullaha dokunur. Gelin yıkılan umutları yeniden yapın. Umutlar yok olmadan, gözleri sizden gelecek bir hareketi gözleyen, kulakları sizden gelecek olan bir sözü bekleyen, hakları KPSS puanı ile ellerinden alınan, söz verdiğiniz, şartları tutan bu ücretli öğretmenlere çoktandır hak ettikleri haklarını verin. Ücretli nitelemesini böyle kutsal bir mesleğin başından atın ve toplumun geleceği olan bu kitleyi mağdur etmeyin, onları küstürmeyin.

Ey Milli Eğitim! Yıllardır yaşanan bu mağduriyeti nasıl görmezden geliyorsunuz, bu kadar feryatları nasıl duymazdan geliyorsunuz?

10 yıl, 15 yıl asgari ücretin altında çalışan bir öğretmeni KPSS`den yeterli puan almadı diye, çok sevdiği öğretmenlik mesleğini yapmaktan alıkoyuyor ve onun görev yapmasına engel oluyor, emeklerini, tecrübelerini heba ediyorsunuz.

Siz kimin hakkını kime veriyorsunuz.

Nerede kaldı adalet, nerede kaldı ehliyet, nerede kaldı hak, nerede kaldı hukuk…

Nasıl rahat uyuyor, çıkıp öğretmenlerin ve geleceğin öğretmeni olmaya çalışan öğrencilerin karşısında konuşuyorsunuz.

Yıllardır bizim aklımızla alay ettiniz, hem de milli eğitim bakanlığı adı altında.

Size işini ve ailesini bırakıp aktiflik yapmak için başka illere gidenleri mi anlatayım. İşine tekrar dönemeyenleri mi? Yoksa psikolojisi bozulan yeni evli çiftleri mi? Veya maddi durumlarından dolayı evlenemeyenleri mi?

16 yıl ücretli öğretmenlik yaptığı halde KPSS`ye giremeyen, girse de yeterli puan alamayanları, çürük elma gibi ayıran bir sistemi sorguluyorum, saygı duymuyorum ve bütün mağdurlar adına hakkımı helal etmiyorum. Millî Eğitimin bu kitleye karşı bir özür borcu vardır. Bu borcu ödemek çok mu zor?

Biz, kabahatinden büyük bir özür değil; bu alımı yaparak özrünü beyan edecek bir alım bekliyoruz.

Mağdur olanların sesleri tuzu kuru olanların seslerinde kaybolmamalıdır. Bir kişinin probleminin çözülmesi, yüz binlerce mağdur insanı görmemek anlamına gelmemelidir. Kardeşlik bunu gerektirir. Şunu da belirtmeliyim ki kadrolu olarak çalışan öğretmen arkadaşlarda kendileri gibi öğretmen olan bu mağdur arkadaşların 3 katı ücret aldıkları halde bu adaletsizliğe karşı sessiz kalmamalıydılar. Kendilerinin kadrolu çalışması ve hak ettikleri ücreti almaları, bu arkadaşların ise ücretli çalışması ve kendilerinin üçte biri bile ücret alamamaları sistemin sorunudur. Haksızlık karşısında sussan dilsiz şeytandır.

Adalet odur ki mağdurların sesine ses katsın. Siz bırakın mağdurlara ses vermeyi onları görmüyorsunuz, duymuyorsunuz. Siz haklı olan bu kitlenin sesini boğdunuz, öğretmen olmayı, insan yetiştirmeyi, hayatının şah damarlarından biri olarak gören bu eğitimcilerin şah damarını kestiniz. 

Söz çok ama daha anlatmaya gerek yok. Hak, adalet, eğitim, liyakat sizin için bir anlam ifade ediyorsa Vicdanınızın sesine kulak verirseniz artık anlarsınız bu kitlenin halinden…

Gelin Milli Eğitim’in "Milli" ve "Eğitim" kavramlarının itibarını zedeleyen, bu haksız uygulamadan vaz geçin.

Bu çok zor değil; Öğretmenlik formasyonu olan, formasyonu olmasa bile 5-10 yıl öğretmenlik yapmış  ve 540 sigorta pirimi olan her branşa kadro verip yıllarca mağdur olmuş ücretli öğretmenlerin kanayan yarasını durdurun, mağduriyetlerini giderin. Öğretmenlik gibi kutsal bir görevin itibarında onarılmaz bir yara daha açmayın.

 

Engin GÜLTEKİN

Eğitimci-Yazar-Sosyolog

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR