Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


Korona'yla mücadele ciddi iştir!

Yazarımız Bilal SAMBUR'UN "KONUYA DAİR" ANALİZİ...


Koronovirüs salgını ülkemizde ciddi bir yükselişe geçmiş bulunmaktadır. Korona yüzünden hasta olanların sayısı artmakta, her gün onlarca insanımızı bu virüse kurban vermekteyiz. Toplumda derin bir endişe ve korku havasının hakim olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlar, yarının ne getireceğini endişeli şekilde beklemektedirler. Eğitim-öğretim yılının nasıl olacağı şeklinde kafada oluşan sorular, toplumdaki ciddi endişe ve korku havasını her açıdan yansıtmaktadır. Toplumun büyük bölümü, hayatın her alanında atılacak her adımın risklerle dolu olduğuna inanmaktadır.

Salgının zirve yaptığı bu dönemde herkesin attığı adımlara ciddi bir şekilde dikkat etmesi gerekmektedir. Yöneticilerin maske-mesafe-hijyen üçlüsüne uymayan davranışları, medyaya yansımakta ve tepkilere neden olmaktadır. Korona tedbirlerine uyma konusunda yönetici ve sorumluluk pozisyonunda olanların çok ciddi bir duruş ortaya koymaları gerekmektedir. Söyledikleri ve yaptıkları arasında çelişki olan politikacıların ve yöneticilerin toplum tarafından kötü örnek olarak algılandığını söyleyebiliriz. Bu süreçte ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey, toplumun tedbirlere uyma konusunda ikna ve motive edilmesidir. Tedbirlere uyma konusunda toplumda ciddi bir motivasyon kaybı olduğunu gözlemlemek mümkündür. Toplumu tedbirlere uymaya motive edecek ve salgının ciddiyeti konusunda ikna edecek yeni bir seferberliğe ve dile ihtiyaç bulunmaktadır.

Düğün ve taziyeler gibi insanların bir araya geldiği etkinliklerin eskiden olduğu gibi kalabalıklar halinde icra edilmeye devam edilmesi, salgının yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğinden hareketle bireysel ve toplumsal alışkanlıklarımızı ve geleneklerimizi yeni duruma adapte etmek zorundayız. Toplumun yeni normale adaptasyonu için eğitici ve bilgilendirici faaliyetlerin yapılması bir zorunluluktur. Bu süreçte en önemli olan husus, toplumun salgın konusundaki duyarlılığının azalmamasını sağlamaktır.

Salgın sürecinde gereksiz ve verimsiz şekilde yapılan tartışmaların, polemiklerin ve çatışmaların toplumun salgın konusundaki duyarlılığının azalmasına neden olmuş ve toplumun yapay gündemlerle meşgul olmasını sağlamıştır. İstanbul Sözleşmesi etrafında yapılan tartışmalar ve polemikler, bu konunun yapay bir şekilde salgının önüne geçmesi gibi bir sonuç doğurmuştur. Salgın sürecinde dahi temmuz ve ağustos aylarında onlarca kadın, erkekler tarafından katledilmiştir. Bu süreçte tek önemli gündemin salgınla mücadele olduğu gerçeği hiçbir şekilde ihmal edilmemelidir. Salgına karşı hayatta kalmak önemli olduğu kadar, kadınların, çocukların ve yaşlıların hayatını korumanın en asli görev olduğu bilinciyle sorumlu davranmalıyız. Salgınla mücadele şeklinde sahici bir gündeme odaklanmamız gerektiği gibi, insan hayatına saygı ilkesinin asli değer olduğu konusunda toplumun ortaklaşmasına ve birleşmesine ihtiyaç vardır.

Popülist nitelikteki siyasal şovlar, söylemler, gösteriler ve davranışlar, salgınla mücadeleye hiçbir katkı sunmamaktadır. Maske-mesafe-hijyen kuralına uyma konusunda politikacılar, herkesten daha fazla duyarlılık göstermelidirler. Politikacıların ve yöneticilerin kurallara uymama şeklinde bir ayrıcalıkları olduğu şeklindeki bir izlenimin, toplumda oluşmaması önemlidir. Korona’ya karşı çocuk, genç, yaşlı, memur, işçi, kadın ve erkek istisnasız bir şekilde hepimiz kurallara uymak zorundayız. Politikanın ve popülizmin şehvetine kapılarak sergilenebilecek sorumsuz, tutarsız ve duyarsız davranışlar, Korona’nın yayılması şeklinde istenmeyen sonuçları tetikleyebilmektedir.

Korona’ya karşı mücadelede sonuç alabilmemiz için toplumun, alınan tedbirlerle istenilen hedeflere ulaşılabileceği konusunda yeniden ikna edilmeye ihtiyaç vardır. Salgına karşı alınan tedbirlerin ve uygulamaların tutarlı olması, bu mücadeleye katkı sunacak her türlü girişimin kimden gelirse gelsin desteklenmesi gerekmektedir. Salgın sürecinde ihtiyaç duyduğumuz şey, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir. Bu süreçte birbirimizi tasfiye etmek ve etkisizleştirmek yerine, bütün toplumsal, siyasal ve idari dinamiklerin birbiriyle uyumlu ve tamamlayıcı şekilde çalışması gerekmektedir. Salgınla ilgili veriler konusunda toplumda yayılan dedikodular, toplumda ciddi bir güvensizlik ve korku halinin oluşmasına neden olmaktadır. Dedikoduları ve söylentileri etkisizleştirecek şekilde verilerin şeffaf ve ikna edici tarzda toplumla paylaşılması gerekmektedir. Toplumu salgın konusunda duyarlı kılacak ana etken, şeffaflıktır. Dedikodular ve komplo teorileri, salgına karşı toplumu duyarsızlaştırmakta ve insanların sorumsuz davranmasına neden olmaktadır. Virüse karşı zafer kazanma veya virüsü yok etme şeklinde abartılı ve gerçek dışı söylemler yerine toplumu, bu salgının risklerinin ciddiyeti konusunda duyarlı olmaya çağıran yeni bir dil ve gündem oluşturmalıyız. Salgınla mücadelede sürü bağışıklığı etkili bir yol değildir. Salgınla mücadelede tek etkili yol, toplumsal duyarlılığın yüksek düzeyde tutulması suretiyle insanların sorumlu ve sağduyulu davranmasının sağlanmasıdır.

Koronavirüs salgınıyla mücadelenin ciddi bir iş olduğu gerçeği, hiçbir şekilde unutulmamalı ve ihmal edilmemelidir.

Kaynak: Milat Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR