Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Faysal Mahmutoğlu


Mazlum’un Ahı İndirir Şahı

Yazarımız Faysal mahmutoğlu'nun "yeni" yazısı...


Mazlumun zalimden öcünü alacağı gün, şüphesiz zalimin zulmettiği günden daha çetin olacak.”

(Hz. Ali)

İnsanlık tarihi, güç ve iktidarı ele geçirenlerin, saltanatlarına potansiyel tehdit olarak gördükleri muhaliflere dinsel, mezhepsel ve etnik aidiyet farkı gözetmeksizin hayatı çekilmez hale getirebildiklerine, her türlü zulmü reva gördüklerine tanıklık eder.

İngiliz tarihçi ve siyasetçi Lord Acton’un dediği gibi; “Güç, bozar; mutlak güç mutlak bozar.”

Demokrasi tecrübesi zayıf olan Orta Doğu coğrafyasında bir şekilde tahtı ele geçirenler, belli bir süre iktidarda kaldıktan sonra mutlaka güç zehirlenmesi yaşıyorlar. Bunun istisnası, maalesef yok denecek kadar az.

Emeviler döneminin 14 halifesinden Ömer bin Abdülaziz’i, Abbasi devletinin 37 sultanından Mehdi bin Mansur’u istisna tutarsak, geriye kalanların neredeyse tümü, despotça keyfi bir yönetim sergilemişler, hatta kimi zaman muhaliflerini yok etme cihetine gitmişlerdir.

Osmanlı padişahları da iktidar uğruna oğullarını, torunlarını, kardeşlerini ve hamile cariyelerini boğdurup Marmara’ya attırmaktan imtina etmemişlerdir. Kardeş katline fetva vermeyen şeyhülislam azledilip yerine fetva veren atanmıştır. Sultanların yaşamında keyfi cinayetler sıradan vakalardı.

Gelişmiş batı demokrasileri, otoriterleşmenin önüne geçmek için hem iktidar süresini sınırlandırmış, hem de çeşitli kurumlar ihdas ederek iktidarı frenleme yoluna gitmişlerdir. Hukuk ve insan hakları ön plana çıkartılmıştır. Örneğin, Almanya Anayasasının ilk 19 maddesi insan haklarıyla ilgilidir.

Bugün de ülkede gerçekleşen binlerce hak ihlallerinden sorumlu olan iktidar, dünün mazlumiyetinden ve mağduriyetinden nemalanmıştır. Dünün mağduru bugünün mağruru haline geldi. Din soslu milliyetçi koalisyon, ülkeyi büyük bir mağdurlar ve mazlumlar kampına dönüştürmüş durumdadır. İşkence, yargısız infaz, delilsiz ve keyfi tutukluluk, hatta delilsiz hüküm sıradan, kanıksanan olaylar haline geldi.

Bu mağdurlardan birisi de Kobani eylemleri sırasında başka bir yerde olduğu ispatlandığı halde bir tanık ifadesiyle 124 yıl hapse mahkûm olan 14 yaşındaki Mazlum’dur.

6-8 Kobani eylemleri sırasında Yasin Börü’nün de arasında bulunduğu 4 kişiyi öldürme iddiasıyla 14 yaşında tutuklanan ve 7 yıldır hapiste olan Mazlum İ.’nin yargılandığı davada mahkemenin verdiği karar tartışmaya neden oldu.

Avukatı Mahsuni Karaman’ın basında yer alan açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla, dava dosyasına giren belgelere göre, Mazlum İ. olay anında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde, olay yerine 140 km uzaklıkta bir mezrada düğündeydi. Düğün sahibi, damat ve Mazlum İ.’yi düğüne götürdüğü söylenen taksici de mahkemede bu bilgileri doğrulayan ifadeler verdi, ayrıca olay sırasında Mazlum İ.’nin telefon sinyallerinin Kulp-Lice arasını gösterdiği belirlendi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 3 Şubat 2020 tarihli kararında Mazlum’a ilişkin “Yasin Börü’ye yönelik öldürme suçu” ile ilgili bozma kararı verdiğini belirten Karaman yargılama süreciyle ilgili şu bilgileri paylaştı:

28.05.2021 tarihli duruşmada Cumhuriyet Savcısı, elde edilen bu deliller üzerine dört sayfalık gerekçeli mütalaası ile Mazlum’un beraatına karar verilmesini talep etmiştir.

25.06.2021 tarihli duruşmada ise aynı savcı, aradan geçen 27 günde, mütalaayı değiştirmeyi gerektirecek ve Mazlum’un hukuki durumunu etkileyecek herhangi bir gelişme yaşanmadığı halde, 27 gün önceki mütalaasını değiştirerek Mazlum’un cezalandırılmasına karar verilmesini mütalaa etmiştir.

Aynı gün (25.06.2021 tarihinde) Mahkeme, kesinleşen üç cinayet suçu ile ilgili “yargılamanın yenilenmesi talebini kabule değer olduğuna ve Mazlum İçli’nin infazının durdurulmasına” oy birliği ile karar vermiştir.

Yine aynı gün, beraat mütalaası veren savcının itirazı üzerine, itirazı inceleyen mahkeme, yargılanmanın yenilenmesi ve infazın durdurulması kararının kaldırılmasına karar vermiştir.

Davanın siyasi bir boyut taşıdığı, Yasin Börü’nün de siyasal iktidar tarafında sürekli gündemde tutulduğu ve kullanıldığı gerçeğini düşündüğümüzde, kararın nasıl verildiği hakkında bir fikir edinmek mümkün olmaktadır.

2000 doğumlu olan Mazlum, tutuklandığında 14 yaşında lise 1’inci sınıf öğrencisiymiş. Biri kız, dördü erkek beş kardeşin en küçüğü. Ailesi aslen Erganili, Diyarbakır Bağlar’da ikamet ediyorlar. Mazlum’un babası yerel bir sanatçı, “Koma Sidar” adlı bir müzik grupları var. Baba solist, erkek çocuklar da orkestra ekibi; düğünlere katılıp müzik yapıyorlar. Yazın geçimlerini buradan, kışın ise halı yıkayarak sağlıyorlarmış bu davaya kadar.

Mazlum ‘zulme uğrayan’ demektir. İsmiyle müsemma bir şekilde gençliğini hapishanede geçiren Mazlum bugün 21 yaşındadır. Belli ki genç bir insanın özgürlüğünün elinden alınması muktedirleri rahatsız etmemektedir. Yasin ise Kur’an-ı Kerim’in 36. suresinin adı ve başlangıcıdır. Asıl anlamı bilinmemekle beraber “Ey insan” gibi bir anlam çıkarılmıştır. Özgürlüğüne düşkün insan özelliğine sahip. 

Yasin vahşice katledildiğinde henüz 16 yaşındaydı. Ona yaşama özgürlüğünü çok gördüler. Gerçek katilin peşine düşüp adalet sağlamak yerine, 14 yaşındaki Mazlum’un feda edilmesi vicdanları yaralamaktadır.

Vicdan ve insaf sahibi insanların Yasin’in hakkının da peşine düşmesi gerekiyor. Daha çocuk denilecek yaşta neden, kim veya kimler tarafından öldürüldü? Fitne ateşinin yakılmasına kurban mı verildi? Gerçek fail veya failleri bulup ortaya çıkarmak adaletin görevidir. Halkın da gerçeği öğrenmesi ve görmesi gerekmektedir.

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR