Kar...
Birazdan kar yağacak belki
bak hisset
hava kurşun gibi ağır mı ağır
apartman boşluğundan
esiyor bir deli rüzgar
ve peşinden belli ki yağacaktır kar
O eski günler kalmadı
gitti deli bir rüzgarın peşi sıra
ne donmak üzereyken yakaladığımız kuşlar
ne de odun sobasının çevresine
oturup halka olduğumuz günler
ne de bir bardak sıcak çay
ve ne de ateşte çatırdayıp pişen kestaneler
Kar pekmezini bilir misin
hiç tattın mı karlamacı
ya da köpeklerin bastığı adımlarla
eriyen ilk karı,
nenemin 'it karı' dediği karı
Okullar hiç tatil edilmezdi
bilebildiğim kadar
köy yolları sadece çamurdan geçilmezdi
daha henüz çatılı evlerimiz yoktu
toprak damlı evler kardan damlardı hep
işsiz adamların ellerinde kazma kürek
ha bire kar kürelerlerdi
Şimdi ne toprak damlı evler
ne üzerinden kestane pişen sobalar
ne bir bardak sıcak çay
ne de hemencecik eriyen o karlar
Ha bire okullar tatil edilir
kent bir nezleden yatağa düşer
düşer de upuzun yatar
belki de gelecek bahara kadar.