Malcolm X, Hac ibadeti süresince tanıştığı Müslümanlara verdiği sözler üzere Arap ve Afrika ülkelerine bir dizi ziyaretlerde bulunmuştu. Sırasıyla Lübnan, Ürdün, Mısır, Nijerya, Gana, Senegal ve Fas gibi ülkelere seyahat etmişti. Yaptığı ziyaretler boyunca her adımını izleyen beyaz ajanların olduğunu fark etmişti. Gezi süresince gittiği ülkerlerin Üniversitelerinde konferanslar vermiş, bazı ülkelerin Parlamentolarında konuşma yapma imkânı bulmuştu. Bu ülkelerin devlet başkanlarıyla görüşmeler yapmış ve birçok ülkenin büyükelçileriyle görüşme imkânı bulmuştu. Malcolm X, sahih İslam inancı ile tanışmasının yanısıra, anavatanıyla ve kökleriyle de güçlü bir bağ kurmayı başarmış ve öylece Amerika’ya dönmüştü.
Dört asır boyunca saldırılarına maruz kaldıkları ırkçılığa karşı, halkını örgütlemek amacıyla Afro – Amerikalılar teşkilatını kurmuştu. Siyahları bir çatı altında toplayabilmek için güçlü bir Platform oluşturmak istiyordu. Hac ibadetinde aldığı önemli bir karar da itikatta orta yol diye tanımladığı ehli sünnet çizgisini benimsemesi olmuştu. Üyelerinin dini eğitimi ve İslam dünyası ile ilişkilerini, ayrı bir yapılanma olarak kurdukları İslam Camii Birliği üzerinden devam ettirmeye karar vermişti. Üyelerine Sahih İslam inancının eğitimini vermek için, Hac dönüşü yanında Şeyh Davut Ahmet adında bir alim getirmişti.
Malcolm X, sahih İslam inancıyşa tanıştıktan sonra Malik ismini almıştı. Çıktığı Afrika seyahatinde ırkdaşlarıyla kaynaşmış ve mensup olduğuna inandığı Şahbaz kabilesinin adını da kendisine soyadı olarak belirlemişti. “Malcolm X” yerine adını “El-Hac Malik El Şahbaz” olarak değiştirmişti. Bir basın açıklamasıyla değişen inancının gereği olarak toplum ve ırk ayrımcılığına yönelik fikirlerinde de yaşadığı değişimi şu sözlerle açıklamıştı: “Bugüne kadar Elijah Muhammed adına konuştum. Artık kendi adıma konuşuyorum. Ben hakikatin peşindeyim kimin ağzından çıkmış bir önemi yok. Ben bir insanım ve insanlığa kimin hayrı dokunuyorsa ben onun yanındayım. Artık beyazlara bakışım değişti. İyiliksever beyazlara bir sözüm yok. Ama ırkçılara karşı mücadele biz Siyahların en doğal hakkıdır. İyi beyaz veya iyi siyah, kötü beyaz ya da siyah yoktur. Sadece iyi insan ve kötü insan vardır. Beyaz Hristiyanlığa haddini bildirecek olan ancak İslam’dır.”
Bir süre New York’da kaldıktan sonra Afrika birliği zirvesine katılmak için Mısır’ın başkenti Kahire’ye giden Malcolm X, gözlemci olarak katıldığı zirvede Afrika liderlerine hitap etmişti. Başta dönemin Mısır devlet başkanı Nasır olmak üzer birçok liderle görüşmeler yapmıştı. Mısır’daki görüşmelerinin ardından yaklaşık dört ay sürecek bir Afrika turuna başlamıştı. Bu gezide birçok Ülkeyi ziyaret etmiş ve liderleriyle yaptığı görüşmelerde Afro Amerikalılar için destek istemişti. Yapılabilecek ortak çalışmalar için görüş alışverişlerinde bulunmuştu. Gençlerle bir arya gelmiş birçok Üniversitede konferanslar vermişti. Attığı her adım Amerikalı ajanlar tarafından takip edildiğini görmüş ve durdurup onlarla tartışmıştı. New York’a döndükten sonra tehditler almaya başlamıştı. İlk başlarda bu tehditlerin Elijah’ın İslam Ulusu’ndan geldiğini düşünmüştü. Fakat artan tehditlerin sadece onlarla sınırlı olmadığını anlamıştı: “Onları ben eğittim onların becerisini, çapını ve gücünü bilirim, bu onları aşan bir durumdur.” demişti.
Şehadetinden altı gün önce, Malcolm X’in evde olmadığı 15 Şubat gecesi evi kundaklanarak yakılır. Dört yaşında başına gelen vahşet kırk yaşında da başına gelmişti. Eşi ve çocukları zor kurtulmuştu bu yangından. Kimse kiralık ev vermek istemiyordu. Eşi ve çocukları bir arkadaşlarının yanına sığınmışlardı. Malcolm X ise bir otele yerleşmek zorunda kalmıştı. Çocuklarıyla birlikte yaşamak için bir ev almaya çalışsa da sonuç alamamıştı. Zira on iki yıl boyunca bütün hayatını feda ettiği İslam Ulusu’ndan sadece mutfak giderlerini karşılayabileceği bir miktar ödenmiş bu miktarla da kıt kanat geçimini sağlayabilmişti. Yolları ayrılınca da hiçbir vefa göstermeyen İslam Ulusu mahkeme kararıyla çoluk çocuk demeden evden de atmıştı.
Gerçek İslam’ı, Kuran’ı tanımış ve İslam dünyası ile güçlü bir bağ kurmuştu. Afrika’yla, kökleriyle kurduğu sağlam ilişkiler Elijah Muhammed’i korkutmuş, “Beyaz şeytan” Amerika’yı da endişelendirmişti. Bu kaygı iki tarafı birleştirmişti. Bu tehlikeyi(!) ortadan kaldırmak için Elijah Muhammed’in İslam Ulusu Amerika’nın ajanlarıyla iş birliği yapmışlardı. Bu güç birliğinden sonra Malcolm X’e gelen tehditlerin şekli de sayısı da artmıştı. Aldığı tehditleri kamuoyu ile paylaşmıştı. “Ölümden konuşmak insanlara dokunur ama benim aldırdığım yok. Hayatımda kafama iyice girmişti, yatağımda öleceğime ihtimal vermiyordum. Babam ve 4 Amcam Beyazlar tarafından öldürüldü. Nelere inanacağımı kesinlikle seçmişsem, inandığım şeylere de kendimi yüzde yüz adayacağımı da göz önünde bulundurursanız, buna bir de mizacımı ekleyin, topladığınızda karşınıza çıkan sonucun öldürülmek olduğu göreceksiniz. Artık her sabah gözümü açtığımda bir başkasından bir gün daha ödünç aldığımı düşünüyorum.” demişti.
Malcolm X bütün bu olup bitenlere rağmen çalışmalarına ara vermeden devam ediyordu. Hiçbir programını iptal etmemiş, duyurusunu yaptıkları konferans için hazırlıklar yapmıştı. Evi yakıldığı için otelde kalıyordu bu sebeple çocuklarını ve eşini görebilmek için konferansa gelmeleri için haber göndermişti. Aldığı tehditlerden dolayı arkadaşlarının ısrarına rağmen programını iptal etmemişti. Salonda hazırlıklar sürerken erkenden birkaç Siyahi genç gelip oturmuşlardı. Siyahi gençler arasında Malcolm X’in fanatikleri oldukça fazlaydı. Bunlar her konferansa erkenden gelir ve salonun ön sıralarına otururlardı. Malcolm X, Elijah Muhammed’in yaptığı gibi salon girişlerinde güvenlik araması yaptırmıyordu. Bu gençlerde onlardan sanıldığı için görevliler şüphelenmemişti. İkiz kızlarına hamile hanımı ve en büyüğü altı yaşında dört kızı salonun ön sırasında yerini almışlardı.
21 Şubat 1965 tarihiydi, evinin yakılmasının üzerinden henüz altı gün geçmişti. Konferans tarihi gelip çatmıştı. Salona geldikten sonra bile aldığı tehditlerden dolayı yakın arkadaşları kürsüye çıkmaması için ısrar etmişlerdi. Ancak Malcolm X bu teklifi kabul etmemişti. Salon tamamen dolmuş, boş yer kalmamıştı. Açılış konuşmasından sonra nihayet Malcom X kürsüde görünmüştü. Kısa bir beklemeden sonra mikrofonu alan Malcolm X, her zamanki gibi Selamün Aleyküm diye söze başlamıştı. Henüz başka bir şey konuşmamıştı ki, salonunda bir gürültü olmuştu. Macolm X gençleri ve salonu sakinleştirmeye çalışmıştı. Fakat kargaşanın büyümesiyle, silahlar patlamıştı. Herkes bir tarafa kaçışırken hedefte Malcolm X’in olduğunu fark edememişlerdi. Oysa saldırganlar kürsünün önüne kadar gelmiş ve ateş etmişlerdi. En önde oturan eşi Betty çığlık atarak üzerine doğru koşmuştu. Silahlar susmuş, dinleyiciler ve arkadaşları o kargaşa da saldırganları yakalamaya çalışıyorlardı. Patlayan silahlardan çıkan kurşunların on üçü Malcolm X’in göğsüne olmak üzere, on altı kurşun vücuduna isabet etmişti.
Henüz kırk yaşını doldurmamışken karısı ve çocuklarının gözü önünde şehit edildi. Onun cesedinden bile korkan katiller cansız bedenini onlarca kurşunla garantiye aldılar. Çünkü bilmedikleri bir şey vardı. “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır onlar diridirler. Ancak siz bunu anlayamazsınız.” (Bakara, 154) Rahmetle anıyoruz, Allah şehadetini kabul etsin
Son
Not: Malcolm X’in hayatı, mücadelesi ve yaşadığı zihinsel hicretlerini geniş bir şekilde kaleme alığımız kitap çalışmamız devam ediyor.
