Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


İyi Niyet ve Hata

Yazarımız Yusuf Yavuzyılmaz'ın "yeni" yazısı...


2023 seçimi giderek yaklaşırken başörtüsü konusu yeniden siyasetin merkezine oturdu. Sorun hakkında iyi niyetli bir adım atmaya çalışan Kılıçdaroğlu’nun yasa teklifine karşı Erdoğan sorunu Anayasa değişikliği teklifi ile daha üst düzeyde kökten çözme kartını açtı. Böylece CHP’yi bir samimiyet sınava sokmaya çalıştı. Şurası açık ki, herkes samimiyet sınavından geçiyor. Başlangıçta CHP lehine olan durum tersine dönebilir. Kaldı ki, CHP içinde önemli bir grup Kılıçdaroğlu’nun hamlesinden memnun değil. Daha derindeki sorun ise Cumhuriyet modernleşmesinin din – devlet ilişkileri konusunda oluşan değişim taleplerinin halkta karşılık bulmasının getirdiği gerilim ile ilgilidir. Bundan dolayı radikal ulusalcı laikler başörtüsü kanununu Cumhuriyetin kazanımlarının kaybedilmesi olarak görüyor.

Kılıçdaroğlu’nun çıkışı hiç kuşku yok ki, muhafazakâr dindarlarla helalleşme projesinin adımlarından biri. Ancak muhafazakâr dindar kesimde CHP’ye karşı derin bir güvensizlik var. Kuşkusuz bu güvensizliğin tarihsel kodları var. Kılıçdaroğlu bu tarihsel anlayışı kırmak istiyor. Ancak Cumhuriyet modernleşmesinden bu tarafa mücadele içinde olan laik modernleşmeciler ile muhafazakâr dindarların uzlaşması kolay değil. Her iki kesimde de diğeriyle ortak yaşama kültürü toplumsal alanda olsa da siyasal alanda yeterli değil. Bundan dolayı siyasal rekabet sert geçiyor. Çünkü siyasal iktidarı ele geçirmek, devletin devasa gücünü eline geçirmek anlamına geldiğinden, diğerine karşı üstünlük sağlayan bir aracı ele geçirmek anlamına geliyor.

Başörtüsü veya genel anlamda örtünme konusunda dindarları tavize zorlamak hiç ahlaki bir tutum değildir. Başörtüsünün Kur’an’da olup olmadığı konusu ise, tartışmanın sürdüğü zamanlarda anlamlı bir tartışma görünmüyor. Başörtülülerin hakkını savunmak yerine, hakkın kendisini tartışma konusu yapmak ahlaki bir tavır değildir. Çünkü örtünmenin Kur’an’daki anlamı ve karşılığı üzerine yürütülen tartışma, görüş dillendirildiği zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Yasağı ortadan kaldıracak yerde talebin doğru olmadığına yönelik açıklamalar doğru olmadığı gibi ahlaki de değildir. Eğer değişikliğe dini olduğu gerekçesiyle muhalefet ediliyor ise bu ahlaki değildir. Kaldı ki, başörtüsüne karşıtlık genellikle laiklik ile temellendirildiğinden sorunun dinle ilgili algıladığını gösteriyor.

Öte yandan toplumsal değişime paralel olarak siyasal partiler görüşlerini revize edebilirler. Partilerin ideolojik tutumlarını değiştirme ihtimalini kimse kabullenemiyor. Herkes tarihten devraldığı siyasal mirasın aynen devam etmesini istiyor. Çünkü ötekini konumlandırdığımız alan terk edilsin istemiyor. Belki de bu ikinci bir davranış biçimimiz ve yöntemimiz olmadığından dolayıdır.

Tarihsel olarak sol-Kemalist-ulusalcı partilerin din ile mesafeli yer yer karşıt tutumları sağ -muhafazakâr partilere büyük bir temsil avantajı ve üstünlüğü sağladı. Şimdi bu denklemde meydana gelecek değişiklik önemli politik kaymalara neden olabilir. Sol geleneğin din hakkındaki geleneksel düşüncesi değiştiğinde, oy deposu dindarlar olan sağ muhafazakârlar ne yapacakları önemli bir sorunu karşımıza çıkaracak. Kuşkusuz yeni ve farklı politikalar geliştirmek zorundalar. Bu yüzden sağ muhafazakârlar siyaset yaptıkları konfor alanının değişmesini istemiyorlar. Aslında istedikleri şey sol geleneğin ateizme yakın bir yerde durmalarının devamıdır.  Çünkü dinle barışık bir sol hareket, sağ-muhafazakarlığın bütün siyasetini boşa çıkaracak, yıllardır hak etmedikleri bir temsil kabiliyetinden yoksun kalacaklardır.

Aslında CHP’de bir değişim olursa bu dindarların zaferi olacaktır. Nihayetinde talepleri rakip parti tarafından bile kabul edilmektedir. Siyasal anlamda hiçbir parti seçmenin çoğunluğunun isteklerini göz ardı edemez. Şimdi asıl soru şu: CHP’nin değişmesi isteniyor mu, yoksa değişme ihtimalinden korkuluyor mu?

Başörtüsü konusundaki tartışma, yeni bir aşamaya geldi. İktidar çevreleri ve onun destekçisi muhafazakâr dindarlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun çıkışı ile hem geleneksel CHP zihniyetini kırdığını hem de Ak Partiyi harekete geçirmesi anlamında önemli bir fırsat olarak görülüyor. Bundan dolayı Erdoğan hemen harekete geçerek Kılıçdaroğlu’nun önerisini bir üst düzeye taşıdı ve Anayasa değişikliği önerdi. Eğer anayasa değişikliği önerisi kabul edilirse bu çok önemli bir kazanım olacağı düşünülüyor.

İktidarının ilk dönemlerinde başörtüsü sorununun çözümü için Ak Parti önemli adımlar attı. Bu çaba, toplum tarafından desteklendi ve mücadeleye saygı duyuldu. Ancak bu konuda kalıcı yasal değişikliğe gitmedi veya gidemedi. O dönemlerde bu değişimin önündeki en büyük engellerden biri CHP’nin statükonun en önemli bileşenlerinden biri olmasıydı. Şimdi CHP’nin girişini, yasal değişiklik konusuna direnecek en büyük engeli de ortadan kaldırdı.  Aslında CHP’nin girişimi herkes için bir test. Ayrıca bu girişim başörtüsü konusunda nasıl bir yasal değişiklik yapılması gerektiğini de tartışmaya açtı.

Ak Partini ilk dönemlerindeki mücadelesinin Türk siyaseti açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.  Ancak bu çizgi sürdürülemedi. Özellikle MHP ile iş birliğine gittikten sonra Ak Parti muhafazakâr- milliyetçi bir çizgiye geldi. Bir zamanlar mücadele ettiği statükonun parçası oldu ve milliyetçi bir retoriğe evrildi.

Tartışmaların seyri, çeşitli kesimlerce verilen tepkiler, Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışı ile büyük bir siyasi hata yaptığını gösteriyor. İnsani olarak makul sayılabilecek bu öneri ile ne kendi taraftarlarına ne de karşı tarafa kendini beğendiremedi. Üstelik Erdoğan öneriyi bir üst seviyeye taşıyınca daha da zorda kaldı. Kılıçdaroğlu, yaptığı hamle ile Ak Parti’nin elinden başörtüsü kozunu almaya çalıştı. Ancak Erdoğan’ın hamlesiyle zor duruma düştü. Kendi önerdiği kanunun bir üst versiyonu olan anayasa değişikliğe karşı çıkması açık bir tutarsızlık olacak.

Öte yandan temel insan hakları yasanın ve anayasanın konusu olamaz. Yasa ve Anayasalar temel insan haklarının önündeki engelleri kaldırırlar. Bir temel hakkın kullanımı yasaya konu oluyorsa başka birinin yasayı değiştirmesiyle hak yasadışı hale gelir. Ayrıca başörtüsü yasağını ortadan kaldıran bir metnin referanduma gitmesi de son derece sakıncalıdır. Çünkü günümüz siyasal kamplaşmasında yasak referandumdan geçmeyebilir. Yani temel bir hak, yolsuzluk, ekonomi, gelir dağılımı konularında iktidara karşıt olanların oyuyla reddedilebilir. O zaman Müslüman kadınlar kamuda örtünme talebini kabul etmiş mi olacak? Kaldı ki, temel haklar referanduma sunulduğunda aynı yaklaşımın Avrupa ülkelerinde uygulamaya konduğunu düşünün. Örneğin Almanya siz referandumla sorunu çözdünüz bizde konu ile ilgili olarak referandum yapacağız derse ona hangi argümanlarla karşı çıkılabilir.

Öte yandan Siyasal önyargılar neredeyse bütün tartışmaların önünü tıkıyor. Karşı tarafın yaptığı önerilerde samimiyetsizliği üzerine bina edilen bu anlayışla müzakereci ve çoğulcu siyaset mümkün değildir.

 

Kaynak: FarklI Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR