Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


İnsanın Anlam Arayışı ve İstismar

Yazarımız Yusuf Yavuzyılmaz'ın, "yeni" yazısı...


Hiç kuşku yok ki, insan diğer canlılardan farklı donanımlara sahiptir. Bu donanımların en önemlisi, insanın bir anlam dünyasına sahip olmasıdır. Anlam dünyası, hayatın hangi değerler çerçevesinde yaşanacağı sorusuyla bağlantılıdır. İnsan hayatına anlam katan değerler temelde din ve ahlak tarafından belirlenir. Kuşku yok ki, ahlak sistemleri de büyük ölçüde dinden beslenir. Din, temel ahlaki değerleri üst bir alana refere ederek izafilikten ve tarihsellikten korur. Bilindiği gibi insan sorununu temel alan İlkçağ Yunan düşünürleri olan Sofistler, değerlerin de bireyden bireye değiştiğini iddia ederek, izafiliğin kapısını sonuna kadar açmışlardı. Buna karşılık Sokrates, temel değerlerin insan aklında doğuştan değişmez değerler olarak var olduğunu iddia etmiştir. İslam, insanın uyacağı temel değerlerin vahiy tarafından belirlendiğini ve bu değerlerin değişmez temel değerler olduğu tezini esas alır.

Anlam arayışında asıl sorun, insanın hangi değerler ölçütünde hayatını anlamlandırabileceği sorunudur. Bir diğer önemli sorun da bu değerlerin kaynağının ne olduğu sorunudur. İslam bu konuda vahye ve fıtrata vurgu yapar. Vahiy, yanılmaz ve tarih üstü olan yaratıcıdan gelen bilgi olarak tanımlanırken, fıtrat, Allah’ın insana kodladığı iyi değerlerin bulunduğu kaynak olarak tanımlanır.

İnsanın anlam arayışının temelde din ve seküler anlayışlar tarafından şekillendirildiği bilinmektedir. Seküler olanın yaygınlaşması büyük ölçüde modern dönemde aydınlanma felsefesiyle birlikte başlamıştır. Aslında kilisenin hayata tahakkümüne karşı başlayan bu hareket sonuçta dinin yerine aklı koyarak yeni bir varlık ve ahlak anlayışı geliştirmiştir. Aydınlanma felsefesinin temel tezi şudur: Akıl dışında insanı hakikate götürecek hiçbir yol yoktur. Bundan dolayı, aklın dışında, üstünde, ötesinde hiçbir bilgi kaynağı yoktur. Aydınlanma düşüncesine göre vahiy bir bilgi türü olamaz.

 Kur’an’ın ifadesiyle yaşanılan hayatı tek mümkün hayat biçimi olarak tanımlayan seküler düşünceye göre temel argüman şudur: "Onlar dediler ki: 'Bu dünya hayatımızdan başkası yoktur. Ve bizler diriltilecek değiliz '( Aziz Kur'an/ Enam, 29) Modern sekülarizmi en iyi anlatan ayetlerden biri budur. Sekülarizm, bilindiği gibi dinin hüküm ve kurallarını sadece toplumsal hayattan değil, zihinsel düşüncenin parametresi olmaktan çıkarılmak olarak tanımlanabilir. Aşkın/müteal/metafizik olanı hayatından çıkaran insan sadece dünya lezzetlerini önemseyen bir felsefeye tutunur. Nefs ve onun isteklerini tatmin yaşamın tek gayesi haline gelir. Bu anlamda modern insanın çıkmazı nefsini ilah edilmesidir.

Aydınlanma felsefesinin en önemli parametresi akılcılıktır. Vahyi değerleri içermeyen ve hakikatin salt aklın sınırları içinde anlamlandıran akılcı anlayış, İslam dünyasında akıl – vahiy tartışmasının da temelini oluşturmuştur. İslam, inancında akıl hakikatin kurucusu değil, verili hakikati anlayıp değerlendiren en önemli bilgi kaynağıdır. Burada sorunlu bakış aklın verilerini temel alarak, aklın vahyi kuşatacağına inanmaktır. Aklın bir bilgi kaynağı olarak kabul edilmesi başka, tek ve yanılmaz bilgi kaynağı olarak kabul edilmesi başkadır. Bir defa, insan bilgisi ile Allah'ın bilgisi farklı ontolojik düzlemin ürünüdür. Allah, sınırsız, öncesiz ve sonrasız, zaman ve tarih üstü, bilgisi sınırsızdır. İnsan ise sınırlı, tarihsel, yanılan, hataya açık bir yapıdadır. Sınırlı olanla yanılanla, tarihsel olanla; sınırsız, yanılmaz, tarih ve zaman üstü nasıl kuşatılabilir.

Vahiy, değerler alanında iyiyi kötüden ayıran tek hakiki ölçüttür. Dine değil, akla ve vicdana ihtiyacınız var demek modern aydınlanma felsefesinin bir paranoyasıdır. Vicdan ve akıl tek başına hakikati bulmaya yeterli olsa idi, Allah’ın Peygambere vahiy göndererek tarihe müdahil olması söz konusu olmazdı. Kaldı ki, insanlık tarihinden biliyoruz ki, akıl, birbirine zıt değerler içeren felsefeler üretmiştir. Ne vicdan ne de akıl tek başına hakikatin kaynağı değildir. Öyle olsaydı vahye gerek kalmazdı.

Anlam arayışının en önemli kavramı, İnsanı insan yapan en önemli değer özgürlüktür. Özgür iradeye dayalı teklif yoksa sorumluluk da yoktur.. İnsan Allah'ın teklifini kabul eder veya etmez. Her iki tavrın sorumluluğu insana aittir. Allah insanlara teklif yapar ve dileyenin dilediğini seçmesinin önünü açar. Hiç kimse, diğerini beşeri düzeyde seçiminden sorumlu tutamaz. Seçiminden sorumluluğun hesabını Allah sorar. Bu yüzden imanın tarihi inkarın tarihi kadar eskidir.

İnsanın en önemli özelliklerinden biri de kendi kendisini eleştirinin öznesi yapmasıdır. "Biz nerede hata yaptık" şeklinde oluşan iç eleştiri, insanın zaman zaman anlamdan kopuş tehlikesi ile hesaplaşmasını sağlar. Kuşkusuz her sosyal olayın iç ve dış faktörleri vardır. Dış faktörler etkileyici iç faktörler belirleyicidir.

Verimli eleştiri özneyi merkeze koyarak yapılır. İslam inancında kendine dönük eleştiri tövbedir, hatalarıyla yüzleşme cesarettir; arınma bilincidir; yeniden inşa hareketidir.

Anlam arayışının en önemli sorunlarından biri değerleri araçsallaştırmak ve asıl mecralarından saptırmaktır. İbadetlerdeki riyakarlığın ve gösterişçi dindarlığın arka planında Kur'an ahlakıyla ahlaklanmamanın yarattığı eksiklik yatmaktadır. Ahlak, bir ibadetin temelindeki samimiyettir, ihlastır, iyi niyettir, fedakarlıktır. Ahlaki bir tutarlılık yoksa yapılan ibadet konuşulan söz değerini yitirir. Bilginin, irfanın ve direnişin yerini slogan alır. Ne yazık ki, İslam dünyası böyle bir yüzeyselliğin içindedir.

İbadet ve davranışlardaki irfanı boyutu inkar etme şeklinde ortaya çıkan İslamcı selefi tavır sadece sevgisizliği yaymakla kalmadı, dini tavırdaki manevi derinliği de örseledi. Sonuçta şekil ve kuraldan oluşan içerikten yoksun bir dindarlık ortaya çıktı. Fıkıh (kural) irfan(ahlak) dengesi bozuldu. Denge kaybolunca içerik boşaldı. İçeriğin boşalması şeklin yüceltilmesine zemin hazırladı. Sonuçta namaz, oruç, zekat, örtünme gibi ibadetlerin dayandığı felsefe ortadan kalktı ve içeriği boşaldı. İbadetlerini yapan ama yalan söyleyen sözünü durmaya sorunlu tipler ortaya çıktı. Namazı ibadet olarak algılayan zihin yalandan uzak durmayı ve sözünde durmayı ibadet olarak algılamadı.

Din istismarı, kişinin yaptığı işle bağlantılı değildir, samimiyet ve doğrulukla bağlantılıdır. Örneğin bir işe başlarken Bismillahirrahmanirrahim diyen insan bu sözü ve eylemi Allah rızası için yapıyorsa samimidir. Bir ibadet ve söz Allah rızası dışında bir amaç güdüyorsa istismardır. Kuşkusuz bunu belirlemek de kolay değildir. Samimi olan birini istismarla suçlamanın vebali ise son derece ağır bir vebaldir.

Samimiyet söz konusu olduğunda gündeme gelen en önemli kavramlardan biri de münafık tavrıdır. Münafık, gerçekten inanmadığı için, inanmış gibi görünerek, gerçekte değer vermediği ve nefret ettiği bir hayatı yaşamak zorunda kalır. İçinde bulunduğu trajedi büyüktür. Başka bir hayatı yaşadığı, dahası bu yüzden sürekli yakalanma korkusu yaşadığından dolayı, tetikte olmak zorundadır. Bundan dolayı ibadetlerini şekli anlamda büyük bir titizlikle yapar. Müslümanlara onlardan biri olduğunu inandırmak zorundadır. Hayatı boyunca nefret ettiği bir hayatı yaşamak zorunda kalmak ne büyük trajedidir.

 Aslına bakılırsa dini çıkarları için istismar edenler ile dini samimi olarak yaşamak isteyenlerin zahiri görüntüleri aynıdır. İkisi de namaz kılıp, oruç tutar ve gündelik ibadetlerine özen gösterirler. Bu insanlardan hangisinin samimi, hangisinin dini istismar ettiğini belirlemek kolay değildir. Kalplerde olanı bilmiyoruz çünkü. Onun için suçlama yaparken dikkatli olmak gerekir.

Allah karşısında birey, yaptığı her eylemin sonucundan Allah'a karşı sorumludur. Dolayısıyla siyaset, ekonomi, sosyal hayattaki tercihlerinden de kuskusuz sorumludur. Dinin siyasal, ekonomik ve sosyal hayatta çıkar amacıyla istismar edilmesine karşı çıkarken, bu alanları dinin evrensel ahlak ilkeleri dışına çıkararak tanımlayamayız.  Bir şeyin istismarını önlemek, gerçeğini uygulamakla mümkündür. Bazıları din istismarını bahane ederek dini hayatın dışına itmeyi amaçlamakta ya da bazı alanları din dışına çekmek gibi bir yaklaşım sergilemektedir. Din hayattır ve dinin özü ahlak hayatın her alanında geçerlidir.

Anlam arayışının tuzaklarından biri de ideolojik düşüncelere saplanmaktır. İdeolojik düşünce insanı körleştirir ve diğerine karşı duyarsız hale getirir. İdeolojik düşüncenin seküler veya dini olması fark etmiyor. Din de ideolojik düşünce halini almışsa şiddete kaynaklık etme potansiyelini içinde barındırır. Bu anlamda İslamcılığın ve dini örgütlerin şiddete yönelmesi mümkündür. Şiddet, ancak ötekini yok ederek mutluluğa erişilebileceği duygusundan beslenir. Çünkü ötekinin varlığının kendisi için tehdit oluşturduğuna inanır. Harici geleneği, dini yorumlama biçiminin şiddet üretme potansiyeline sahip olduğunu bize göstermektedir.

Tek başına samimiyet ve adanmışlık insanın doğru yolda olduğunu göstermez. Samimiyet ve adanmışlığın yanında doğru bir inanç sistemi de gerekir. Bir DHKP-C, PKK, İŞİD veya diğer terör örgütlerinde adanmışlık ve samimiyet üst düzeydedir. Davası için ölümü göze alan kişinin samimiyet ve adanmışlığında sorun yoktur. Hz. Ali’yi bile öldürmeyi göze alan bir Harici militanı kuşkusuz eyleminde samimidir. Bundan dolayı, doğru öğreti etrafında anlam bulmayan bir adanmışlığın sonu vahim bir aldanış ve kaybediştir. Batıl bir ideolojiye olan sadakat ve adanmışlık insanı kurtuluşa değil hüsrana götürür

Anlam arayışı konusunda yanılgıya düştüğümüzde nasıl davranacağımız konusunda Hz. Adem kıssası yol göstericidir. İnsanlığın yeryüzündeki yürüyüşü yasak meyveye uzandığında başladı. Hala yasak meyveye ulaşmanın olmadığı ütopyalarımız içinde yaşıyoruz. Oysa kıyamete kadar sürecek bir diyalektik bu. Yasak meyveye uzanmayan, uzanmamayı becerebilenler kurtulacak. Yasak meyveye uzananlar ise, Hz. Adem’in yaptığını yapıp, kendini eleştirmek ve tevbe etmek yerine, kendini değil, kendi dışındakileri suçlamaya devam edecek. Meyvenin çekiciliğinden, onu meyveye yönelten düşmanlardan bahsedecekler. Kurtuluşa erenler meyvenin çekiciliğine aldanmayanlardır.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR