Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Nilüfer Zontul Aktaş


Karne'm olur

Yazarımız Nilüfer Zontul Aktaş'ın "yeni" yazısı...


Yarı yıl tatiline karlı kışlı girince kar ve karne sözcüklerini de iç içe konuk etmek istedim yazıma. Karın ve karnenin kimine sevinç, kimine üzüntü oluşuyla, ortak bir paydası vardı, harflerinin ortaklığı ile beraber.

’Kar nem olur, neyimiz olur’’ sorusunun cevabını duyar gibiyim. Bolluk olur, bereket olur, damla olur, deniz olur. Toprağa nem olur, göğe yeniden bulut olur. Yağışı görsel şölen, hepimize huzur olur, neşe olur. Yaptığımız kardan adam olur apak. Mahallede kızak olur, üstüne yazdığımız yazı olur.

Vahim kısmı da soğuk olur acı olur, ağıt olur, yakıtı, örtüsü, yatağı yorganı olmayana kâh hastalık, kâh ölüm olur.

Sınırda nice çocuk için titreme olur, donmamak için, dondurmamak için analara gözyaşı olur. Esasen soru buradadır. ’Kar nem olur, neyim olur’’

Kar ’nemiz olur, insanlığımızın sorusudur, sorgusudur.

Kar vicdanımızda; darda kalana, yardım olur, destek olur, hatta bir kap sıcak çorba, bir bardak çay olur. Gönül karnemizin notlarını ‘aliyyülâlâ’ bilmek için sızıyı, ağrıyı duymak olur, görmek olur. Gönül kapımızı açmak olur, pay olur, paylaşmak olur.

Gelelim yavrularımızın dört gözle beklediği emek karnelerine;

Karne, nemiz olur’’ sorusunun cevabı taktir olur, iftihar olur, sevinç olur, onur olur, başarı olur. Yanı sıra başarısızlık olur, gözyaşı, eksik performans olur. Hayatla yüzleşme olur. Farkındalık olur, sorumluluk olur.

Burada sadece çocuklarımızın eğitim öğretim başarısını değerlendirmek de esasen başarısızlık olur.

Notlarla gelen k(ar)neyi -ar- meselesi yapmayıp, tedbirler almalıdır ebeveynler. Hayatın karnesine eğilip, silinmez notların ehemmiyetine vurgu yapılmalıdır.

 

Karne, hepimizi ilgilendiren bir sonuç bildirgesidir.

Eskiden aileler çocuklarıyla birlikte hayata dair okumalar yapardı. Birlikte iş yaparlar çocukları hayata dâhil ederlerdi. Domatesin, biberin nasıl yetiştiğini bilinirdi, Fen Teknoloji notumuz iyi gelirdi. Damda, eyvanda uzanıp, yıldızları tefekkür ederdik. Çok sevdik gökbilimini. Araştırma yapmayı, ödev verilmese de kütüphaneye koşmayı hayat dersi bildik. Kanla sulanmış topraklarımızı, hatıraları anlatırdı dedem, babam. Tarih, coğrafya yüreğimize işledi.

Bakkal alışverişini biz yapar, biz alırdık para üstünü. Hesap, hiç de zor değildi. Ninemizin, dedemizin masalları, bilmeceleri, kıssaları sevdirmişti bize Türkçemizi, Edebiyatımızı…Cami de dualarla, Din Kültürü ve Ahlak bilgisi dersinin temelini alırdık. Velhasıl; hayata dokunmalı çocuklar. Öğrendiği yol olmalı, yol ise önünde akmalı.

Anlamalı bilgiyi, anlamlandırmalı çocuk, genç.

Zorunluluk değil/ sorumluluk olmalı

Ve öğrenmek zevk olmalı

Zihinlerinde somutlaştırılamayan birçok şeyin bilgi olarak karşılarına çıkması verimli çalışmayı düşürüyor. Kitap aralarında kalan soyut etkileşimsiz öğrenilen bilgiler de zor kavramını, isteksizliği beraberinde getiriyor. Ezberciliğin önde olduğu öğrenme de kalıcı olmuyor.

Çocuklar odalarından çıkıp, ayaklarıyla hayata basmalı. Hayat; kitapların sihirli cümleleri ile birleşmez ise o karneler bize üzüntü olacak, aramız bozulacak, sinirlerimiz bozulacak. Çocuklarımıza kıyacağız en acıma/sızıyla…

Bilgi hayatla bütünleştikçe kalıcı olur, zevk alınır. Öğrenilir öğretilir. Okul, aile, çevre, öğretmen… Karnesi kötü gelen yavrularımızın, gençlerimizin üzüntüsüne ortak olurken, katkımızı da düşünelim …

Kar da, karne de sevincimiz olsun.

O karneler sadece çocukların değil hepimizin, vesselam

 

Kaynak: Milat Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR