Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


Kocam Şimdi Nerede?

Yokluk acıydı. Yok olmak ise acıların en dayanılmazıydı. Sevdiğini kaybetmek ve bir daha onunla olamamak yüreklerin dayanacağı bir şey değildi. İşte kadın bu acıyı yaşıyordu.


Gaziantep´de kitap fuarında imza günüm vardı. Kitaplar masanın üzerinden okuyuculara göz kırpıyorlardı. Birçok okurumla hasbihal ettim. Yalnız bir tanesini hiç unutmadım. Orta yaşlı bir bayandı. Masanın yanında durdu. Bana bakıyordu. ?Buyrun? dedim.

?Var mı?? diye sordu.

Tabi yazar olarak ilk önce aklıma imza günü olması münasebetiyle kitaplar geldi. Masanın üzerindeki kitapları göstererek, ?Var? dedim. O zamanlar ?Kabirde İlk Gece? kitabım çok satanların içindeydi. İnsanların da dikkatlerini çekiyordu. İlginç ismiyle insanlar kitaba bakıyorlardı. Merak, korku, heyecan karışık duygularla kitabı inceliyorlardı. Bu bayanın sorusu da kitabın ismiyle alakalıydı.

?Hayır kitap değil, kabir, ahiret, cennet, cehennem var mı?? dedi.

Bu sefer şaşkınlık bendeydi. Ama kendimi çabuk toparladım. ?Evet var? dedim. ?İnancımıza göre kabir, ahiret, cennet ve cehennem var. İnsanlar yaptıklarından dolayı hesaba çekilecek. Mahşerde toplanacak, Sırat Köprüsü´nden geçecek. Bunların hepsine Müslüman olarak inanmaktayız.?

Kadın beni daha da şaşırttı. ?Ben inanmıyorum? dedi.

İnançsız insanlar tabi ki vardı. Bazıları inanıyormuş gibi yapardı. Bazıları da "mış" gibi inancı bırakır inançsızlığını deklare ederdi.

İşte bu bayan da kendince samimiydi. İnanmadığını açıkça dile getiriyordu. Kendimi toparlamıştım. Gayet sakin bir şekilde cevap verdim: ?Olabilir? dedim. ?İnancımıza göre bunlar vardır. Ama inançsızlık sizin tercihinizdir. Allah, insanları kendi tercihleriyle baş başa bırakmıştır. Akıl ve iradeyle donattığı insana düşünme ufku vermiştir. Siz inanç ve inançsızlık kulvarında tercihinizi inkardan yana kullanmışsınız.?

Konuşmam bitmişti. Ancak kadın hala duruyordu. Ayrılmıyordu standın yanından. Belli ki bir şeyler daha söyleyecekti. Gayet doğal bir şekilde: ?Buyurun hanımefendi ne diyeceksiniz??

Yüzü masumdu. Bir şeyler hakkında aklı karışıktı. Her halinden belli oluyordu. Bunun için onun söyleyeceklerini beklemeye başladım.

?Kocam? dedi. ?Kocamı iki ay önce kaybettim. Öleli iki ay oldu. Şimdi nerede ne yapıyor bilmiyorum. Onu merak ediyorum? dedi.

İnançsızlık bir yere kadardı. Ölümün yüzü soğuktu. En inançsızı bile etkiliyordu. Kendi elleriyle toprağa koyduğu eşini, evladını, anne, babasını düşünüyordu.

Yokluk acıydı. Yok olmak ise acıların en dayanılmazıydı. Sevdiğini kaybetmek ve bir daha onunla olamamak yüreklerin dayanacağı bir şey değildi. İşte kadın bu acıyı yaşıyordu.

?Eşini seviyor musun?? diye sordum. Gözlerinin içi ışıldadı. Söze gerek kalmadan sevdiğini belli etmişti.

?Evet, seviyordum, hem de çok seviyordum? dedi.

Aslında bu bile ahirete inanmak için yeterli bir sebep değil mi? Açılan bu pencereden konuşmaya devam ettim. ?Peki, eşinizle tekrar bir araya gelmeyi ve birlikteliği paylaşmayı istemez misin??

Sanki o an eşini hissetmişçesine gözlerinin içi aydınlandı. ?Tabi tabi isterim? dedi.

?O halde, inanın, inancınızla eşinize bir yol edinin. İnancınız eşinize yol olsun? dedim.

Düşünceli düşünceli bakıyordu. Kitaptan bir tane aldı, imzalattı. Sonra da oradan ayrıldı.

İnandı mı bilmiyorum, ama inancın sevenlerin birlikteliğine yol olduğuna kesinlikle inanıyorum. O güne kadar karanlıkların içinde kaybolan eşini, belki de inancın aydınlığında tekrar görme hasretiyle kitabı okumaya karar vermiştir.

İnanç sevgiyi ebedileştirmektedir.

Sevenlerin sevgisi, Ahiri Mutlak ile pekişirse, sonsuzluğa yelken açar.

Aslında yaşadığım bu olay bana insanların ne kadar inançsız olursa olsun, kalplerinin bir yerinde iman tohumunun olduğunu gösterdi. Belki de bize düşen görev, insanlara inancı onların anlayacağı şekilde anlatmaktır.

Kimisinin iman dili cennettir, kiminin ki ateştir.

Kiminin iman dili huridir, kiminin ki zebanidir.

Kiminin iman dili sevdiğidir, kiminin ki acılardan kurtuluştur.

Kiminin iman dili Cemalullahtır, kiminin ki Kevser Havuzudur.

İşte inançsız olduğunu söyleyen bu kadın, eşinin yok oluşuna tahammül edememiştir. Gerçek de öyle değil midir ki, yok oluş, karanlıklara mahkum oluş insanı kahrediyor. İman bizi bu karanlık yok oluştan, yaşamın aydınlığına davet ediyor.

İman bize birlikteliğin sadece bu dünyada değil, ebedi hayatta da devam edeceği müjdesini vermektedir.

Resulullah Efendimiz´in (sav) pak zevcesi Ümmü Seleme validemiz (ra) anlatıyor:

"Ya Resulallah! Dünya kadınları mı üstündür, yoksa iri gözlü huriler mi?" dedim. "Elbisenin yüzü astarından kıymetli olduğu gibi, dünya kadınları da hurilerden üstündürler" buyurdu. "Neden Ya Resulallah?" dedim. Resulullah Efendimiz (sav): "Namazları, oruçları ve takvaları sebebiyle Allah onların yüzlerini nurlandırır. Kendilerine ipek elbiseler giydirir. Onların tenleri beyaz, elbiseleri yeşil, ziynetleri sarı, buhurdanlıkları inci ve tarakları altındır. Onlar şöyle derler: ?Biz burada ebedî kalacağız. Biz sevimli ve mutluyuz. Asla üzülüp sıkılmayız. Her şeye razıyız. Ne mutlu kendilerine eş olduğumuz ve bize eş olan kimselere!"

"Ya Resulallah! Bizim kadınlarımızdan dünyada iki, üç ve dört kocaya varanlar var. Cennette bunların hangisi kocası olacak?" dedim. Resulullah (sav): "Ümmü Seleme! O kadın evlendiği erkeklerden huyu en güzel olanı seçerek: ?Onu bana eş kıl!´ diyecek. Ümmü Seleme! Huyu güzel olan hem dünyada, hem ahirette mutludur. İki âlemin de mutluluğuna kavuşur" buyurdu."

Bediüzzaman Hazretlerine göre de, kadınla erkeğin arasında dünyada nikâh ile kurulan şiddetli münasebet ve bağlılık yalnızca dünya hayatının ihtiyaçları ve gerekçeleri için değildir. Kadınla erkek nikâhla kurdukları dünya birlikteliği ile ebedî hayatta ve Cennette de birlikte olabilecek bir beraberliğin temelini atmış oluyorlar.

Eşler birbirinin cenneti olabilir. Ama bunun için inanç gereklidir. İman, cennet eşiğidir. Bu eşikten geçilmeden cennete girilmez. Hele sevdiğimizi söylediğimiz kişileri yok oluşun karanlığına mahkum etmek çok acıdır. Onlarla tekrar bir araya gelememe hasreti cehennemin en büyüğüdür.

İşte sevdiklerimizle birlikteliğin adıdır, cennet.

Ama bu cennete girmenin eşiği de imandır. İman eşiğinden geçilmeden, cennet hayatına girilmez. Sevdiklerimizle bir araya gelinmez.

Belki de sevdiklerimizin öldükten sonra nerede olduğunu düşünmekten ziyade, cennette bir araya nasıl gelebiliriz diye düşünmek gerekecektir.

Allah´a gönlünü veren, belki de gönlündeki sevdikleriyle bir araya gelebilir cennette.

İnanç yolculuğuna ne dersiniz, sonu cennette ve sevdiklerimizle birliktelikle sonuçlanacak?

Haydi o zaman Allah´a ve peygamberine inançla insanlık yolunda iyi bir kul olmaya buyurun.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR