Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


Irkçılığın psikolojisi

Yazarımız Bilal SAMBUR'UN "KONUYA DAİR" ANALİZİ...


Siyah insanlara karşı Amerika ve Avrupa’da hakim olan beyaz ırkçılık, dünyanın en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Irkçılık, sadece Amerika’yla veya Avrupa’yla düşünülemez. Irkçılık, bir insanlık ve dünya sorunudur. İnsanın olduğu her yerde ırkçılığın olduğunu söyleyebiliriz. Her toplumda sergilenen açık veya gizli ırkçılığın farklı biçimlerinin farkında olmak önemlidir. Irkçılığın olmadığını inkar etmek, aslında ırkçılığı meşrulaştırmaktan, yaygınlaştırmaktan ve yıkıcı kılmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Irkçılığın varlığını kabul etmek ve kendi ırkçılığının farkında olmak, ırkçılıkla mücadelede en önemli konu olarak değerlendirilmelidir. Irkçılıkla mücadele, kendi ırkçılığının farkında olmakla ve kendi ırkçılığını kabul etmekle başlar.

Irkçılık, insan toplumlarının tamamında olmasına rağmen, ırkçılık doğal bir durum değildir. İnsanlar, ırkçı doğmamaktadırlar, ırkçılığı öğrenmektedirler. Irkçılık, bir kurgudur. İnsanlar, ırkçılığı icat etmektedirler. Kişiler, içinde bulundukları kültürden, tarihten, toplumdan, siyasal düzenden ve inançlardan ırkçı olmayı öğrenmektedirler. Afrikalıların derilerinden dolayı daha aşağı düzeyde insanlar olduklarını Beyaz Amerikalılar, mensubu oldukları kültürden öğrenmektedirler.

Irkçılık ideolojisi, biyolojiye dayandığını iddia etmektedir. Bir grubun kendisine ait biyolojik özelliklere sahip olduğu ve bu biyolojik özelliklerin o grubu diğer topluluklardan üstün kıldığı şeklindeki bir kabul, biyolojik ırkçılığın en temel varsayımıdır ırk kavramı, biyolojik bir gerçeklik olmadığı gibi, ırkın hiçbir biyolojik geçerliliği de bulunmamaktadır. Irk, biyolojik bir gerçeklik olmaktan ziyade toplumsal kabullerin ve siyasal hegemonya sonucu oluşturulan yanılsamalardır. Irkçılık çerçevesinde oluşturulan yanılsamalar, sürekli olarak kurgulanarak ırkçılığın var olması ve kurumsallaştırılması sağlanmaktadır.

Irkçılık, insanın insan üzerinde egemen olması için uydurulan hastalıklı bir kurgudur. Bir toplum, bir başka toplumsal grup üzerinde egemen olma ayrıcalığına sahip olmak için ırkçılığı icat etmekte, benimsemekte ve uygulamaktadır. Egemenlik mücadelesinin olduğu her yerde, ırkçılık vardır. Irkçılık, soyut bir yanılsama değildir. Somut egemenlik ilişkilerinden beslenen ırkçılık, üstün olduğuna inanılan grubun, aşağı olduğu düşünülen gruba tahakküm etmesi anlayışına dayanmaktadır. Üstün olduğuna inanılan grup, aşağı görülen gruba tahakküm etmek için onu hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakmak suretiyle ırkçı egemenliğini devam ettirmektedir.

Irkçı insanlar, kendi gruplarının bütün olarak iyiye, güzele ve doğruya sahip olduğu yanılsaması içindedirler. Kendi gruplarının bütün dünyadan ve insanlardan değerli ve üstün olduğuna inanırlar. Kendi gruplarının üstünlüğüne inanan ırkçılar, diğer grupları bütün kötülüklerin, olumsuzlukların ve sorunların kaynağı olarak kurgularlar.

Irkçılık, insan hayatının tamamını kaplayan bir sapkınlıktır. Kişiler, ilk önce ırkçı yanılsamaları kabul ederler, içselleştirirler ve onlara şüphesiz bir şekilde inanırlar. Kişilerin inandığı ırkçı kabuller, kurumlara sinmeye ve sızmaya başlar. Süreç içerisinde ırkçılığın bütün kültürel yapıyı etkilemesi, ırkçılık dediğimiz tedavisi olmayan hastalığın doğmasına yol açmaktadır. Irkçılığı bireysel, kurumsal ve kültürel boyutlarıyla bir bütün olarak ele almak lazımdır.

Kurumsal ırkçılık, ırklar arası eşitsizlikleri uygulamayı ve kalıcılaştırmayı amaçlamaktadır. Amerika’da kölelik ve Jim Crow uygulamaları, ırksal eşitsizlikleri devam ettirmek için uzun süre uygulanmıştır. Amerika’da uzun bir süre siyahların mülk sahibi olmaları finans ve bankacılık işlemlerinden yararlanmaları ve iyi bir eğitim almaları engellenerek ırkçı bir eşitsizliğin ortaya çıkması sağlanmıştır. 1964 yılındaki Sivil Haklar Hareketi sonucunda ayırımcılığın kaldırılması konusunda olumlu adımlar atılmasına rağmen, ırkçılık Amerika toplumunda çözülemeyen sorun olmaya devam etmiştir. Amerika, tarihsel olarak kurumsal ırkçılığı uygulayarak kendi elleriyle oluşturduğu ırkçılık canavarıyla bugün baş edememektedir.

Irkçılığı oluşturan unsur, kültürdür. Irkçılığa uygun karakterde bir insan ve toplum oluştuğu zaman kültür, ırkçılığın cennetidir. Kültür yoluyla, ırk üstünlüğü yanılsaması gerçekmiş gibi nesilden nesile aktarılmaktadır. Irkçı bir kültürde yetişen kişiler, sözleriyle, şakalarıyla, davranışlarıyla sembolleriyle ırkçılıklarını ortaya koymaktadırlar. Kültürün, kurumların ve siyasetin nefes vermesiyle ırkçı psikoloji canlanmaktadır. Irkçı psikolojinin ve kültürünün canlandığı bir yerde hiç kimsenin nefes alması mümkün değildir. İnsanlara nefes aldırmayan şey, ırkçı psikoloji ve kültürdür.

Kaynak: Milat Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR