Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


Korona günlerinde çevre ve slowbalizasyon

Yazarımız Bilal SAMBUR'UN "KONUYA DAİR" ANALİZİ...


Korona salgını tabiat üzerinde insan aktivitelerinin ve müdahalelerinin oluşturduğu yıkıcı etkileri net bir şekilde ortaya çıkarmıştır. İnsan tabiatı tahrip etmektedir ve tabiat her gün tabi düzenini yitirmektedir. Tabiatın ve çevrenin tahrip olması, yeryüzünü insan için yaşanılır olmaktan çıkarmaktadır. Bugünün en çıplak gerçeği budur. İnsanlığın yeryüzünde hayatını devam ettirmesi için tabiatla olan ilişkisini yeniden düzenlemesi lazımdır. Tabiatla ilişkisini düzenlemediği sürece, insanlığın yeni bir normal hayata dönemeyeceği çok açıktır.

Koronavirüs salgını, bir virüsün bütün insanlığın sağlığını bir anda tehdit edebileceğini gösterdi. İnsanlığın sağlığını tek başına korumak mümkün değildir. İnsanlığın sağlığının korunması, yeryüzünün sağlığının korunmasına, daha doğrusu gezegenimiz yerkürenin sağlığının korunmasına bağlıdır. Yerkürenin sağlığı ile insanlığın sağlığının birbirine bağlı ve bağımlı hale gelmesi, farkında olunması gereken en önemli gerçekliktir. İnsan ve çevre ilişkisini veya dengesini tahrip eden her şey, insan sağlığı üzerinde tahrip edici etkilere yol açmaktadır.

Koronavirüs salgını dünyada en acil sorunun sağlık olduğu şeklinde bir durum meydana getirmiştir. Sağlığın nasıl korunacağı, bugün konuşulan en acil bir meseledir.

Küresel ölçekte yaşanan acil sağlık sorunu, insanlığın Koronavirüs sonrasında dahi yeni patojenlerle ve virüslerle karşılaşacağı gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Bundan sonraki süreçte insanlar, daha çok virüsler, mikroplar ve patojenler hakkında konuşacaklardır. Şehirleşmenin ve sanayileşmenin hızlı bir şekilde yaşandığı dünyada insanlar, Koronavirüs örneğinde olduğu gibi, kendilerini virüslere ve hastalıklara karşı nasıl koruyacaklarını bilmemektedirler. Dünya şehirlerinin birdenbire maskeli insanlarla dolması, maske ve uzaklık kavramları etrafında yeni bir hayat tarzı geliştirmek zorunda olduğumuzu göstermektedir. Şehirleşmenin ve sanayileşmenin doğa ve çevre üzerinde tahrip edici sonuçlara neden olduğu açıktır. Maske takmak ve mesafeli olmak, insan sağlığı için önemlidir, ama yeterli değildir. Hızlı sanayileşmenin, kalkınmanın, küreselleşmenin ve şehirleşmenin yavaşlatılmasına ihtiyaç vardır. Koronavirüs salgını, şehirleri cazip yerler olmaktan çıkaran bir etkide bulunabilir.

Şehirlerimiz çoktan beri sağlığını yitirmiş insanlarla dolmuştur. Obezite, nefes darlığı, diyabet, kalp-damar rahatsızlıkları gibi sağlık sorunlarını kitleler halinde insanlar yaşamaya başlamıştı. Koronavirüs sürecinde yaşlı insanların salgına karşı bağışıklıklarının zayıf olduğu konusu hep gündeme getirildi. Ancak sağlıklı beslenmeyen, obez olan, temiz çevre şartlarında yaşamayan, temiz hava solumayan insanların, kısacası herkesin Koronavirüs gibi bir virüs karşısında zayıf ve dayanıksız olduğu gerçeği söz konusudur. İnsanların en çok ihtiyaç duyduğu şey, sağlıklı gıda ve sağlıklı çevredir. Doğanın tahrip edilmesi, sağlıklı gıdanın elde edilmesi imkanını ortadan kaldırdığı gibi, sağlıklı bir çevrede yaşama ihtiyacının karşılanmasını da imkansız hale getirmektedir. Hava kirliliğiyle özdeşleşen şehir olgusu, insan için sağlıklı bir habitat olmaktan uzaktır. Koronavirüs salgını, şehir etrafında kurulan bütün kabullerin sorgulanmasına ve şehirden uzak doğaya yakın küçük yerleşim alanlarının oluşturulması konusunda yeni tartışmaların ve yönelmelerin oluşmasına yol açabilir.

Çin’in Vuhan kentinden çıkan ve bütün dünyayı tehdit eden Koronavirüse karşı henüz etkin bir tedavi yöntemi ve aşı geliştirilmiş değildir. Aşı ve tedavi bulunmadığı sürece, salgının devam ettiği gerçeği unutulmamalıdır. Aslında normale dönme kavramı, salgının bittiği veya etkisizleştiği anlamına gelmemektedir. Normale dönme kavramı, sürü bağışıklığı dönemine geçmek anlamına gelmektedir. Sürü bağışıklığıyla Koronavirüsle başbaşa kaldığımız bugünlerde insanların küresel bağımlılığının ve şehirlerdeki nüfus yoğunluğunun virüsün bulaşmasında ana faktör olduğu görülmektedir. Yoğun küreselleşme ve şehirleşme, doğayı tahrip eden çok önemli iki durum olarak değerlendirilmektedir. İnsanların sağlıklarını korumak için hıza değil, yavaşlığa ihtiyacı vardır. Küreselleşmenin ve şehirleşmenin hızlılık trendini kaybedeceği konusunda öngörüler yapılmaktadır. Globalizasyon kavramı yerine Slowbalizasyon kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Slowbalizasyon kavramı, yavaşlatılmış küreselleşme ihtiyacını ifade etmek için kullanılmaktadır. Slowbalizasyonun yani yavaşlatılmış küreselleşmenin insan sağlığını ve doğayı korumaya yetip yetmeyeceğini zaman gösterecektir.

Kayak: Milat Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR