Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Nilüfer Zontul Aktaş


İki çocuk bir olunca...

Yazarımız Nilüfer Zontul Aktaş'ın "yeni" yazısı...


İki gönül bir olunca her türlü zorluğa göğüs geren, huzuru sevgiyle hisseden, birliktelikler akla gelir. Aile, dostluk, kardeşlik, akraba vs. Bu gönül bağlarına ne çok ihtiyacımız var.

Peki ya çocuklar?

Birbirini hiç tanımasa bile iki çocuğun bir araya gelmesiyle nice oyunlar kurulduğuna hepimiz şahidizdir.

Şimdilerde de bu böyle. Lakin yolunda gitmeyen azalan, gürlüğünü kaybeden bir şeyler var. Nasıl olur da oyunun -çocuk- / çocuğun -oyun- demek olduğu kavramlar birbirine yabancı ve uzak köşelere giderler.

Ev ziyaretlerine gitmek istemeyen çocukların derdi de bu aslında. Odasındaki sanal dünyadan çıkıp canlı ortama girdiğinde yaşıtlarıyla kaynaşamama, birebir fiili oyunlar kuramama.

Hoş… iki çocuğun elinde de tablet varsa suya sabuna değmeden hatta hiç konuşmadan eve gidilecek vakte kadar çocuk odasında zamanı doldurabiliyorlar. Dijital oyunlar, çocuklara bireysel olarak katkı sağlıyor olsa da eksik kalan kısımlar aktif bir arada oluşlarla kapatılır.

Oyun, çocuk fıtratında en önemli hareket ve öğrenme tezahürüdür. Çocuk, oyunla hayatı öğrenir. Kalbi duran bir hastaya anında müdahale kadar, oyun oynamayan hep izleme taraftarı olan çocuğa müdahale gerekir.

Nerde nasıl bir sorun var, mercek tutmalıdır.

‘’Fıtrat üzere kaldıkça arızalanmazdı kilit

Rahat dönerdi anahtar’’

Oyun  çocuğun fıtratına özgü, hareket, kurgulama, deneme yanılma, kaybetme, mutlu olma  bilgisini içselleştirmedir.

Evcilik, komşuculuk oynayan bebeğini sallayan, arabalarla garaj yapan, şirket kuran, farklı işleri oyuna döken, baba olup dışardan ekmek getiren çocuklar. Kâh toplantıya katılan, sokak maçlarında grup oyunlarında arkadaşlarıyla bir arada olmaktan zevk alan çocuklar.

İnsan ilişkilerinde temel olan bu oyunlar hayata provadır. Birebir hayatın içindedir bu oyunlar. Ki bu oyunlar daha huzurlu sevgi dolu bireylerin oluşumu, tiyatro, sinema, resim edebiyat, müzik daha nice sanat dalına da ilginin, yakınlığın başlangıcıdır Ebeveynlere düşen çabalar çok önemlidir.

‘’Çocukluk arkadaşı’’ kavramını okuldan çok mahallede ediniriz. Şimdi mahalle kavramını kaybettik büyük şehirlerde de! Site içinde bireysel takılmaların aksine takım ruhunu geliştirebiliriz. Dostluk sevgi ruhu bu oyunlarla geleceğimize yansır. Birlik beraberlik sorumluluk merhamet duygularını bu vesile ile işleyebiliriz.

 

Değilse yalnızlaşan bireyler adımlayacaktır sokakları. Toplumla karşı karşıya kaldığında ‘’sudan çıkmış balık ‘’misaliyle benzeşme çocuklarımıza yapacağımız en büyük kötülüktür.

varsa kardeşi onunla başlayan paylaşım, oyun, iş birliği bu komşu akraba çocuklarıyla büyümekte, beraberinde okul ve toplumsal nice bağı beraberinde uyum içinde getirmektedir.

Evcilik oynamayan çocuklar için aile kavramının anlamı olmayacağı gibi oyun kuramayan oyuna adapte olamayan, grup içinde sorumluluk alamayan bekleyemeyen,  hep önce ben diyen çocuklarımız hayatın silleleriyle karşılaştıkça hayata karışmamak için ellerinden geleni yapacaklardır.

Çocukluğumda evcilik oynarken evimizi de yaşanır huzurlu hale getirmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Kardeşim de evin ihtiyaçlarını kışın odanın içinde, yazın bahçede üç tekerlekli bisikletiyle turlayarak getirirdi. Hatta annem dedemin heybesinin minyatür halini erkek kardeşlerime dikmişti.

Heybeye önce oyun dolduran çocuk, zamanla nice insanın ihtiyacını dolduracaktır. Vermeyi, sevmeyi, paylaşmayı sorumluluğu dolduracaktır.

En mühimi hayatı dolduracak hayat başarısının tüm başarılardan daha üstün olduğunu öğrenerek. Neslimize vereceğimiz en büyük kıymet onları fıtratlarına uygun yetiştirmek olacak ki oyun ve oyuncağın ehemmiyeti toplumsal iletişim yapacağı işte başarılı olmanın zeminidir.

Hiçbir işte dikiş tutturamayan, mızıkçı, kavgacı veya kabuğuna çekilmiş yalnız insanlar çocukluk oyunlarından mahrum veya hep bencillikle yürümüş insanlardır.

İnsan ilişkilerine hayat başarısına damga vuran oyunlarımızın ,çocuklarımızın fiziksel ve ruhsal gelişimine sağlayacağı katkıları düşünerek gerekirse içine biz de dahil olarak sokak bahçe oyunlarıyla çocuklarımızı tanıştıralım. Varsın tüm kavgaları benlik davalarını çocukken yapsınlar oyunda yapsınlar da öğrensinler, hayata hangi adımlarla başlayacaklarını. Zamanında çıkarsınlar sırtlarından ben postunu. Biz olmayı öğrendikçe hayatın kolay güzel ve yaşanılır olduğunu fark edeceklerdir.

Deşarj olmanın, bağlı olmanın yeri gelince özgür olmanın, grup olmanın çok olmanın, çoğul olmanın, dost olmanın fedakâr olmanın, güçlü olmanın, sabırlı olmanın adıdır oyun…

Ne dersiniz bir uçurtma süzülüşü bir yakan top bir mendil kapmaca ile yapılan bir başlangıcımız olabilir çocuklarla.

Ruhundaki çocuğu öldürmeyen büyükler de oyunların lezzetiyle çocuklara karışabilir vesselam.

 

Kaynak: milatgazetesi.com

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR