Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Faysal Mahmutoğlu


Kürt Mahallesine Uğramadan Oylarına Talip Olmak

Faysal Mahmutoğlu'nun "yeni" yazısı...


Bir yılı aşkın süren görüşmelerin ardından ve Akşener’in kerhen onayından sonra Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakının adayı olarak ilan edildi. Esasen Akşener’in cumhurbaşkanı adayının kim olacağından ziyade kim olmayacağına odaklandığı ortaya çıktı.

14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürt oyların belirleyici durumda olması HDP’yi anahtar parti konumuna getiriyor. Kürt oylarının büyük bir bölümünü kaybeden Erdoğan’ın yeniden seçilebilmek için Kürt oylarına ihtiyacı var. Bu minvalde çeşitli arayışlara girdiği şeklinde haberler medyada yer alıyor.

Bilindiği üzere, barış süreci inkıtaya uğradıktan sonra da Öcalan ile görüşmelerin sürdüğü şeklinde yaygın bir kanaat var. Ancak Öcalan’a uygulanan tecride bakıldığında, Öcalan’ın Erdoğan yönetiminin taleplerine olumlu bakmadığı sonucu çıkarılabilir.

Yine Anayasa Mahkemesinde görülmekte olan HDP’nin kapatılması davasıyla ilgili olarak HDP’nin sözlü savunmasının bir ay ertelenmesi ve Hazine yardımına konulan blokajın kaldırılması da bu arayışlar çerçevesinde yorumlanabilir. Kapatılma davasının karara bağlanması seçimden sonraya bırakılabilir. Ancak HDP’nin savunma yapma tarihinin seçimden sonraya ertelenmemesi halinde, HDP Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nden (Yeşil Sol Parti) adaylarını gösterme eğiliminde.

Erdoğan yeni bir barış süreci ile Kürtleri yanına çekmeyi deneyebilir –ki bu zayıf bir ihtimal. Cumhur İttifakının bir bileşeni olan MHP buna şiddetle karşı çıkar. Nitekim Bursaspor’un Amedspor’la oynadığı maçta yaşanan ırkçı saldırıların ardında Bahçeli’nin Amedspor’u hedef alan açıklamaları, Erdoğan’ın işini daha da zorlaştırabilir. Bursaspor Amedspor maçı önemli bir fay hattının kırılmasını sağladı.

Bursa tribünlerinde Mahmut Yıldırım’ın (Yeşil) posterini ve beyaz Toroslu pankartları açanlar, sıradan holiganlar değil, Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynamaya çalışan karanlık bir akıldır. Ortada “suç olan bir eylemi övme suçu” var. Bu poster ve pankartlarla, aslında yargısız infazlar ve beyaz Toroslara bindirilip bir daha haber alınamayan yüzlerce insan hatırlatıldı.

Daha önce HDP ve Edirne’de tutuklu bulunan Eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için adı geçen Mansur Yavaş’a kırmızı, Ekrem İmamoğlu’na sarı, Kemal Kılıçdaroğlu’na da yeşil ışık yakmıştı. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ilan edildikten sonra Mithat Sancar “görüşmeye bekliyoruz” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ve verdiği kucaklayıcı mesajlar toplumda karşılık bulmuş gibi. HDP ile birlikte doğru bir rota belirlenebilirse, bir güç birliği sağlanabilirse Kılıçdaroğlu bir adım öne geçebilir.

Ancak yol taşlı ve dikenli. Bir taraftan iktidarın oynayacağı rol, uygulayacağı çokça plan var, diğer taraftan Akşener’in dışlayıcı, incitici tavrı.

Ak Parti’nin ‘çözüm süreci’ne usulden değil esastan karşı çıkan Meral Akşener’in diline doladığı ‘megri megri’ şarkı sözleri, aslında HDP’yi aşan bir Kürt karşıtlığını ima etmektedir. Buna karşın Cumhur ittifakında bu sözlere aleni karşı çıkan yok.

Akşener’in, “Kılıçdaroğlu HDP ile görüşebilir ama taleplerini masaya getiremez” söyleminin anlamı, “HDP seçmeninin oyuna talibiz, onların oylarıyla ben Cumhurbaşkanı yardımcısı olacağım, birkaç da bakanlık kapacağım ama onları muhatap almayacağım”dır.

Kasıtlı olarak iki ittifakın milliyetçi kanadı şu yaklaşımı pompalıyor: Seçmen masum, her partiye oy veren seçmen gibi meşru, ama HDP tehlikeli. HDP ile ona oy verenleri ayıran bir yaklaşım, doğru bir yaklaşım değil. Çünkü partiler seçmen kitleleriyle aynılaşıyor. Aslında HDP’yi tehlikeli görenler, onun seçmen kitlesini de tehlikeli görüyor. Türkiye’de en çok siyasallaşmış seçmen kitlesi HDP’nin seçmen kitlesidir. Bilerek, isteyerek ve kimi zaman bedel ödeyerek oy veriyor.

HDP eğer aday çıkarmayıp KIlıçdaroğlu’nu destekleyecekse ciddi bir pazarlık yapmalı, Kürtlerin asli taleplerini masaya getirmeli -ki, bu pek olası görünmüyor. Sadece ilan ettikleri gibi Türkiye’nin demokratikleşmesi ve evrensel hukuk ile ilgili talepler pazarlığa konu edilmemeli. Bunların yanında Kürt sorunun çözümüne yönelik talepler de masaya yatırılmalı.

Takrîr-i Sükûn, 1938 Harekâtı, yasaklar, yok sayılmalar, sürgünler, faili meçhuller ve işkenceler sorunu çözmedi, daha da katmerli hale getirdi. Bunlar hatırlatılmalı. Kaldı ki, toplumsal bütünleşmeyi sağlayabilmemiz için birinci öncelik, bu sorunun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözülmesidir. Bunlar dile getirilmelidir.

Kılıçdaroğlu’nun önünde hem siyasette hem de akıl yürütmede iki yol var: Şiddet (güvenlikçi politika) veya siyaset (müzakere). Mevcut iktidar birinci yolu tercih etti ve o yolda yürüyor. Yaptığı, Kürtleri güç kullanarak siyasal arenadan silmeye çalışmak, sindirmek. İktidar, Kürt sorununu siyasi talepleri olan bir mesele olmaktan ziyade bir terör sorunu olarak ele alıyor. İçeride ve dışarıda tüm enerjisini buna harcıyor. Bunun faturası da kaçınılmaz olarak tüm topluma kesiliyor.

HDP, Kılıçdaroğlu’nu işin terörden ibaret olmadığı, birçok toplumsal taleple ilgili olduğu noktasında ikna etmeye çalışmalıdır ki, bunların başında ana dil talebi ile yerel demokrasi reformu gelmektedir.

Aynı şekilde, İyi Parti’ye yönelik bir takım kırmızıçizgiler ortaya koyabilmelidir. Meral Akşener’in İçişleri Bakanlığı dönemi hatırlatılmalı.

PKK’nın devre dışı bırakılması ancak HDP= PKK formülünden uzaklaşarak sağlanabilir. Bu HDP’yi siyaseten güçlendirir, PKK vesayetinin nihayete ermesini sağlayabilir ve gereklidir. PKK siyasete ayak bağı olmaktan çıkarılmalıdır. Çünkü PKK Kürt siyasetini adeta rehin almış durumda.

Sonuç olarak, Erdoğan’ın Kürt mahallesine uğramasını, Kürt seçmen ile arasındaki bariyerleri aşmasını Bahçeli milliyetçilik üzerinden engellerken, İyi Parti faktörü de Kılıçdaroğlu’nun Kürtlerle içtenlikli buluşmasına manidir. Ancak Erdoğan’ın, Bahçeliye rağmen Kürtlerin kalbine dokunmayı başarma ihtimali daha yüksek gözükmektedir. Hüda-Par’ı yanına çekmiş olması bunun ilk halkası olabilir.

Erdoğan’ın Hüda Par’la görüşmesinin meşruiyeti tartışılmayacağı gibi Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesinin de meşruiyeti tartışılmamalıdır.

 

Kaynak Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR