Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


İlk İnsandan Buyana Değişen Birşey Yoktu Aslında…

Yazarımız Sait Alioğlu'nun "yeni" yazısı...


İlk insanın cennetten yeryüzüne inişine sebep olduğu bilinen şeytanın, insanoğlunu, zayıf noktalarından yakalamak suretiyle kandırmaya çalışması ve akabinde de, şeytan tarafından kandırılması ‘pek mümkün olmadığı görülen’ müminlerin, yollarından edilmesi adına yapılan savaşı, çok rahatlıkla bir hak-batıl mücadelesi olarak tanımlayabiliriz. Bu tanım, haliyle bizi rahatlattığı gibi, hakikatin ta kendisi olarak da karşımızda dururdu.

İnsanın yeryüzüne inişi ile başlayan, onun yeryüzünün halifeliği payesi ile taçlanan yürüyüşe baktığımızda, varlığı kitab yoluyla bilinen ilk dönemlerde dâhil olmakla birlikte, çeşitli bilimsel(ilmî) disiplinlerin ortaya koymaya çalıştığı antik, klasik, orta, yeni, modern ve en son olarak da içerisinde yaşadığımız post-modern dönemler açısından, ta ezelden beri süre gelen bu savaşın mahiyeti aynen aslını muhafaza etmekle birlikte, bu kez, yeni bir trend olan İslamofobi gibi projelerle sürdürülmektedir.

Son peygamber Muhammed(s)’e kadar ki tarihi süre içerisinde, günümüzdekinin aksine, neredeyse tüm insan topluluklarının kendilerini dinle kaim kılmaları ve ‘kendilerini’ onunla tanımlamaları gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, herkesin kendi kozunu din üzerinden oynadığını görmekteyiz.

Ki, bu da bize, dinin o insanlar için –farklı ve gizli gerekçeler var ise de-hem bir kimlik, hem bir silah ve hem de bir meşruiyet aracı olduğunu göstermektedir. Bu hakikatten yola çıktığımızda, topluluklardan ziyade kurulu bulunan devletlerin tamamına yakınının birer “din devletleri” olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu durumun, içeriğinde oluşan bazı değişikliklerle birlikte yaklaşık modern dönemlere kadar sürdüğünü söyleyebiliriz…

İşte, bir zamanlar sonra, insanlar için en önemli dayanak noktalarını kendi bünyesinde barındırmakta olan dinden hareketle, bir zamanlar pagan halde yaşayan Avrupa(batı) dünyası Hz. İsa(a)’ın o pâk mesajını bulandırması, çarpıtması ve sonuçta ise tanınmaz hale getirmesinin yanında, yine dinden yola çıkarak, sözde ona sahip çıkarak, aslında ise onu düpedüz kullanarak ve onun üzerinden İslâm’a karşı bir savaş açtığını ve bu savaşın günümüzde de mahiyetinden hiçbir şey yitirmeden sürdüğü görülmektedir.

Bu savaşın temeli, görünürde salt ‘hakikatin kimde olduğu’ yalın gerçeğinden ziyade, gerek kendi dönemi ile birlikte, günümüzde de salt ekonomik gerekçelere dayanmaktadır.

Bunun böyle olduğunu, tüm orta çağ döneminde sürdüğü bilinen Haçlı seferlerinin hangi saiklerle organize edişinden tutun da, sanayi devriminin bir sonucu olan ve batının doğu topraklarını kendi sömürgesi altında tutma çabalarına kadar süre gelen bir silsileye bakıldığında çok rahatlıkla görülebilecekti...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR