Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Faysal Mahmutoğlu


Kılıçdaroğlu’nun İş İnsanlarıyla Buluşması

Yazarımız Faysal mahmutoğlu'nun "yeni" yazısı...


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a yürüyerek başlattığı adalet yürüyüşü iktidar yürüyüşüne doğru yol almış gibi.

Uzunca bir süredir devletin mağduriyetine neden olduğu toplumun tüm katmanlarıyla ‘helalleşme’ ziyaretleri gerçekleştiriyor. Bir taraftan da CHP’ye mesafeli duran Kürt ve muhafazakâr seçmen kitlesiyle de bir araya geliyor. Bir nevi CHP’yi halkın partisi yapmak için uğraş veriyor. Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’de ciddi bir paradigma değişikliği gözlemleniyor.

Bu paradigma değişikliği, Kılıçdaroğlu’nun söylem üstünlüğünü ele geçirmesini sağladı.

Helalleşme kapsamında Diyarbakır’a yaptığı ziyaret bölgede olumlu bir rüzgâr estirdi. CHP, 1990’lardan günümüze değin neredeyse tabela partisi görünümündeydi. Bölgeyle tamamen irtibatı kesik bir parti hüviyetindeyken, Kılıçdaroğlu bu ziyaretle bunu değiştirmeyi amaç edindi.

Güçlenen bir siyasi aktör imajını çizdi. Bu da kamuoyunda sorunları çözeceği inancını pekiştirdi. Bu ziyaretler kararsız seçmen kitlesini etkileme potansiyeline sahip. Orta yaş üstü Kürt seçmen CHP’yi tarihsel günahlarıyla değerlendirirken, genç kitle CHP’deki politika değişikliğini daha bir heyecanla gözlemlemekte ve sıcak bakmakta.

Kılıçdaroğlu’nun helalleşme kapsamında 28 Şubat mağdurlarıyla bir araya gelmesi önemliydi. Zira 28 Şubat sürecinde CHP başörtü yasağını savunanların safında yer alıyordu. Yaşanan acılarda başat rol oynadı.

Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü mağdurlarıyla bir araya geldiği toplantıda söyledikleri kayda değer: “28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski ile helalleşeceğiz. Sivas, Kahramanmaraş mağdurlarıyla helalleşeceğiz. Ahmet Kaya’yla helalleşeceğiz.”

En son 2011’de TSK’ya ait uçaklarla yapılan bombardımanda 34 kişinin katledildiği, acının ve hüznün köyü Roboski’de aileleri ziyaret etti. Acının hâlâ dinmediğini belirten Kılıçdaroğlu, “28 Aralık 2011 tarihinde burada acı bir olay gerçekleşti. 34 evladımızı kaybettik. Bunların 18’i 18 yaşından küçüktü. Acı hâlâ dinmiş değil. Eğer ülkeye adalet gelecekse bu acının dindirilmesi lazım. Olayın aydınlatılması lazım, bu olayı aydınlatacağıma dair söz vermek istiyorum.” ifadelerini kullandı.

Hayatını kaybedenlerin aileleri ise ‘önce adalet, sonra helalleşme’ dedi. Ortak talep, katliamın faillerinin yargılanması, cezalandırılması yönünde oldu.

Kılıçdaroğlu toplumun tüm kesimleriyle bir araya gelip sorunlarını dinliyor.  Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde, Demokrasiyi Güçlendirme Derneği’nin düzenlediği iş insanlarıyla buluşma yemeğine de katıldı. Demokrasiyi Güçlendirme Derneği, uzunca bir süredir çok önemli etkinliklere imza atıyor. En son anayasa konulu Türkiye’nin uzman hukukçularının katıldığı iki gün süren bir çalıştay düzenledi. Katılımcıların sunumlarını da kitaplaştırarak halkın istifadesine sundu.

6 Ağustos’taki yemekli toplantıya Başkan İlyas Buzğan’ın daveti üzerine ben de katıldım. Katılımcıların çoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen iş insanlarından oluşmaktaydı. Genel Başkan herkese teker teker söz verdi ve notlar aldı. Tüm konuşmalar bittikten sonra da sorulara cevap verdi ve bilahare de genel bir değerlendirme yaptı.

Birkaç istisna dışında katılımcıların tümü hazırlıksız gelmişti. Kılıçdaroğlu herkesi sabırla dinledi. Genel Başkanı gözlemlerken aklıma Kafka’nın Milena’ya mektubunda: “Dünyada benim ihtiyaç duyduğum kadar sabır var mı?” sorusu geldi. Dünyada var mı bilmem ama Kılıçdaroğlu’nda o sabır var.

Katılımcılar makro ekonomik analizler yerine sektörel bazdaki sıkıntılarını dile getirdiler. Toplantının en olumsuz yanı moderatörün başlangıçtaki gereksiz müdahalesiydi. Öyle ki, dört sayfa hazırladığım sunumumu dört satırla geçiştirmek zorunda kaldım. Sıra benden geçtikten sonra da çok fazla müsamahakâr davrandı. Sanırım tecrübesizliğiyle ilgiliydi.

Genel Başkan’ın “Van’ı Kafkasların en güçlü kenti yapacağız” söylemi beni heyecanlandırdı.

“Sağ – sol kavramları 20. yüzyıla aittir; 21. yüzyılda demokrasiden yana olanlarla otoriter rejimden yana olanlar mücadelesine sahne oluyor.” şeklindeki tespiti önemliydi.

Olası Kuzey Suriye (Rojava) operasyonu ile ilgili soruma verdiği cevapta operasyona karşı olduklarını söyledi.  Muhtemelen Meclis’teki yetkilendirme oylamasında ret oyu vermelerini kastetti.  Zira aylardır Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyine operasyon arayışında olmasına karşın ne CHP’den ne de 6’lı masadan bir itiraz yükseliyor.

Gündeme getirdiğim yüzleşme konusuna değinmemesi, Kürt sorunuyla ilgili ürkek tavrının bir devamı olarak yorumlanabilir.

Bir bayan katılımcının LGBT’yi gündeme getirmesini ustalıkla “biz kimsenin yaşam tarzına karışmayız” diyerek geçiştirdi.

Sonuç bölümümde; can ve mal güvenliğine, hukukun üstünlüğüne vurgu yaparak “aykırı düşünceden korkmamak lazım” dedi. “Üreten Türkiye” sözü vererek katma değeri yüksek bilgi üretimine ağırlık vereceklerini belirtti. Orta Doğu’da 30 milyar dolarlık bir et piyasası olduğunu, özellikle Erzurum merkezli hayvancılığı yeniden canlandıracaklarını, güçlü bir sosyal devlet inşa edeceklerine dile getirerek, sürekliliğe ve liyakate atıf yaparak konuşmasını bitirdi.

Kılıçdaroğlu’nun bütün bu helalleşme ziyaretlerinde “birinci tekil şahıs” ekiyle konuşması; “yapacağım” ya da “yaptırmayacağım” şeklindeki söylemleri aday olacağı şeklinde okunabilir.

Son olarak şu notu düşelim: Kürt iş insanlarının müktesebatı ve dile getirdikleri sorun ve talepler, Kürt sosyolojisinin genel yaklaşım ve talepleriyle bire bir örtüşüyor.

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR