Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Musab Aydın


MALCOLM X

Musab AYDIN'IN Yazısı;


Şubat şehadet ayıdır. Malcolm X’in şehadetinin sene-i devriyesini idrak ettiğimiz zamanları yaşıyoruz.. Bu vesile ile Malcolm X’i, mücadelesini ve bize miras bıraktığı değerleri hatırlamak amacıyla kaleme aldığım yazı dizisinin ilk bölümü.

MALCOLM X

“Ölümden konuşmak insanlara dokunur ama benim aldırdığım yok” diyecek kadar adanmışlık ruhuna sahip bir liderin, şehadetinin 55’inci yılında bizden biri, Malcolm X’i rahmetle anıyorum.

Yaklaşık dört asır önce, Beyaz Avrupalı insan avcılarının Afrika’da yaptığı baskınlar sonucu yakaladığı Siyah insanları zincirleyerek gemilere dolduruyorlardı. “Tumberio”, yani “ölü taşıyıcılar” adı verilen bu gemilerle aylarca süren yolculuk sonucu on beş milyondan fazla Siyah insan Amerika’ya getirilmişdi. Bu yolculuklar esnasında yedi yüz ellibinden fazla insan açlık ve işkence sonucu daha gemilerde iken hayatını kaybetmişti. Sağ kalabilmiş olanları ise köleleştirmek suretiyle sonu gelmeyecek bir ölüme mahkum ediliyorlardı. Malcolm X, köleleştirilerek çiftliklerde ve evlerde çalıştırılmak zorunda bırakılmış bu neslin torunlarından birisidir. Kırk yıl gibi kısa bir hayata sığdırdığı destansı hayat hikayesinden ibret alacağımız kesitlerden bazılarına değinerek Little ailesinin ve Malcom X’in “sarı benizli beyaz şeytana” karşı verdiği yaşam ve özgürlük mücadelesini hatırlatmak istiyorum.

Anne bir beyazın tecavüzü sonucu dünya ya gelmiş, İngiliz Karayipleri’nden Grenada’lı Louise Little. Babası ise hayatını Siyahların özgürlük mücadelesine adamış Bapdist bir rahip ve gezici bir vaiz olan Siyahi Earl Little. 19 Mayıs 1925 yılında, on bir çocuklu Little ailesinin yedinci çocuğu olarak Amerika’da dünyaya gelmişti Malcolm. Dönemin Amerika’sı, birçok etnik yapıya mensup insanı barındırsa da Beyazlar renk üzerinden birleştikleri için iki temel halk oluşmuştu. Beyazlar ve Siyahlar.

Nüfusun %70’ini oluşturan işgalci ve kurucu güç olarak, her türlü ekonomik, sosyal, siyasal ve özellikle hukuki bir imtiyaza sahip olan beyazlar ve köleleştirilmiş bir neslin bakiyesi olan siyahlardır bu iki halk. Siyahlar hizmetçilik, garsonluk ve ayakkabı boyacılığı gibi ayak işlerinde çalışarak hayatlarını idame ettirebiliyorlardı. Devlet kademeleri bir yana herhangi bir fabrikada dahi çalıştırılmazlardı. Siyahlar için bir gece kulübünde garsonluk, posta dağıtıcılığı veya bir kasaba dükkanında ayak işlerine bakmak bile saygın bir iş olarak görülmekteydi. Bu yöntem beyaz adamın, siyahları itibarsız bir toplum olarak hizmetinde tutmak için baş vurduğu sistematik bir politikaydı. Bu yüzden birçok siyah kirli işlere ve suça bulaşmıştır. Paralı siyahlar genelde ya kumarhane işletirler veya haraç alan çetelerde yer alırlardı.

Beyazlarla aynı okula gidemeyen, aynı otobüse binemeyen siyahlar, aynı dine mensup oldukları beyazların kiliselerinde ibadet dahi yapamazlardı. Bu dönemde 22 milyonu aşan siyah nüfustan üniversite okuma şansı bulanlar ise sayılabilecek kadar azdır.

Dönemin siyahi liderlerden Marcus Garvey’in özgürlük mücadelesinde yer almış olan Malcolm X’sin, Babdist bir rahip ve gezici bir vaiz olan babası, siyahların kiliselerini mahallelerini gezerek onları dört asırlık esaretten ve uykudan uyandırmak için vaazlar verir. Garvey, diğer siyahi liderlerden farklı olarak anavatan Afrika’ya geri dönmeyi savunuyordu. Garvey, siyahların Amerika da hiçbir zaman gerçek özgürlüğe, bağımsızlığa ve itibara kavuşmayacağını, bu sebeple anavatan Afrika ya dönmekten başka bir çarelerinin olmadığını savunuyordu.

Garvey’in görüşlerini içeren konuşmalarından dolayı babası ırkçı beyaz çetelerin tehditlerine hedef olur. Çocuklarını korumak için kasabayı terk etmek zorunda kaldığında Malcolm dünyaya henüz gelmiştir. Göç ettikleri yeni kasabada, özgürlük mücadelesinden vazgeçmeyecek olan baba yeniden ırkçı çetelerinin hedefi olmuştu. Atlı ve maskeli çete üyeleri bir gece evlerini kundaklayarak yaktıklarında Malcolm daha dört yaşında bir çocuktu. Aile birkaç parçaya bölünerek yakınlarına sığınır. Baba kasabanın başka bir kırsalında el yordamıyla yaptığı eve ailesini yerleştirir. Mücadelesinden vazgeçmeyen babanın ırkçı çetelerle karşı karşıya gelmesi ve tehditler alması uzun sürmez. Çocuk ve ev işleri ile boğuşan anne Advendist inancı gereği domuz ve tavşan gibi tek tırnaklı hayvanların etlerini yemediği ve çocuklarına da yedirmediği gibi pişirmekte istemez. Aksine baba da bu yemeklere düşkündür. Bu yüzden evde zaman zaman kavgalar yaşanır. Böyle bir yemek kavgasından kızarak evden çıkan baba gece yarısı ırkçı beyaz çetenin tuzağına düşer ve diğer beş kardeşi gibi dövülerek öldürülür. Tanınmayacak haldeki cesedi demir yoluna atılır. Babası katledildiğinde Malcolm henüz sekiz yaşında bir çocuktu. Böyle bir akıbeti öngören baba iki şirkete hayat sigortası yaptırmıştır.

Cenaze masraflarını ancak karşılayabilecek kadar az bir miktar tutan şirket poliçe gereği ödeme yapar, ancak yüksek meblağlı olan poliçenin şirketi babanın intihar ettiği gerekçesiyle ödeme yapmayı kabul etmez. Malcolm, Amerikan toplumunun her kesimini etkileyen ve yaklaşık on beş yıl süren büyük ekonomik buhrana denk gelen bu dönemi “Bazen yiyecek bir şey bulamadığımız için açlıktan gözlerimiz kararırdı” diye anlatır. Sadece beyazların işveren olduğu bir ülkede rengi beyaz olmasına rağmen siyah çocuklarından dolayı anneye kimse iş vermez. “Paramız olduğunda kasaba fırınında beş cente bir çuval bayat ekmek alırdık, annemiz onlardan çeşitli pastalar, börekler hatta hamburgerler yapardı ancak beş cent’imizin olmadığı çoğu zaman, annem bazı ağaçlardan topladığı yaprakları pişirir ve bize yedirirdi” diye anlatır. 

Aile bütçesine katkı için kardeşiyle tavşan avlar, derelerde butlarını satmak için kurbağa yakalarlar. Yardım fonu ve komşularının yardımları da aileyi düştüğü yoksulluktan kurtaramayacaktır. Malcolm, “Annemin sık sık öğütlediği onurdan, açlığa dayanamayarak ilk ben vazgeçtim. Dükkanlardan ufak tefek yiyecekler çalmaya başladım” der. Bu durumu bahane eden yardım fonu memurları, çocuklarına bakamadığını iddia ederek annenin rızasını almadan Malcolm’u, akabinde de beş kardeşini koruyucu aileye verirler. Eşini ve altı çocuğunu kaybeden anne aklını yitirir ve yirmi yıl sonra ancak çıkabileceği bir hastaneye yatırılır.

Olanlardan etkilenen Malcolm olumsuz davranışları sebebiyle bir süre sonra ıslah evine gönderilir. Islah evindeki düzeni okula da yansır. Okulun en başarılı öğrencisidir. Orta son sınıf öğrencisi iken çok sevdiği öğretmeni okul bitince ne olmak istediğini sorusuna Malcolm “Avukat” cevabını verir. Öğretmen, bir zenci için bunun gerçekçi bir hedef olmadığını söyler ama eğer marangozluk gibi bir meslek edinirse işsiz kalmayacağını öğütler. Malcolm Little ne yaparsa yapsın bir zenci olarak toplumsal konumunun değişmeyeceğini anlar. Bu beyaz adamın, siyah çocukların da ebeveynleri gibi hizmetlerin de kalması için daha ilkokul çağında sistematik olarak başvurduğu bir eğitim şeklidir. Ümitlerini yok ederek kendisine bağımlı halde tutma yöntemidir. Öğretmenlerinden ve arkadaşlarından uzaklaşarak Bostun da ki üvey ablasının yanına yerleşir. Bulaşıkçılık ve garsonluk yapar. Hemşerim diye yakınlık gösteren Shorty onu büyük bir balo ve gösteri salonuna ayakkabı boyacısı olarak işe yerleştirir.

  “devam edecek”

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Osman Baharçiçek
18.02.2020 09:01:40
Eyvallah üstat. Daha önce sizden sözlü olarak dinlediğim Malcom xin hayatını yazılı olarak daha da detaylı okuyacağız inşallah ellerine yüreğine sağlık. Selam ve dua ile...

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR