Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


KARDEŞLİK BEDEL İSTER

Yazarımız İsmail Hakkı Güleç'in "yeni" yazısı...


Hayatta her şeyin bir bedeli, ücreti, karşılığı vardır. Ama az ama çok bu istisnasız bir durumdur. Bazı şeyler daha ucuzken, bazıları ise daha pahalıdır, bazılarına ise paha biçilemez.

İşte kardeşlik dediğimiz şeyde; bu paha biçilemez şeylerin başında gelmektedir. Bu duygu ve durum imanlı yüreklerde doğar, yeşerir ve de büyür, meyve verir.

İslam kendisine iman etmiş mü’minlerden birbirleriyle kardeş olmalarını ister. Bu kardeşliği o boyutlara vardırır ki; kişi kendi ihtiyacı olduğu halde; kardeşini kendi nefsine, istek, arzu ve ihtiyaçlarına tercih etme durumuna gelebilir.

Allah da (cc) tamda böyle bir duygu, durumdaki sağlam, samimi, ihlaslı, iz’an ve de ittika sahibi mü’min kullarına yardım etmekte, sevmekte, koruyup, kollamakta, onlara dostum diye hitap etmektedir.

Bu duygu, durum İslam’dan başka hiçbir düşünce, fikir, inanç grubunda olmamıştır, bulunmamıştır.

Kardeşlik duygu sunun dünyevi hiçbir maddi karşılığı; onu ödeyecek bir bedeli yoktur, hatta dünyanın tümünü terazinin bir kefesine, kardeşliği de diğer kefesine koysanız kardeşlik ağır basar.

Kardeşliği besleyen bazı şeyler sözkonusudur bunlardan bazıları; sevgi, is’ar, diğergamlık, hüsn-i niyet vs…

Kardeşlikte diğer şeylerde olduğu gibi doğar, yaşar ve de ölür. Onun doğması, yaşaması ve de ölmesi tamamen içsel, duygusal, ruhsal bir durumdur. Olay tamamen bir bedel meselesidir.

Önemli olan onun doğması değil sürdürülebilir, korunabilir, önem ve de ihtimam gösterilebilir bir durumda olmalıdır.

İslam kardeşliğe bu manada çok ehemmiyet, önem yükler. Maalesef kardeşlik duygumuz yara aldı, önemini yitirdi, şu an can çekişiyor.

O nu yaşatmak, büyütmek ve de geliştirmek için gerekli çaba ve gayreti, bedeli kimse göze almıyor, alamıyor!

Durum gittikçe zorlaşıyor, kötüleşiyor, çetrefilleşiyor içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Peki bu olumsuz durumun bir hal çaresi yok mudur?

Elbette şu hayatta her şeyin bir hal çaresi vardır. Her şeyden önce ona inanmak, önem ve ihtimam göstermek elzemdir, mühimdir hatta anın vacibidir. Yani kendimizi değiştirmemiz gerekmektedir.

Son yıllarda kardeşler arasına dünya girdi, şer girdi, zan girdi, menfaat ve nefis girdi. İş o noktaya geldi ki; kardeşler birbirini sevmez, sormaz, ilgi ve alakadar olmaz oldular.

Şairin deyimiyle;

Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü,
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü,
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın,
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Elbette bu dinin sahibi olan yüce Rabbimiz böylesi bir durumdaki,, konumdaki, duygu ve psikolojideki kullarına yardım etmez, onlara izzet, şan ve şeref payesi vermez, onları onurlandırmaz, ödüllendirmez,

Şayet bizler bu durumumuzu düzeltmez, değiştirmez isek, Allah(cc) bizim durumumuzu değiştirmez, düzeltmez.

Kardeşlik aynı zamanda bir yüktür,  bu yükü ancak iman ve salih amel sahipleri omuzlayabilir, yüklenebilir.

Asr-ı saadette Mekkeliler birçok kabile savaşlarında, özellikle Ficar savaşlarında birbirlerini öldürüyorlardı. Onların bir araya gelme ihtimalleri de yok gibiydi.

Bu durum o günün Medine’sinde de çok farklı değildi. Orda da Evs ve Hazreç kabileleri birbirlerini kırıyorlar, sonu gelmez savaşlar söz konusuydu.

Ta ki İslam gelinceye kadar! İslam geldi onlar önce Ona (İslam’a) iman ettiler, bağlandılar. Onu canı gönülden kabul ettiler, Ona ittiba ve itaat ettiler. Bunu yapan Allah’ın(cc) yardımı, rahmeti ve de bereketiydi.

Maalesef bugün beşeri, seküler, modernist duygu, kavram ve de düşünceler, hubb-u dünya (dünya sevgisi), tul-i emel (uzun uzun emeller, hayaller) bizdeki o güzelim kardeşliği yıktı, yok etti.

Halbuki Türkiye Müslümanları çok değil çeyrek asır önce aynı İslam’ın ilk yıllarındaki sahabe-i Güzin gibi tüm etnik, coğrafi, fırkasal, ve de mezhepsel duygu ve düşünceleri yıkıyor yerine tek doğru olan İslam kardeşliğini koyuyorlar, o kardeşliği iliklerine kadar hissediyor, kalplerinde yaşıyorlardı!

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.” (Ali imran-103)

Yine şairin dediği gibi;

Hani söz vermiştik Medine’de,
Dünya kardeşliğinin en güzel teşekkül etmeye başladığı Medine’de, Kıyamete kadar tüm Müslümanlar kardeş olacaktı ve bizler ve bizler "muhakkak ki müminler kardeştir" fermanı ilahisine gönülden bağlanacak, vücudun azaları gibi, birbirimizin derdiyle dertlenip sevinçlerimize ortak olacak, komşusu açken tok yatan bizden değildir düsturuna, evrensel komşuluk bildirisine,
kardeşliğin en alt eşiği olarak bakacaktık.

Maalesef Allah’ım bu yüce duygu ve düşünceyi taşıyamadık bu noktada kaybettik.

Hani mü’minler kardeşti!

Hani birimiz hepimiz, hepimiz birimiz idik,

Hani bir vücudun azaları, bir binanın tuğlaları gibiydik

Olmadı Allah’ım affet bizi!

 

Yine şairin dediği gibi;

ve ne Bağdat'tan
ne Şam'dan
ne Mekke'den

ne Diyar-ı Bekir'den
ne İstanbul'dan
ne Buhara'dan

bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
duymuyor

Duymaz kardeşim duymaz duymak için iman, irfan, vicdan gerekli idi maalesef biz bunları büyük oranda kaybettik!

Bereketimiz, vahdetimiz kardeşliğimiz gitti, gelmesi de biraz zor görünüyor.

Peki ne zaman gelir geri?

Bizler yeniden Avrupa standartları değil, bireyselleşme, sekülerleşme, popülizm değil her şeyin başına Allah’ ın kriterlerini, Allah’ın rızasını koyduğumuz gün gelecek inşaallah.

“Mü'minler ancak kardeşdirler. O halde iki kardeşinizin arasını (bulub) barışdırın. Allah’dan korkun. Ta ki esirgenesiniz.” (Hucurat -10)

Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter. "Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58. Ayrıca bk. EbûDâvûd, Edeb 38, 60;Tirmizî, Hudûd 3, Birr 19; İbniMâce, Mukaddime 17"

    https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/09/quotmusluman-muslumanin-kardesidir-onu-terk-ve-ihmal-etmezquot-hadisi-173961.jpg

Formun Altı

 Eskiden dualarımızda; Rabbenaetina (Ey Rabbimiz hepimize ver) diye dua ederdik!

Şimdi ise; Rabbena hep bana (Ey Rabbimiz sadece bana ver) diye ediyoruz.

Rabbim nefsimizi ve neslimizi ıslah eylesin! Selam ve dua ile..

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR