Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Davut GÜLER GÜLER


Kudüs Turu; Üç Gece Dört Gün´ün Hikayesi (3)

Göle; Lut Gölü isminin verilmesinin nedeni ise, Hz. Lut´ un peygamber olarak gönderildiği Lut kavminin yaşadığı Sodom ve Gomore şehirlerinin, bu gölün altında kaldığına dair olan rivayet. Ölü Deniz denmesi ise gölde hemen hemen hiçbir canlının yaşamamasın


Üçüncü Gün; El Halil-Beytlahim-Eriha-Ölü Deniz

Ziyaretimizin üçüncü günün özetini yineverecek olursak; gurubumuzla sabah namazı için Mescid-i Aksa´ya gidiş ve dönüş. Otelde alınan kahvaltı sonrası Halil şehrine hareket ederek, Bölge halkının 4. Harem olarak kabul ettiği ve Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup´un (as.) zevcelerinin kabirlerinin bulunduğu El Halil Camii´ni ziyaret, ardından Beytlahim´e hareket ederek Beytlahim şehrinde Hz. İsa´nın (as.) doğduğu mağara üzerine yapılan Doğuş (Beşik) Kilisesi´ni görüyoruz. Sonrasında 8.000 yıllık Eriha şehrine giderek Hz. İsa´ya (as.)  Peygamberliğin geldiği Ayartma Dağı´nı panoramik olarak görüyoruz. Burada alışveriş için serbest zaman verdikten sonra Lut kavminin helak olduğu ve dünyanın en çukur bölgesi olarak bilinen Ölü Deniz´i yakından görüyoruz. Ardından Kudüs´e hareket ediyor ve yol üzerinde Hz. Musa´nın (as.) makamını ziyaret ediyoruz. Ziyaretin ardından akşam yemeği ve konaklama otelimizde.

Ziyaretimizle ilgili gözlemlerimize gelirsek; Kudüs´te misafirliğimizin üçüncü günündeyiz, daha doğrusu üçüncü gündüzündeyiz. Rehberimiz Kenan Bey tam işinin adamı diyebiliriz, kurulmuş bir saat gibi alabildiğine dakik, gün geçtikçe Kenan beye hem işini iyi yapan bir rehber hem de iyi bir dost ve yol arkadaşı olarak daha bir ısınıyorum. Mümkün olduğu kadarıyla yanında hiç ayrılmıyorum ve ona yakın olmaya çalışıyorum.

Gurup arkadaşlarımızla sabah saat 04,45´de rehberimiz Kenan beyin yanında toplanıyoruz. Rehberimiz 3-4 dakika bir tolerans tanıyor ve sabah namazı için Mescid-i Aksa´ ya gidiş başlıyor. Burada bir hatırlatmada bulunayım eski Kudüs yani surlarla çevirili olan yerleşim alanları;

Caddesinden, sokağına kadar gerek mescitler, kiliseler, havralar ve gerekse de evler veya resmî kurumlar istisnasız tüm yapılar, diyebiliriz ki taştan binalardır. Aslında Kudüs doğal olarak yeşilliği de olan ve zeytinlikleriyle meşhur bereketli bir beldemiz.

Sabah namazını Kıble Mescidinde eda ettikten sonra Mescidin kapısında gurup arkadaşlarımızı bekliyoruz, dün Süleyman Gündüz´den bahsetmiştim o kardeşimize yönelik düşüncemi ve kanaatimi de beyan etmiştim. Bugün yine Süleyman kardeşle açık alandaki sohbetimiz yine devam etti. Konuşmalarımız yine Kudüs üzerine, Kudüs´ün insanlığa verdiği mesajın neler ve nasıl olabileceği ile ilgili değerlendirmeleri, analizi ve çözüm odaklı önerileri doğrusu beni çok etkiledi. İçimde bu konuşmaları behemehâl Türkiye´ye döndükten sonra da sürdürmeliyiz diye düşündüm. İslam dünyasında bu kadar can yakıcı olaylar yaşanırken konuşmanın ne anlamı var diyenlerimiz de olacaktır.   

/resimler/2018-1/19/0826282815243.jpg

 

Süleyman kardeşle zor olsa da sohbeti sonlandırdıktan sonra hotele döndük, rutin olan kahvaltımızı yaptıktan sonra el Halil şehrine hareket etmek için rehberimiz Kenan beyin etrafında toplandık. Bölge halkının 4. Harem olarak kabul ettiği ve Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup´un (as.) zevcelerinin kabirlerinin bulunduğu el Halil Camii´ni ziyaret için otobüslerimize binerek hareket ediyoruz. Bu hareketimizde Batı Kudüs denilen yerleşim alanlarından geçerek el Halil´e doğru yol alıyoruz. Bu geçtiğimiz yerleşim alanları çoğunlukla Yahudi ve Hıristiyanların, az da olsa Müslümanların yaşadığı alanlar. Bu bilgileri hem rehberimizden hem de mabetlere bakarak anlayabiliyoruz.

Kudüs´ü çıktıktan sonra yol boyu diğer yerleşim alanlarıyla ilgili rehberimiz bilgilendirmelerde bulunuyor; bu bölgeler çoğunlukla Müslümanların yaşadığı yerleşim alanları, İsrail devleti 1. İntifadan sonra Müslümanların direnişini kırmak için takriben 3 metre yükseklikte beton duvarlar örmüşler ve bu duvarların üstünü de dikenli tellerle çevirmişler. Yolculuğumuzda bu manzaraları gözlerimizle gördük, gördüğümüz bir diğer konu; yine Müslümanların yaşadığı bölgelerde Yahudi yerleşimcileri için yapılmış siteler var, bu siteler muhkem surlarla çevrilmiş bu yerleşim alanlarına ayrı yollar yapılmış, Müslüman nüfusla karşılaşmaması için bütün tedbirler alınmış. Yine bu yerleşim alanlarının girişinde kırmızı tabelalar konulmuş bu renkteki tabelalar şu anlama geliyor: Bu bölgeler Yahudi toplum için güvenli yerler olmadığının işareti yani Yahudiler buralara ancak güvenlik güçleriyle gidebilirler.

Rehberimiz yol boyunca bizi bilgilendirmeye devam etti ve bu duygularla el Halil´e girdik. El Halil´in daracık sokaklarından geçerek el Halil camiine yol aldık. Cami´ye geldiğimizde sanki çok güvenirlikli bir hapishaneyi ziyaret ediyormuşuz gibi demir parmaklıklar arasından tek tek alınarak, x-ray cihazlarından geçtikten sonra camiye girdik, bölge halkının 4. Harem olarak kabul ettiği el Halil Camii ve aynı zamanda, Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakup´un (as.) zevcelerinin kabirlerinin bulunduğu bir mabet, rehberimiz Mescit ve içinde bulunan şahsiyetlerle ilgili bilgilendirmeden bulunduktan sonra Hz. İbrahim ve eşi Sare annemizin kabrini ziyaret edip dua ettik. Daha sonra Hz. İshak ve Yakup peygamber ve eşlerinin kabirlerini ziyaret ettik. Hz. Yusuf (as)´un kabri sinagog tarafında idi, onu ziyaret edemedik. Sinagog tarafından Yahudilerin müzik ve ibadet seslerini duyuyorduk, bu hüzünlü duygularla ziyaretimizi tamamladık ve hareket etmeden önce el Halil mescidine çok yakın bir bölgede TİKA tarafından yetim çocuklar için yaptırılan bir aşevine uğradık, bu aşevinde günde bir vakit 300 çocuğa sıcak yemek veriliyor. Gurubumuz o aşevini ziyaret etti ve herkes bütçesine göre yardımda bulundular. Aşevinde ayrıldıktan sonra bir alış-veriş merkezine uğradık herkes yine bütçelerine göre hediyelik bir şeyler aldılar ve birkaç km ilerde bir mescide giderek öğlen namazlarımızı, bir kısmımız cem ederek ikindi namazını da kılmış olduk, Beytülahim´e hareket etmek için otobüslerimize bindik ve yol boyunca rehberimiz geçtiğimiz güzergahlarla ilgili bilgilendirmelerden bulundu.

 

/resimler/2018-1/19/0827007347140.jpg

 

Bir not olarak; el Halil şehri ve el HalilCamii ile ilgili şu bilgiler okuyucularımız açısından öğretici olacağına inanıyoruz.3

Bugünkü gezimizin ikinci durağı olan Beytullahim, Batı Şeria´da yani Özerk Filistin bölgesinde bulunuyor. Beytülahim´in çoğunluğu Müslüman üçte biri kadar Hıristiyan nüfus, Beytülahim´in Kudüs´e uzaklığı 9 km kadar, bu kısa yolculuk sonrası otobüsümüzle Beytülahim´in otogarına geldik ve otobüsü orada park ettik ve biz gurup olarak takriben 500 metre yürüyerek, Hz. İsa´nın (as.) doğduğu, mağara üzerine yapılan Doğuş (Beşik) Kilisesine vardık.

Doğuş Kilisesinin hikayesine gelince; ?İmran´ın hanımı Hanne´nin daha doğurmadan Rabbine adadığı evladı olan Hz. Meryem, uzun yıllar Mescidi Aksa´da kirden ve günahtan uzak Allah´a adanmış bir hayat yaşadı. Mescidi Aksa´da kendine ayrılan bölümde Rabbine ibadet eden Hz. Meryem bir gün Allah tarafından bir çocukla müjdelenince bir süre sonra Mescidi Aksa´yı terk etti.  Rivayete göre bu kutsal Doğuş Kilisesi´nin bulunduğu yerde Hz. İsa´yı dünyaya getirdi. Daha sonra Hıristiyanlar buraya bu kiliseyi inşa ederek burayı bir kutsal yer olarak ziyaret etmeye başladılar.?

İşte bu kiliseyi bizde ziyaret ettik. Orada ibadet eden papazların ibadetlerine şahit olduk. Tevhit mücadelesinin bu iki önemli şahsiyeti Hz. Meryem ve Hz. İsa´nın hayatından ibret almamız gerektiğini düşündük.

 

/resimler/2018-1/19/0827200003799.jpg

 

Rehberimiz, önceleri kutsal Doğuş Kilisesi´nin bir bölümünün mescit olarak kullanıldığını ama daha sonraları Hıristiyanların, kilise içindeki mescitten vazgeçilmesi karşılığında kilisenin tam karşısından bir arsa vererek oraya bir mescit yapılmasını istediklerini belirtti. Rehberimiz, ?Bu teklif Müslümanlar tarafından kabul edildi, işte şu kilisenin karşısındaki cami bu teklif üzerine yapılan Hz. Ömer camidir.? dedi.

Yine bu kilise ile ilgili yakın dönemde yaşanan bir olay; ?2000 yılındaki İkinci İntifada sırasında 50 kadar Filistinli gençler Kutsal Doğuş Kilisesine sığınmış, 39 gün sürmüştür bu abluka, kilisede sorumlu din adamları kilisenin kurşunlanması pahasına da olsa Filistinli gençleri Siyonist işgalcilere teslim etmemişler. Bu gençlerden 8 kadarı İsrailli keskin nişancılar tatarından vurularak şehid edilmiştir, 13 tanesi Avrupa´ya 35 tanesi de Gazze´ye sığınmıştır.? Kilise bizim ziyaret ettiğimiz dönemde tadilattaydı kiliseyi çok gezme imkânımız olamadı, lakin rehberimiz o gezemediğimiz yerleri bize anlattı.  Ziyaret tamamladıktan sonra öğrenci olan küçük bir kız gurubu bizim gurubumuzdaki bayanlarla tanıştılar, kızlarla muhabbet daha çok Türkiye´deki sinema ve televizyondaki diziler üzerine oldu. Görülen o ki TV ve sinema insanlar üzerinde daha etkilidir.

Doğuş Kilisesinin ziyaretinden sonra otobüsümüze hareket ettik ve yol boyunca gurubumuzdakiler küçük çaplı da olsa hediyelik eşyalar aldılar ve otobüsümüze binerek Kudüs´e 36 kilometre uzaklıktaki 8.000 yıllık Eriha şehrine ve Lut Gölüne gitmek için yola çıktık ve yol üzerinde Beyt-i Musa veya Hz. Musa´nın (as.) makamını ziyaret ediyoruz, elan buraya büyük bir külliye yapılmış, geçmişte kervanlarında uğrak bir mekanıymış.Beyt-i Musa ziyaretinden sonra hareketimiz önce Lut Gölü sonra Eriha´ya uğramak ve önce Ölü Deniz´e/ Lut Gölü´ne uğruyoruz.

Göle; Lut Gölü isminin verilmesinin nedeni ise, Hz. Lut´ un peygamber olarak gönderildiği Lut kavminin yaşadığı Sodom ve Gomore şehirlerinin, bu gölün altında kaldığına dair olan rivayet. Ölü Deniz denmesi ise gölde hemen hemen hiçbir canlının yaşamamasından kaynaklanıyor. Dünyada tuz oranı en yüksek göllerinden biri Lut Gölü. Gölün kıyısının bir kısmı Ürdün´de bir kısmı Filistin´de bulunmaktadır. Otobüsümüz gölün kenarında kurulmuş tesisler var oraya park ediyor. Gölün tam kenarına gitmek oradan daha yakından gözlemlerden bulunmak için burada bazı müzeleri ziyaret nasıl ücretli ise burayı da ziyaret için takriben 65 TL gibi bir ücret istediler, bizde gurup olarak hem zamanın darlığı ki akşam namazı girmek üzereydi hem de ücretin yüksek olmasını gerekçe göstererek bu parayı vermedik. Rehberimiz gölün rahatlıkla görüleceği bir noktada bizi topladı bu beldeyle ilgili yukarıdaki hikâyeyi anlattı ve resimlememiz için 15 dakika zaman verdi. Gurup öncelikle toplu bir resim çekti, sonrada kimi bireysel, kimi 2-3´lü ve kimi de aile resimleri çektiler ve otobüsümüze binerek gür hurma bahçelerinin arasından geçerek Eriha´ya doğru yol aldık.

Eriha deniz seviyesinin 400 m altında ve Ölü Denize diğer adı ile Lut Gölü´ne 8 km mesafede bulunan bir Filistin şehri. Söylendiğine göre dünyanın en çukur yeri. Eriha´da hiç Yahudi aile bulunmuyor. Şehrin tamamı Filistinli Müslümanlardan oluşuyor. Eriha´da hiç Yahudi bulunmamasının bir nedeni de Yahudiler için Yuşa (as) döneminde lanetlenmiş bir yer olmasıdır.

Eriha şehir merkezinde büyük bir Anahtar Anıtı var,bu anıtla ilgili şu hikâye anlatılıyor;?evleri, şehirleri, işgal edilen ve mülteci durumuna düşen Filistinli Müslümanların bir gün evlerine geri döneceklerini onun için evlerinin anahtarlarını atmadıklarını ilan etmek için yapılmış. Filistinlilerin anahtarları nehirden denize bütün Filistin´in kurtuluşu için direnişin sembolü.  Evet, bir gün gayri meşru bir devlet olan işgalci Siyonist İsrail yıkılacak ve denizden nehre bütün Filistin özgürleşecektir. Filistinliler, anahtarlarını sakladıkları evlerine yeniden dönecekler.?

/resimler/2018-1/19/0828052192170.jpg

 

Eriha´da görülmesi gereken yerlerden biri Kurantul Manastırınınbulunduğu ve Hz. İsa´ya (as.)  Peygamberliğin geldiği Ayartma Dağı´dır. Biz Kurantul Manastırını panoramik olarak görüyoruz. Kurantul Manastırı´nın mümkün olduğu kadar yakınına giderek uzaktan izledik. Zira manastıra ancak teleferikle gidilebiliyor. Rivayete göre; ?Hz. İsa´nın 40 gün 40 gece oruç tutarak şeytanla imtihan edildiği ve sonrasında peygamberliğini ilan ettiği bir manastırdı.  Bugün Yunan Ortodoks Kilisesi´ne bağlı olarak ibadet edilen bir yer.?

Mola verdiğimiz yerde büyük bir market vardı, rehberimiz hurma ihtiyaçlarımızı burada temin edebileceğimizi söyledi ve yarım saat bir zaman verdi. Bizde burada hem hediyelik eşyalar hem de hurma alışveriş işimizi tamamladık ve akşam namazı için bir mescide gittik ve orada öncelikle akşam namazını, bazılarımız da yatsı namazını da cem ederek eda ettiler. Bu mescidin yanında ilk kez Filistin hükümetinin silahlı askerlerini gördük ve hem onlarla hem de gurup olarak toplu resim çektirdik, küçük bir şehir turu attıktan sonra yolculuğumuzun son gecesi için Kudüs´ün yolunu tuttuk ve elhamdülillah hotelimize salimen vardık.

Yemeklerimizi yedik, çay ve meyve safhasında yolculuğumuzun değerlendirmesini yaptık. Mescid-i Aksa´daki son sabah namazı için yine saat 04.45´de buluşmak üzere sözleştik ve odalarımıza istirahat için çekildik.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR