Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


İSLAMCILIK ÜZERİNE GÖZLEMLER (1)

Aslına bakılırsa İslamcılığın temel sorununun ne olduğunu Pakistanlı İslam düşünürü Fazlurrahman net bir biçimde ortaya koymuştur: "İslam´ı tarihin enkazından nasıl temizleyecek, onu sadece Müslümanlar arasında değil, topyekûn dünyada canlı bir güç haline


İSLAMCILIK ÜZERİNE GÖZLEMLER (1)

İslamcılık tartışmaları konusunda kafa karışıklığı sürüyor. Tartışmanın sağlıklı sürdürülmesindeki ilk zorluk sınırları kesin tanımlanmış ve tamamlanmış İslamcılık projesinin elimizde olmamasıdır. İlk dönem İslamcılar için İslam ülkelerini sömürgeden kurtarmak, ikinci dönem İslamcılar için İslam devleti kurmak, üçüncü nesil İslamcılar için bir arada barış içinde yaşama modelleri ön plandaydı. Bunlardan her biri zaman içinde dönüşmüştür ve bugün savunulanlar da ileride değişecektir. İslamcılık din değildir, din temelinden giderek çağdaş sorunların üstesinden nasıl gelineceğine dönük bir okuma, bir imkân arayışıdır. Doğası gereği tarihseldir, hataya açıktır ve değişime gebedir. İslamcılık tartışmalarını zorlaştıran ikinci etken, İslamcılık tartışmasının din ve ideolojiden bağımsız olarak anlamlandırılamayacağı gerçeğidir. Sınırları belirlenmiş bir İslamcılık tanımı üzerinde yapılacak bir tartışma doğası gereği eksik bir tartışma olacaktır.

Aslına bakılırsa İslamcılığın temel sorununun ne olduğunu Pakistanlı İslam düşünürü Fazlurrahman net bir biçimde ortaya koymuştur: "İslam´ı tarihin enkazından nasıl temizleyecek, onu sadece Müslümanlar arasında değil, topyekûn dünyada canlı bir güç haline nasıl getireceğiz?"(1). Bu noktada İslamcıların temel sorunları, yaşanan ve sorunlu olan tarihin nasıl ve hangi yöntemlerle temizleneceği, sonrasında yeniden nasıl inşa edileceği ile İslam´ın dünyada nasıl güç haline getirileceği sorularıdır.

İslam aydınlanma ve modernleşme dönemleriyle birlikte dünya sisteminde belirleyici bir aktör olmaktan uzaklaşmıştır. Dolayısıyla bu dönemde konuşan bütün aydınlar yenilgi psikolojisinin içinden konuşmaktadır. İlk sorun bu yenilmişlik psikolojisinin üstesinden gelmektir. Bu da fiili olarak İslamcılığı sömürgecilikle mücadele eden bir ideoloji haline getirmiştir. İslamcılar bütün enerjilerini geri kalmışlığın nedenlerini sorgulamaya ve çıkış yollarını aramaya harcamıştır. Daha sonra kurtuluşun İslam devleti etrafında olacağı düşüncesiyle siyasal İslam´ın temelleri atılmıştır. Kuşkusuz bu düşüncenin oluşumunda modern ulus devletin gücü geniş ölçüde etkili olmuştur. Çağımızda ise dinin insanlığa ne sunacağı, insanlığın karşılaştığı sorunlara nasıl cevap vereceği ön plana çıkmıştır. O zaman İslam´ın geleceğini belirleyecek soru şu olacaktır: "İslam´ın insanlığa sunduğu alternatif ve modern dünyaya cevabı nedir?" Bu soru cevaplanmadığı sürece İslam´ın etkin olması bir hayli zordur.

Şurası açık ki, İslam, aydınlanma, akılcılık, bireycilik ve ulus devlet temelinde etkili olan modernizm sürecinde sonra dünyada siyasal ve askeri yönden kurucu bir aktör olma özelliğini kaybetti. İslamcı aydınların İslam´ın yenildiği bir zaman diliminin içinden bize seslenmeleri temel düşünceleri üzerinde belirleyici bir rol oynamıştır. Modern dönemdeki İslamcı hareketleri değerlendirirken bu özelliği gözden uzak tutmamak gerekir.

 Türkiye´de siyasal akımların tümü özellikle Cumhuriyet dönemindeki gelişimi, anlatısı ve dünyayı yorumlama ve siyaset yapma biçimi Kemalizm´le şu veya bu şekilde bağlantılıdır. Kemalist sisteme ilk ciddi eleştirilerden bir sosyalistlerden geldi. Dünyadaki yükselen sol hareketlere koşut olarak TİP etkinliğini artırması Kemalist sistemde sıkıntı yarattı. Ancak sosyalistlerin yarattığı rahatsızlık kolaylıkla terörize edilerek legal alanın dışına itildi ve etkisizleştirildi. Türkiye´de sosyalizmin iki temel handikabı oldu:
1- İşçi sınıfının olmadığı bir toplumsal zeminde sosyalizmi üretmek.
2- Toplumun çoğunluğunu oluşturan Sünni İslam yerine Alevilerle kurduğu ittifak. 

Sol-sosyalist hareketler toplumla diyalog kuracak sağlıklı bir dil üretemeyince sınıf temelinden çok din karşıtı tavrıyla ortaya çıktı ve zorunlu olarak üniversite ve aydınlarla sınırlı kaldı. Bunun doğal sonucu askeri elitizme yaslanmaktı ve yaslandı. Türk solu bu özelliğini halen büyük ölçüde sürdürmektedir.

Dünyada ki yükselen sol hareketlerin etkisiyle Türkiye´de meydana gelen hareketlenme büyük toplumsal dönüşümlere kaynaklık edemedi. 70´li yılların başından başlayan ve İslam dünyasının diğer havzalarında yetişen fikir hareketlerinden tercümeler yoluyla beslenen İslamcılık hareketi ise doğan muhalefet boşluğundan iyi yaralandı. 1990´lardan itibaren başlayan RP´nin yükselişini Kemalistler hazmedemedi ve sert tepki gösterdiler. Ama kabul etmek gerekir ki, Kemalizm´in fazla şansı yoktu, zamanın ruhuna uymayan paradigmasıyla sürgit etkili olması mümkün değildi. Bu yüzden refah Partisi karşısındaki bir sonraki dönemde yenilmek üzere olan son büyük direnişiydi 28 Şubat sürecinde yaşananlar.

Zaman içinde siyasal paradigmasının keskin çizgilerle belirlenmemiş esnek yapısının sağladığı avantajı iyi kullandı İslamcılar ve her krizden değişerek ve güçlenerek çıktılar. Zaman içinde batı ve demokrasi karşıtlığından, demokrasi ve insan hakları taraftarlığına everildiler. Böylece hem kendilerine yönelik eleştirileri atlattılar hem de kitleselleştiler. Kemalist sisteme dönük ciddi eleştirilerden biri de Milli Görüş geleneğidir. Milli görüş bir yandan İslami geçmişe duyulan özlemlere ve Asr-ı Saadet bilincine, diğer taraftan İşçi partisinin başarılı olamadığı muhalefet boşluğunu doldurarak çekim merkezi oldu. Milli Görüş geleneğinin başarısı şunlara bağlıydı.

1-Türkiye´de siyaset sınıflara değil değerlere dayalı yapılıyordu. Bu anlamda en geniş kapsamlı değerler sistemine onlar sahipti. 

2- Toplumun en büyük kitlesi Sünni kesimle ittifak yapmıştı.

3- Aleviliğin tarihsel nedenlerle kuşku ile baktığı ve reddettiği Osmanlı geçmişini sahiplenmesi.

4- Kalınmacı olması ve Batıya kafa tutması.

1970´lerden itibaren ortaya çıkan ve 90´lardan sonra kendini iyiden iyiye hissettiren Kürt hareketi ve ekonomik sarsıntılar sağ ve sol siyasal partileri işlevsizleştirdi. Sol ve sağ yapılar toplumla bağlantısını zedeledi ve kirlendi. Ortaya çıkan siyasal ve toplumsal boşluğu İslamcılar doldurmakta zorlanmadı.

Kemalist elitlerin İslamcıların siyasallaşarak iktidar taleplerine sert tepki göstermelerini anlayışla karşılamak gerekir. Bu hem Kemalistlerin devlet imkanları ve resmi araçları kullanarak gerçekleştirmek istedikleri seküler-modernleşme talebi kesintiye uğramasıyla, hem de devlet imkanlarını kullanarak siyasetten uzak tutmaya çalıştıkları toplum kesimlerinin aynı imkanları kendilerine karşı kullanmaları endişesinden kaynaklanmaktadır.

Kemalist çevrelerin temel eleştirilerinden biri İslamcıların siyasal alandaki arayışlarına karşı dini siyasallaştırıyorlar eleştirisidir. Bir sorunun siyasallaşması mutlaka kötü bir duruma işaret etmez. İslam´ın siyasallaşması, Kürt sorununun siyasallaşması toplumsal alanda İslam ve Kürt bağlamında bir soruna işaret ediyorsa bu sorunların siyaset diline tercüme edilmesi demokrasi açısından son derece anlamlıdır. Siyasallaşamayan veya siyasallaşma imkânı bulamayan düşüncelerin negatif siyasete, yani teröre yöneleceği açıktır. Bundan dolayı ben siyasallaşmayı bir tehlike olarak değil bir imkân olarak görmek gerekir.

Kemalizm´in bütün baskılarına rağmen çeşitli şekillerde siyasal alanda var olmaya devam eden İslamcılar, siyasal alanda rakiplerinin bıraktığı boşluktan ve başarısızlıklardan yararlanarak belirli başarılar elde etmişlerdir. İslamcıların Özal, Erbakan ve Özellikle Erdoğan dönemlerindeki en önemli icraatları;
1-Halkla devletin barışmasını sağlamak,

2- Siyasetin önündeki engellerin kaldırılması ve yaşanan elit değişimi,
3- Anadolu sermayesinin birikimini etkinleştirmek ve dünyaya açılımını sağlamak,
4- Kemalizm´in sitem üzerindeki kontrol gücünü kırmak.
5- vesayet sistemini işlevsizleştirmek

6- Kangren haline gelen Kürt sorunu hakkında çözüm sürecini başlatmak.
7- Uzun süre ihmal edilen İslam dünyasına eğilmek.

8- Türkiye´yi sadece kendi içindeki sorunlarla boğuşan üçüncü dünya ülkesi olmaktan çıkarmak.

9- Askeri vesayet sistemini geriletmek.

         Ancak tüm bu başarılara karşın hem ülke içindeki hem de dünya odakları karşısında sürekli sınava tabi tutulan ve başarısızlığa mahkûm edilmeye çalışılan İslamcıların işinin kolay olmadığı/olamayacağı açık. Nitekim Batının bütün demokratik değerlerine karşın Mısır´daki askeri darbeyi desteklemesi ve ardından verilen idam kararlarına sessiz kalması durumu açıklamaktadır. Batı İslam ülkelerinin kendi iradelerine sahip çıkma imkânı belirince demokrasi konusundaki hassasiyetlerini kolaylıkla ihmal etmektedir.

İslamcıların en önemli sorunu ideal olanla reel olan arasındaki uyumsuzluktur. Ne yazık ki, İslam dünyası siyasal, ekonomik ve kültürel anlamda paramparçadır. İslam ülkelerinde ordular dış değil iç düşmana karşı konumlandırılmış durumdadır. İslamcılar bir taraftan emperyalist ülkelerle, diğer yandan ülkelerini yönetmekte olan yerli elitlerle mücadele etmek zorundadır. Demokratik yöntemle iktidara gelen İslamcılar bir taraftan kendi ülkelerindeki laik-batıcı elitle, diğer yandan da dünya sistemini elinde tutan güçler arasında varlığını sürdürme sorunuyla karşı karşıyadır. Üstelik yerli laik-batıcı elitlerle dış güçler sürekli birbirini desteklediği bir ortamda İslamcıların işe daha da zorlaşmaktadır.

İslamcı akımların kendi yapılarından ve toplumla olan sorunlu ilişkilerinden doğan sorunlar da, İslamcılığın geleceği hakkında belirleyici rol oynayacaktır. Modern İslamcı akımların bir kısmı tarihteki her şeye aşağılayıcı ve dışlayıcı bir dille yaklaşmaları sonucunda toplumla sağlıklı iletişim kurma imkanını tüketmektedirler.

İslamcıları yaşadığı çağın düşünce akımlarıyla diyaloğa girmesi kaçınılmazdır. Müslüman entelektüeller dünyadan kopuk yaşamadıklarından zamanlarındaki ideolojik akımlardan çeşitli ölçülerde etkilenirler. Ali Şeriati´in sosyalizmden etkilendiği söylenir, ama son derece sert eleştiriler de yapar. Sosyalizme yaklaşan ve eleştiren görüşler 1960´lardan itibaren yükselen sol dalga ile ilgili olduğunu unutmamak gerekir. Günümüzde Liberalizme yaklaşan ve eleştiren görüşlerde liberalizmin yükselişiyle ilgili olduğu açıktır. (devam edecek)

 

1)    Fazlurrahman, İslami Yenilenme I, Ankara Okulu Yayınları

 

 

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR